KUTUP DAİRESİNDE BİR EV




İşte ön kapak resmi elimin rafa uzanmasına neden olan bir kitap daha. Benim gibi soğuk, kar, kış seven biri için üzerinde kar resmi olması dikkatimi çekmesi için yeterli bir nedendi. İsmi de ayrı cezbedici; Kutup Dairesinde Bir Ev...Her ne kadar orjinal ismi "A Summer of Drowning" olsa da :)

Hikaye ressam annesi Anne ile birlikte Kutup Dairesine yakın bir evde yaşayan Liv'in okul arkadaşlarından iki gencin boğulması ile başlar. Kimse durgun denizde çocukların nasıl boğulduğuna anlam veremez. Zamanla herkes kendi yaşamına geri döner ve olay unutulur.

Anne, günlerini, evindeki ufak atölyesinde portre dışı resimler yaparak, yaptığı resimleri şehirdeki galeride satışa sunarak, her cumartesi saat on birde gelip öğleden sonra ikiye kadar çay içip sohbet ettiği, Liv'e göre - yıllar içinde kolay idare edebildiği- erkek grubuyla ve ara sıra röportaj yapmak için gazetecilerle geçirmektedir.

Liv ise günlerini tek arkadaşı olarak gördüğü, ona cinli perili hikayelerle kuzeyin vahşi efsanelerini anlatarak vakit geçirten yaşlı Kyrre Opdahl'ın yanında geçirir.

Liv İngiltere'den aldığı bir mektupla o güne kadar hiç tanımadı babasının hasta olduğunu ve onu görmek istediğini öğrenir. Uçak biletini alır, İngiltere'ye uçar fakat yetişemez. Babası ile arasındaki tek bağ ona mektubu yazan Kate Thomson'dur. Kate ona babasını son kez görmesini önerirse de Liv artık çok geç olduğunu düşünerek kabul etmez ve geri döner. Anne ise zaten babası hakkında konuşmamayı tercih etmektedir.  Yazar John Burside kitap boyunca kuzeyin soğukluğunu anne kızın ilişkisine irkiltici bir şekilde yansıtır.

İki gencin boğulması henüz unutulmuşken kasabada yeni bir boğulma olayı yaşanır. Bu kez kurban Kyrre'nin yazı geçirmek için kiralık kulübesine gelen Martin Crosbie'dir  veeeee....diyerek burada kesiyorum.

Her zamanki gibi kitaptan bir kaç tadımlıkla şimdilik bu kadar diyorum...Tabii ki yeni bir kitaba kadar...

"Gözetlemek- ve belki de müdahale etmek. İnsanlar müdahale etmeyi severler. Hep bir şeyler yapıyor olmaları gerektiğini düşünürler."

"Dünyada çok fazla temas var. Çok fazla iç içe geçmişlik var. Belki birbirimizle bağımlı olduğumuz, dünyadaki her şeyin bir başka şeye bağımlı olduğu doğrudur- ama biz aynı zamanda aralardaki mesafelere de bağımlıyız. Mesafelere ihtiyacımız var, çünkü düzeni mesafeler sağlar."

"Rüyalar dünyayı anlamlandırmak için kendimize anlattığımız öykülerdir, der. Akıllı ile deli arasındaki tek fark, delilerin yeterince rüya görmemeleridir."

"Delilik, gizem ve efsane yaratımı birbiriyle çarpışıyor" - Adam O'Riordan- Financial Times

Bence romanı en güzel özetleyen cümleydi bu....

KUTUP DAİRESİNDE BİR EV  JOHN BURSIDE  YKY YAYINLARI   ÇEV : ÖZLEM YÜKSEL