TEKİNSİZ HİKAYELER





Sir Arthur Conan Doyle denince akla ilk gelen Sherlock Holmes serisi olur. İngiliz Edebiyatının en önemli karakterlerinden biri olan Holmes'ı canı sıkıldığı için önce öldüren okuyuculardan gelen tepkiler üzerine tekrar hayata döndüren ve Holmes'in maceralarına devam eden Doyle Tekinsiz Hikayeler adlı kitabında on beş hikayesini anlatıyor. 

Hikayelerinde bilimkurgudan spiritüalizme korku edebiyatından bir yelpaze sunuyor okuyucularına. 

İçindekilerden Tot'un yüzüğü ve 249 Numaralı Lot bugüne kadar romanlarda ve filmlerde fazlasıyla işlenmiş ve bana göre artık cazibesini yitirmiş bir konu : Mısır ve mumyalar. Tipik mumyaların arayışı ve intikam öyküleri. 

Doyle, Blue John Mağarası Dehşeti'nde ise kıpkırmızı ağzından upuzun sivri dişleri, kocaman fırlak gözleriyle ne olduğu bilinmeyen bir yaratığın insanlar arasında yarattığı korku ve o yaratığın peşine düşen Dr. Hardcastle hikayesini ve sonunu anlatmakta.

Los Amigos Fiyaskosu adlı öyküsünde elektrikli sandalyede idama mahkum olan bir suçlunun son dakikalarını anlatıyor. Kömür olması beklenen mahkumun umulmadık bir sonla karşı-laşmasını  fısıldamış Conan Doyle okuyucularına.

Ben kitapta en çok Yeni Yer Altı Mezarı, Lady Sannox Vakası, Nasıl Oldu ve Kara Şatonun Kontu hikayelerini beğendim. 

Yeni Yeraltı Mezarı'nda iki ünlü Roma dönemi kalıntıları araştırmacısının hayatından bir kesim anlatmış yazar. Dr. Burger'ın arkadaşı Dr. Kennedy'den şeytani bir şekilde intikam alışını satırlara dökmüş yazar. İntikamın altında yatan neden ise dünyanın en eski hikayesi...Aşk.

Bir başka aşk hikayesi ise Lady Sannox Vakası'nda anlatılıyor. Zekice hazırlanmış bir oyunun sonunda ortaya çıkan korkunç bir intikam.  

Nasıl oldu? Öte dünya ile ilişki kuran bir medyumun yazdığı bir trafik kazası sırasında ve sonrasında yaşananları anlatıyor Nasıl Oldu. Kitabın en kısa anlatımı. Belki de en güzeli. Kısa ve öz.

Son olarak, Kara Şatonun Kontu, bir asker hikayesi. Savaş sırasında oğlunu kaybeden bir babanın yaşadıklarını ve yaşattıklarını konu alıyor. 

Kitabın arka kapağında yazdığı gibi ürpererek okuyacağınız insanı alacakaranlık kuşağının içine çeken bir kitap değil ama gerilim edebiyatından sürpriz sonlarla biten kısa hikayeler sunan sıkılmadan okuyabileceğiz bir kitap. 

TEKİNSİZ HİKAYELER    SIR ARTHUR CONAN DOYLE      CAN YAYINLARI


YEŞİLKÖY DENİZ FENERİ ANLATIYOR :)



Yeşilköy Deniz Feneri'nin ağzından kendi hikayesi :)

Benim gibi deniz feneri sevdalılarına... İyi seyirler...





DENİZ FENERİNDE BİR GECE

Bahar yazın habercisidir derler. Yaz denince de akla ilk gelen deniz, güneş ve tatil olur. Yavaş yavaş tatil programları yapılmaya başlanır. Herkes kışın yorgunluğunu üzerinden atmak için kendi zevkine ve bütçesine göre bir şeyler ayarlamaya çalışır. Kimi yurt içinde bir yerlere yazlığına, köyüne, tatil köyüne vs, kimi yurt dışında turlara...



Herkesin ayrı bir tatil anlayışı, kültürü vardır. Ben hiç bir zaman yıldız üstüne yıldız tatil köylerini ve otelleri sevemedim. Bana her zaman itici gelmişlerdir. Tamam müşterilerine odasından mutfaklarına her türlü konforu sunarlar, hizmette kusur etmezler bunu sonuna kadar kabul ediyorum ama bana göre değiller. Bütün gün havuz kenarında bikini şov seyretmek, animasyonlara maruz kalmak, akşamları süslenip püslenip yemekte elde tabak kuyruk beklemek, birbirine hava atan insanların arasında yapmacık hareketleri izlemek...Ben almayım. 
Benim tatil anlayışıma taban tabana zıt bu durum. Yıldız üstüne yıldız yerine bahçesinde rengarenk sardunyaları, tahta masası sandalyesi olan, ağaçlarından fenerler sarkan ufak pansiyonları ve otelleri tercih ederim. Biraz yöresel tatlar, otlar, biraz yaza yakışır zeytinyağlılar, tadımlık mezeler eşliğinde ufak bir çilingir sofrasında samimi gösterişsiz bir ortamda demlenmeyi tercih ederim. Şehrin sıkıcı düzeninden sonra yıldızlı otellerin düzenine girmek sıkıyor beni. Sözün kısası bohem tatilleri tercih ederim. 



Ortaokul lise yıllarımda yaz aylarında gemilerde çok seyahat ettim. Cruise değil yanlış anlaşılmasın koskoca kargo gemilerinde :) Uçsuz bucaksız denizde süzülen geminin güvertesinde oturup kitap okumak en büyük zevkimdi. Bazen yunusları balinaları seyrederdim, bazen güverteye düşen uçan balıkları incelerdim, fırtınalı havalarda serseme döndüğüm anlarda kıyıya bir an önce varalım diye bildiğim bütün duaları sıralardım. Bütün bunlar çok güzel anlardı ama benim için en yolculuğun en güzel anı kıyıya yaklaşırken karşılaşılan deniz fenerleriydi. Denizcilerin yol göstericileri, mağrur ve yalnız yapılar deniz fenerleri. O zamandan bu yana deniz feneri sevgimden hiç bir şey eksilmedi. Aksine daha da büyüdü. 

Dünyanın en güzel yapılarıdır bana göre deniz fenerleri. İngiltere ve Amerika'da yapılışı 1700'lere dayanan fenerlerin olduğu söylenmektedir. İstanbul'da ise Kız Kulesinin bir zamanlar deniz feneri görevi gördüğü rivayeti vardır. Ahırkapı deniz feneri ise yaşanan bir deniz kazasından sonra 1755 yılında III.Osman'ın emriyle inşaa edilmiştir. Bugün bir bölümü müzeye çevrilmiş olan Şile deniz fenerinin ise 150 yıllık geçmişi vardır. 



Dünyanın bir çok ülkesinde işlevini yitirmiş ve ya halen kullanılmakta olan deniz fenerlerinin konaklama yeri olarak kullanıldığını biliyor muydunuz? Evet bazı ülkelerde deniz fenerlerinin odaları turistlere kiraya veriliyor. İngiltere, Amerika, Güney Afrika, Bunu yapan ülkelerden biride Hırvatistan. Gitmek isteyenler internet üzerinden rezervasyon yapabiliyorlar. İşte tam benlik bir tatil. Deniz Feneri konaklaması. 

Konfor mu hayır yok. Zaten fenerlerin iç ve dış resimlerini koymuşlar. Yatmak için bir yatak, televizyon, buzdolabı, duş, masa, sandalye. Standart bir oda. Hiç bir lüksü yok ama manzarası ve mekanları zaten her şeye değer. Yeter ki temiz olsun. 

Eğer ilginizi çekerse işte size Hırvatistan'da konaklama yapılabilecek deniz feneri için iki site;

http://www.adriatica.net/lighthouses/lighthouses_en.htm

http://www.adria24.com/lighthouses/

Darısı ülkemizdeki deniz fenerlerinin başına diyorum...Kalın sağlıcakla...




VEEE BAHAR :)

Güneşin bulutların arkasından çıkıp gülen yüzünü yavaş yavaş göstermeye başladığı, doğanın bin bir rengini gözler önüne serdiği mevsim, bahar geldi. Biraz güneş, biraz yağmur  ne çok sıcak ne çok soğuk mis gibi bir hava ve bahar kutlamaları...

Kimi Easter adı verir, kimi Nevruz, kimi Hıdrellez, kimi Pesah doğanın yeniden doğuşuna. Adları, ritüelleri ve tarihleri farklı olsa da amaç aynıdır; baharı karşılamak. Rengarenk bir şenliktir bahar ve kendine yaraşır şekilde karşılanmalıdır. 



Anadolu'da cemrelerin düşmesinin sonunda kışa veda, canlanmaya başlayan toprağa merhaba  törenleridir Nevruz ve Hıdrellez. Yeni bir başlangıçtır herkes için.

Dünyanın dört bir yanında törenlerle kutlanır baharın gelişi. Mesela;

Azerbaycan'da evler temizlenerek başlanırmış hazırlıklara. Bahar temizliği. Ayrıca semeni göğertilirmiş yani tohum çimlendirilirmiş. Özellikle de buğday tohumu. 



Kazaklarda ise yıl boyu bereket olması için Kırgız Türklerinin yaptığı yedi çeşit yiyecekten yapılan aş olurmuş mutlaka sofralarında. Ateş üzerinden atlayıp, çadırlar kurup sofralar açarlarmış.

Tacikistan'da Ş ile başlayan yedi yiyecek sunarlarmış misafirlerine. Bunlardan süt temizliği, tatlı yaşama sevincini, şeker serinlik ve dinlenmeyi temsil edermiş. 



Kamlar ise bahar çoşkusunu bir dua ile karşılarlarmış;

"Yüce tanrının ilk defa gürlediği, yağız yer, altmış türlü çiçeklerin ilk defa bezendiği, altmış türlü sürülerin ilk defa kişnediği ve melediği zaman sen yaratıldın."

Çok ama çok eskilerden Keltler baharın gelişini Kuş Bayramı  ve Çiçek Bayramı ile kutlarlarmış.

Kuş Bayramında, günümüze paskalya olarak gelmiş,  insanlar geri dönen kuş sürülerini seyretmek için şafaktan kuşluk vaktine kadar kuş izlemeye giderler sonrada kuşların dönüşünü bir ziyafetle kutlarlarmış. 


Çiçek Bayramı ise Mayıs'tan önceki son dolunayda kutlanırmış. Yeşil giyip, mayıs direği dikip etrafında dans ederler, çiçekler toplayarak ateşten atlarlarmış. 

Geçmişten günümüze dünya üzerinde her toplumda kendine göre gelenekleri ve görenekleri ile kutlanmış baharın gelişi. 

Bende Sezen Aksu'nun o güzel şarkısının dizeleri ile Baharınızı Kutluyorum:)

Asmanın sürgün veren dallarında
Nergisin, zerenin taç yapraklarında
Seninle baharı kutlamaya geliyorum....