DOMINIQUE APPIA VE RÜYALAR...

Yine bir sürrealist ressam...Dominique Appia...1962 İsviçre doğumlu Appia'nın eserlerinde manzaralar, şehirler, bilinen unsurlar rüyalarla iç içe işlenmiş. Kimi tablosunda tren istasyonuna dönüşen bir katedral görüyorsunuz, kiminde oda kapısından üstünüze doğru gelen bir gemi, kiminde ise Paris Metro'sundan taşan Akdeniz...Hepsi birbirinden güzel...

İşte benim en sevdiğim ve en meşhur tablolarından biri...Entre les trous de la memoires..."Hafızanın boşluklarında"



Dominue Appia'nın galerisinde ufak bir gezinti için aşağıdaki linki tıklayabilirsiniz...İyi rüyalar :) 

http://www.appia-d.ch/index2.htm 

VAZGEÇEMEDİKLERİM

Gezmelerim, tozmalarım, hayvanlarım, filmlerim, cd lerim, yağmurum, kar'ım, şemsiyem, mumlarım, illaki kitaplarım ve Tibet bayraklarım, her zaman kahvem bazen şarabım, kalemim ve kağıtlarım, baykuşlarım, tablolarım ve ve ve küçük mutluluklarım :)























Yaşamla yaka paça olamam, güreş tutamam.
Sizler, gerçekte yaşadığınızı zannediyorsunuz.
Elinizde hangi sağlam kanıt ve mantık var?
Ben artık ne bağışlamak, ne de bağışlanmak,
ne sola ne de sağa gitmek istiyorum.
Gözlerimi geleceğe kapayıp, geçmişi unutmak istiyorum.

-Sâdık Hidâyet/ Diri Gömülen





boş ver be yaşı başı!
gönlün ne kadar şık sen ondan haber ver?
şöyle atıp koyu grileri-siyahları sabahtan,
sarı bir kaşkol atabiliyor musun boynuna, ondan haber ver?
koyma bir kenara yüreğini; aç kapılarını
gelene geçene yol verme girsin diye içeri ama
gömme başını toprağa bir çift güzel göz uğruna
bilirim yine yeşerecek bir çiçek bulursun bir dalda
ama aklını kaybedecek kadar bir aşk varsa avuçlarında
bırak aksın yollarına
yağ geç, yık geç
kimse inanmazsa inanmasın
sen inan yüreğine
hem ona geçmezse kime geçer sözün?
büyü! büyü!
bak! ellerin ayakların kocaman,
aklında maşallah yerinde,
e ne diye tutarsın yüreğini uçmasın diye?
akıllı ol, yüreğin gelir peşinden
boş ver yaşı başı ,
aşk var mı aşk ,ondan haber ver ?
Takılmışın yüzündeki ,gözündeki çizgilere
o çizgilerin yüreğine neler kazıdığını düşün,
atmak mı istiyorsun kendini dereye soğuk bir kış günü .
öl gitsin..
parayı pulu savurup ,
bir balıkçı köyünde balık mı tutmak istediğin ,
Savrul gitsin..
boş ver be yaşı başı,
kim tutar seni kim ,
Kendi yüreğinden başka ?
Aklını al da öyle git..
ister bir duvara,ister bir odaya,kıra ,bayıra vurda git.
Dert etme ellerini ,onlarda gelir seninle birlikte bırakmadıkça birine.
O biride gelir ,gerçekten istediğin oysa ,
seveceksen ve öleceksen uğruna ...
yaşa be yaşa da öyle git ,gireceksen toprağa

yaş 70 e gelse bile ,hayat daha bitmemiş ,
sen mi biteceksin ?
çekeceksen bile bayrağı ,
yaşadım ulan dibine kadar diyemeyecek misin ?

Can YÜCEL

SABİT FİKİR'DEN... DORIS LESSING YAZMA DERSLERİ...

Doris Lessing'den yazmaya dair...

Geçtiğimiz günlerde hayatını kaybeden yazar Doris Lessing'in yarattığı Mara ile Dann ve Anna Wulf gibi karakterleri, Güney Afrika'da kurduğu dünyayı ya da Evlenmeyen Adamın Hikâyesi'ni sevmemek, bir edebiyat düşkünü için herhalde çok zor olurdu. Üstüne üstlük bu yazar, Nobel teşekkür metninde Zimbabve'de yokluk içinde yaşayan çocuklardan bahsederken, "Bu okulun öğrencilerinin ödüller alabileceklerini pek sanmıyorum" diyebilecek kadar adalet düşkünü bir insan, duyarlı bir yazar ise...

O halde, Lessing'in ardından baktığımız bu günlerde, bu bilge kadından yazmaya dair öğrenebileceğimiz 10 şeye göz atalım.

  1. "Yazmalısınız, her şeyden önce, kendinizi memnun etmek için. Başkaları zerre kadar umrunuzda olmamalı. Fakat yazmak bir yaşam biçimi değildir çünkü yazmanın önemli bir bölümü yaşamaktır. Öyle bir yaşamalısınız ki bundan yazı doğmalı." (A Small Personal Voice - "Küçük Kişisel Bir Ses")
  2. "En korkuncu ikincil olan, birincilmiş gibi davranmaktır. Sevgiye ihtiyacınız varken yokmuş gibi davranmak ya da daha iyisini yapabileceğinizi bildiğiniz halde işinizi sevmek." (Altın Defter)
  3. "Şüphesiz kurgu, gerçekten daha iyi iş çıkarır." (Tenimin Altında)
  4. "Yapmam gerekeni bana kitap, hikaye dikte eder. Onu nasıl anlatacağımı hikaye belirler." (2007'de Nobel Edebiyat Ödülü'nü aldıktan sonra nobelprize.org'un Yayın Yönetmenine telefonda verdiği röportajdan)
  5. "Çocuk yetiştirdiğim sırada, kendime kısa ve yoğun patlamalar halinde yazmayı öğrettim. Bir haftasonum veya bir haftam varken, inanılmaz miktarda işler yaptım. Fakat şimdi bu alışkanlıklar kökleşti. Halbuki akışkan olabilsem daha iyi yazardım. Bir şeye başlarsın. Başta her şey biraz pürüzlüdür, aksaktır ama taşların yerine otururduğu o anda mana belirir. O andan sonra akıcı oluverirsiniz. İşte, o zaman iyi yazdığıma kanaat getiririm. Her bir ifadenin üzerinde ter dökerken, iyi yazamam." (Paris Review'a verdiği bir röportajdan)
  6. "Sizden oldukça farklı birinin ağzından yazarken, kendiniz hakkında keşfettikleriniz inanılmazdır." (Paris Review'a verdiği bir röportajdan.
  7. "Bence yazarın görevi, okura soru sordurmaktır. Birinin benim kitabımı okurken, duşun edebi karşılığına maruz kaldığını, düşünmek hoşuma gidiyor. Bu şey ne bilmiyorum ama onları farklı düşünmeye sevk edecek bir şey... Bence yazarlar bunun içindir." (Paris Review'a verdiği röportajdan)
  8. "Edebiyat bir şeylerin üstesinden geliyor mu bilmem ama yola devam ediyoruz." (Southern Review'a verdiği röportajdan)
  9. "Okumanın tek bir yolu var. O da kütüphanelerden ya da kitapçılardan beğendiğiniz kitapları seçmek ve yalnızca onları okumak. Sıkıldığınız anda bırakmak, aksayan bölümleri atlamak. Asla ama asla okumaya mecbur olduğunuzu için ya da o sırada trend veya akım haline geldiği için bir şeyler okumamak. Unutmayın ki 20 ya da 30 yaşında sizi sıkan bir kitap, 40 ya da 50 yaşında size bir kapı açabilir. Veya tam tersi. Zamanı gelmemiş bir kitabı sakın okumayın." (Altın Defter için 1971'de yazdığı girişten)
  10. "Yapmanız gereken her ne ise, onu hemen şimdi yapın. Zira koşullar hiçbir zaman uygun olmayacak." (Kaynağı belli değil)

* Görsel: Scott Kennedy
* Kaynak: 11 Bits of Wisdom From Doris Lessing, Huffington Post





DORIS LESSING...



"Öyle bir kadın nesline sahibiz ki çocukları olduğu anda kendi hayatlarını durduruyorlar. Bir çoğu sinir hastası haline geldi, çünkü okuldayken kurdukları hayaller ile yapabildikleri arasında fark var. "

Doris Lessing

"Mutsuz çocukluklar romancılar yaratır..." Sibel Oral yazısı - Radikal Kitap 22.11.2013 Sayı 662

DOLAMBAÇ...



Yine dalmışım aynada
Yüzüm ağlar
Yine dalmışım
Elimde fotoğraflar
Yine aylardan Kasım...

Tual'in çok sevdiğim şarkısı Kasım'ın sözleri bunlar...

Evet yine aylardan Kasım. Sapsarı yaprakların etrafı kapladığı, japon akçaağaçlarının sarı-kızıl renkleri ile sonbaharın görkemine eşlik ettiği, serin havanın iyiden iyiye kendini hissettirdiği ve caddelerde elimizde şemsiyeler su birikintilerin üzerinden atlayarak geçmeye ya da benim gibi çocuklar gibi tam ortasına basarak etrafa suları sıçratarak yürüyüp gittiğimiz kışın habercisi, kasımpatıların mevsimi Kasım.  

İşte tam da böyle başlıyor Dolambaç...Kasım...

"Kasım. Rüzgarsız, nemli. Porsuklar mutlu etmişti, gitse de gitmese de taş çemberde olmalarından mutluydu. Otlu patika boyunca kadim ağaçlar vardı., pütür pütür boz kaplı, dalları gevrek. Gevrek ama hala yapraklı, sağlam, ağaçlar yılın bu vaktinde bile fevkalade yeşildi. Hava genellikle kapalıydı. Deniz uzakta değildi pek, gündüzleri üst kat pencerelerinden birinden baktığında görebiliyordu bazen. Diğer günlerde ise yerinde yeller eserdi denizin. Sadece ağaçlar vardı, çoğu meşe; arada birde onu meraklı ve aynı zamanda kayıtsız bakışlarla süzen inekler. 

Geceleyin suyu işitirdi, evin yanından bir dere akıyordu. Bir iki defa uykusundan sıçrayarak uyanmıştı; rüzgar dönmüş ya da şiddetlenmiş olduğundan suyun şırıltısı kesilmişti zira. Geleli üç hafta olmuştu o vakitler. Bir sesin yitişine uyanacak kadar geçmişti zaman."

Emilie'nin hikayesi böyle başlıyor. Adının Emilie olduğu söyleyen Hollandalı kadın kocasını ve eski hayatını geride bırakarak Galler'in kuzeyinde bir çiftlik evine taşınıyor. Emilie, kendine öyle dediğine göre biz de öyle çağıralım, eski hayatının üzerine bir çizgi çekerken yanında şair Emily Dickinson'un şiirlerini ve bir resmini yanında getirmiştir. Bir yandan pastoral hayata alışmaya çalışırken diğer yandan da Dickinson'un şiirlerini okur. 

Emilie kendi düzenini kurmaya devam ederken, annesi, babası ve kocası hiç bir haber vermeden ortadan kaybolan Emilie'nin peşindedirler. Amaçları onu bulup tekrar geri getirmektir. Kocası tuttuğu bir dedektif sayesinde yerini öğrenir ve birlikte Galler'e doğru yola çıkarlar. 

Bankadan kendini geçindirecek miktarda para çekerek cep telefonunu bile kapayarak izini kaybettirmeye çalışan Emilie'nin sırrı kitap ilerledikçe yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlar. Eski hayatını geride bırakarak yeni hayatında kendini bahçesini güzelleştirmeye adayan ve Dickinson şiirlerine sığınan bu kadının sırrı nedir? Kapısını bir geceliğine açtığı ve o geceden sonra sürekli yanında kalmaya devam eden o tek kişi kimdir ve Emilie'nin hayatındaki rolü nedir?

İşte tüm bu soruların cevabı kitabın sonunda tamamen ortaya çıkıyor. 

Yukarıda kitaptan alıntı yaptığım satırlar kitabı ilk elime aldığımda okumam için bir nedendi. Kuzey Galler, kasım ayı, evin yanından süzülüp giden dere, bazen görünen bazen yok olan deniz ve pastoral bir hayat.  Satırlar beni içine çekti sanki. Neden mi? Muhtemelen arayıp ta bulamadığımdan olsa gerek, belki de bir kaç dakikalığına da olsa bu şehrin yorgunluğunu bir anda üstümden söküp attığından.

Nedeni ne olursa olsun güzel bir kitap Dolambaç. Hollandalı yazar Gerbrand Bakker'in ikinci romanı. Bakker ilk romanı "Yukarıda Ses Yok" ile Uluslararası IMPAC Dublin Edebiyat Ödülü'nü kazanan ilk Hollandalı yazar olma şansını yakalamış. 

Bana gelince, ben bir Emilie değilim tabii ki :) ama Kasım ayı benim için ;

Kitaplarım, mumlarım ve kahvem demek...Tabii yanında pencereme çarpan yağmur tanelerinin ezgisi eşliğinde...




DOLAMBAÇ      GERBRAND BAKKER     METİS YAYINLARI   TÜRKAY YALNIZ(çev)  15,-ytl