PAMUK PRENSES'E NE OLDU?

Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde develer tellal iken, pireler berber iken diye başlardı masallar. Bizlerde bazen sessiz sakin ağzımız açık bazen de anlatıcıyı anlattığına anlatacağına bin pişman eden birbiri ardına sorular sıralayarak dinlerdik masalları. 

Peki ne oldu o çocukluk kahramanlarımıza şimdi? Onların yerini çizgi film kahramanları aldı günümüzde. Hemde ne almak. Masal kahramanlarının en kötüsü bile saf kaldı çizgi film kahramanlarının yanında.  

Sahi ne oldu o masal kahramanlarına?


Mesela Pamuk Prenses'e? Prensi ile evlenip çoluk çocuğa mı karıştı da artık yok ortalıklarda? Ya cüceleri? Hala o ormanda mı yaşıyorlar? Ormanları duruyor mu yoksa 2B'ye kurban mı gitti? Belki de cüceler minik ahşap kulübelerinden yüzme havuzlu villarına geçtiler. Keyif yapıyorlar. Hala anneler çocuklarına Pamuk Prensesi okuyor mu acaba? Yoksa yerini başkaları mı aldı? Masum Pamuk Prenses Munster High kızlarına mı karıştı acaba? 

Ya Külkedisi Cinderalla. Hani şu telaşla merdivenlerden inerken ayakkabısının tekini düşürüp prensi günlerce peşinden koşturan kız. Ne yapıyor şimdilerde acaba? Nerelerde düşürüyor platform topuklu ayakkabılarını? Birileri peşinden ayakkabısını koşturuyor mu acaba? Kim bilir neler yapıyor bu aralar da? Büyüyünce Hanna Montana mı oldu yoksa? Hala anneler Cinderalla'yı okuyor mu çocuklarına acaba? 

Ya Heidi? Büyükbabası ve arkadaşı Peter'le İsviçre'nin dağlarında mutlu mesut keçilerin peşinde koşan elma yanaklı kız? O ne yapıyor acaba? Hala keçilerin peşinde mi koşuyor yoksa artık çocuklarının peşinden mi koşuyor.  Ya Clara? Hala Bayan Rottenmeir'in işkencelerine maruz kalıyor mu yoksa onu çoktan saf dışı bıraktı mı? Hala anneler Heidi'yi okuyor mu acaba çocuklarına?



Peki ya Polyanna? Hani başına ne gelirse gelsin her olaydan bir mutluluk çıkartmaya çalışan kız? Kaldı mı böylesi? Ben bile çocukken bir şeye kızdığımda ve aklıma bu masal geldiğinde o Polyanna'yı elime bir geçirsem diye söylendiğim zamanları hatırlıyorum. Her şey de bir hayır vardır derler ama bununki de biraz fazlaydı:) Bu kafayla başına neler geldi kimbilir?. Hala anneler çocuklarına Polyanna'yı okuyor mu acaba?

Çocukları telef eden Fareli Köyün Kavalcı'sına ne demeli? Ara ki bulasın onca çocuğu...

Kırmızı Başlıklı Kız'dan haberiniz var mı? Son duyduğuma göre büyük anne kurtla kaçmış Kırmızı Başlıklı Kız kayıplara karışmış :) Eh ufacık kızı elinde sepet ormana bırakırsan olacağı budur. Bence anneler bunu çocuklarına artık okumasınlar. Çocuk masalı ama içinde vahşet olan bir masal. Büyükkanne yiyen bir kurt, onu öldüren bir avcı ve hepsinin tanığı Kırmızı Başlıklı ufak bir kız. Ortadan yok olmasında ne olsun.



Ya Rapunzel? O da saçlarını kuleden sarkıta sarkıta kel kalmış diye duydum ve Keloğlan'a aşık olmuş. 

Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine...

Sanat Küçük Kalplere Dokunuyor

Sanat, tıp ve iş dünyası, kalp hastası çocuklar için el ele veriyor. Ünlü ressam Renée Niklan’ın 17 eseri, 10-14 Nisan tarihlerinde Ekavart Gallery’de sergileniyor. Ekavart Gallery nerede diyenlere, işte adres:  The Ritz-Carlton Hotel, Süzer Plaza, No: 15, Gümüşsuyu-İstanbul. Sergi, çarşamba-cuma günleri 11.00-18.30, cumartesi günü ise 12.00-18.30 saatleri arasında gezilebilir.

Bu serginin diğerlerinden farkı ne derseniz, salt bir resim sergisi olmanın ötesinde bir kurumsal sosyal sorumluluk projesi niteliği taşıdığını söyleyebiliriz. Sergideki eserlerin satışından elde edilecek gelirin tamamı, gelişmekte olan ülkelerde doğuştan ya da sonradan kalp hastası olan çocukların tedavi edilmesi için kullanılacak. Tedavileri, bu işe gönül vermiş bir avuç tıp insanının kurduğu Herkes İçin Kalp Derneği (www.cptg.ch) gerçekleştirecek. Dernek, modern tıbbın sunduğu olanaklardan yararlanamayan bu çocukların İsviçre’de ya da kendi ülkelerinde ücretsiz tedavi olmalarını sağlıyor.

Ne yazık ki, gelişmekte olan ülkelerde her yıl yaklaşık 2 milyon çocuk kalp bozukluklarıyla doğuyor ve bu çocukların yarısı maddi kaynak veya sağlık sektöründeki insan kaynağı yetersizliği nedeniyle ilk iki yıl içinde yaşamını yitiriyor. Bu ülkelerde açık kalp ameliyatı olmayı bekleyen çocukların sayısı ise 8 milyonu buluyor.

Herkes İçin Kalp Derneği’nin kurucusu Ord. Prof. Dr. Afksendiyos Kalangos. Kalangos, iki kez Nobel Tıp Ödülü’ne aday gösterilmiş bir kalp cerrahı. Bu alanda 14 ayrı teknik geliştirmiş. Son 100 yılın en iyi cerrahlarından biri olarak tanınıyor. Ayrıca, dünyanın en prestijli tıp ödüllerinden Fransız Tıp Akademisi Ödülü’ne sahip.

Sergi, Alvimedica’nın sponsorluğunda gerçekleştirilecek. Alvimedica Yönetim Kurulu Üyesi Leyla Alaton, hayır amaçlı bu tür etkinliklere özel önem veriyor ve Herkes İçin Kalp Derneği’ni yürekten destekliyor.

Niklan’ın mutluluk, umut ve sevgi mesajları içeren eserlerinden oluşan  “Sanat Küçük Kalplere Dokunuyor” temalı sergisini mutlaka görün. Gidemem diyorsanız, sergiyi Türkiye’nin ilk online sanat televizyonu www.ekavart.tv’de de izleyebilirsiniz. Resimler, yüreğinizi ısıtacak…

Hem dernek hem de sergi hakkında şuradan bilgi alabilirsiniz: http://alvimedica.com/hearts-for-all/tr/



Bir bumads sosyal sorumluluk içeriğidir.

SHAKESPEARE'Yİ NASIL BİLİRSİNİZ?

2 Şubat tarihinde Şeytan ve Şair adlı kitabı okuduğumu yazmıştım. Kitap bazı şair ve yazarların kirli çamaşırlarını ortaya döküyor demiştim. Konu  Shakespeare'nin hayatı üzerine idi ve yazarın aslında  çok ta edebiyatla ilgili biri olmadığı hakkında iddialar vardı ve bu kitabın gerçek belgelere dayandırılarak yazıldığı bilgisi veriliyordu.  

Son günlerde basında çıkan bir haber romanda yazılanların doğruluğunu kanıtlar niteliğindeydi. 

İşte Sabit Fikir'in Shakespeare haberi;



Shakespeare "acımasız" bir iş adamıymış


Dünyanın en seçkin drama yazarı olarak kabul edilen İngiliz edebiyatçısı Shakespeare, aslında "acımasız" bir iş adamıymış. Galler'deki Aberystwyth Üniversitesinden bir grup akademisyenin yaptığı araştırma, ünlü ozanın, kıtlık döneminde tahıl işinden para kazanan bir iş adamı olduğunu gösterdi.
Akademisyenler, mayıs ayında Galler'de yapılacak Hay Edebiyat Festivali'nde sunulacak tezlerinde, Shakespeare'in, aynı zamanda tahıl tüccarı olduğunu, çevreye borç para verdiğini ve vergi kaçırdığını ileri sürdü. Shakespeare'in sıklıkla görmezden gelinen iş anlayışı incelenmeden tam anlamıyla anlaşılamayacağını savunan, Aberystwyth'de Ortaçağ ve Rönesans edebiyatı dersleri veren Jayne Archer ve meslektaşları Howard Thomas ile Richard Marggraf Turley, edebiyatçının Stratford-upon-Avon kasabasındaki bu yaşantısının ayrıntılarını ortaya çıkarmak için arşivleri taradı.






Akademisyenler, tezlerinde ''Shakespeare'in, 15 yıl süresince komşularına ve yerel tüccarlara şişirilmiş fiyatlara satabilmek için tahıl, malt ve arpa satın alarak stokladığını, ürünler için kendisine tam ödeme yapamayacak (ya da yapmayacak) kişilerin peşine düştüğünü, kazançlarını borç para verme işinde kullandığını'' yazdı.
 
Jayne Archer, Shakespeare'in bu yönlerinin, eleştirmenler ve bilginlerin, yaratıcı dehanın aynı zamanda kendi çıkarıyla hareket ettiği fikrini uygun bulmayacakları için görmezden gelindiğini söyledi. Archer, Shakespeare'in, 16. yüzyıl sonuyla 17. yüzyıl başında yaşadığını ve eserlerini kaleme aldığını belirterek, alışılmadık soğuk ve aşırı yağışların kıtlığa neden olduğu bu dönemin, 'Küçük Buz Devri' olarak bilindiğine dikkati çekti.

 


Archer, Shakespeare'in 'acımasız' bir iş adamı olması fikrinin, hassas sanatçının romantik görüşleriyle uyum içinde olmayabileceğini ancak edebiyatçının çok sert yargılanmaması gerektiğini ifade ederek, ''Shakespeare'i, açlığın adamı olarak hatırlamak, onu çok daha insan, çok daha anlaşılır ve çok daha karmaşık yapar'' dedi. Shakespeare uzmanı Jonathan Bate, Sunday Times gazetesine yaptığı açıklamada, Archer ve meslektaşlarının, çok değerli bir araştırma yaptıklarını ifade etti.







1 NİSAN


1 Nisan şaka günü:) Daha çok gençlerin ve çocukların birbirlerine ve öğretmenlerine şaka yaptıkları hatta ne şakalar yapalım diye kafa patlatıp şakalandıkları gün. 

Orijini Fransa imiş 1 Nisan'ın. Bir söylentiye göre 1564 yılında Fransa'dan çıkmış. O zamanlarda   Fransa'da yeni bir yılın başlangıcı 1 Nisan olarak alınırmış fakat Fransız Kralı IX Charles yeni yılın başlangıcını 1 Ocak olarak  kabul edince yeni takvime adapte olamayan halk (benim yeni saate olamadığım gibi) bir süre daha yeni yılın başlangıcını 1 Nisan olarak kutlamaya devam etmiş. Bu durumla dalga geçmek için birbirlerine komik hediyeler vermeye başlamışlar. Özellikle de yiyecek. Hristiyanlarda dinsel açıdan et yerine balık yenen bir döneme denk geldiği için genelliklede birbirlerine şaka niyetine oyuncak balık hediye ederlermiş. 

Fransa'dan çıkan 1 Nisan tüm dünyaya dalga dalga Şaka Günü olarak yayılmış. 

Aman dikkat !!! Bir köşede gizlenmiş bir şaka sizi bekliyor olabilir bu gün. Gözünüzü dört açın. Nisan Balığına yakalanmayın :) 

Benden söylemesi...

Aaa bu da ne böyle ? Kim koymuş bunu kapıma acaba? Ne var ki içinde ? Hımm 1 Nisan:))