SİS...









Ne büyük acılar ne de büyük sevinçler öldürür insanları; bu yüzden bu acı ve sevinçler, küçük küçük değersiz şeylerden oluşmuş muazzam bir sisle sarılı gözükürler. Evet, işte hayat dediğin; bir sis olup olacağı! Hayat bir sistir.




10 KASIM








İNGİLİZ HAYALET

Nasıl İstanbul'un taşı toprağı altınsa İngiltere'nin de taşı toprağı hayalettir. Avrupa'daki en iyi hatta biraz daha genişletirsek dünyadaki en iyi hayalet hikayeleri bu ülkeden çıkar..Cinler periler ülkesidir İngiltere..

İngilizlerin batıl inançlara, geçmişe, harabelere, antika kitaplara düşkünlüğünden kaynaklanır bu hayalet geleneği..Bir çok İngiliz yazar eserlerinde bu konuya yer vermiş,  1882'de ülkede kurulan Psişik Araştırmalar Derneği sayesinde ruhlarla ilgili araştırmalarda yapılmış.



Her bölgenin kendine has hayaletleri ve bu hayaletlerinde kendilerine göre bulundukları yerler ve davranışları varmış. Kimileri kulelerde, köprü altlarında saklanırken,  kimileri de terk edilmiş evleri kendilerine mekan tutarmış .Hayaletlerden bir kısmı bölge halkını korkutup rahatsız ederken, çiftliklere bağlanıp kalanların ise orada yaşayanlara yardım ettikleri gözlenmiş..

Peter Ackroyd Can Yayınlarından çıkan İngiliz Hayalet adlı eserinde geçmişten günümüze İngiltere'deki hayalet hikayelerini yazmış.. Esra Birkan'da dilimize çevirmiş..

Hayalet hikayelerine ilgi duyanlara tavsiye edebileceğim bir kitap.. Üstelik bu hayaletler sadece korkutmuyor içlerinde huzur arayanından eğlence peşinde koşanına kadar her türlüsü var..

Hoşça vakit geçireceğiniz güzel bir anlatı...





LUPİTA ÜTÜ YAPMAYI SEVİYORDU :)

Lupita Ütü Yapmayı Seviyordu..Bir Laura Esquivel kitabı daha...

Esquivel ile ilk tanışmam Acı Çikolata ile olmuştu...Okurken yemek kokuları içinde Tita'nın mutfağında oturmuş, tariflerini bir kenara not etmiştim. Kendim de pek meraklısı olduğumdan en çok ta kocakarı ilaçlarını sevmiştim..Grip mi oldum, nezle miyim ? Var mı ıhlamur, adaçayı, elma, limon, tarçın, zencefil, karanfil karışımından daha güzel bir ilaç ? Ahhhh şimdi aklıma Barış Manço'nun o güzel şarkısı geldi işte...

"Nane limon kabuğu bir güzel kaynasın aman
Ha ha ha İçine hatmi çiçeği, biraz tere otu katasın aman 
Ha ha hatta biraz tarçın bir tutam zencefil aman
Ha ha ha bin derde deva geliyor..."

Neyse dağıtmayalım konuyu bu sefer ki kitabında ise kadın polis Lupita ile tanışıyoruz. Lupita ütü yapmayı seviyor öyle ki hiç yorulmadan saatlerce bu işi yapabiliyor, bir çok kadının kabusu olan ütü onun için bir terapi...Lupita ütü yaparken sakinleşiyor, kırışıklıkları açmak ona  dünyayı düzene sokmanın bir yolu gibi geliyor. 



Lupita çamaşır yıkamayı da seviyor. Suyun içinde kutsal bir varlığın olduğuna inanıyor ve korkunç hatalarının pis suyla birlikte akıp gittiğini hissediyor. 

Lupita çıngar çıkartmayı da seviyor. Sadece içip körkütük olduğunda değil kendisini hor gördüklerinde yokmuş gibi davrandıklarında anında saldırıya geçiyor. 

Lupita dans etmeyi, örgü örmeyi, geceleri gök cisimlerini seyretmeyi, yalnızlığı, sessizliği, toprağı ekmeyi de seviyor...

Derken bir gün gözlerinin önünde ilçenin belediye başkanı öldürülüyor.. Lupita bu işi çözmek için canına dişine takıyor ve roman akıp gidiyor... 

Orta ve Güney Amerika yazarlarının çoğunun özelliği olan ve  romanın içine serpiştirilmiş halk efsaneleri ise ayrı bir tat veriyor..

Okurken Lupita Ütü Yapmayı Seviyordu film olsa Lupita'yı beyaz perdeye en iyi kim yansıtabilir diye düşündüğümde aklıma gelen ilk isim çok ama çok sevdiğim Whoopy Goldberg oldu. Kim bilir belki bir gün Goldberg'i Lupita rolünde izleyebilirim.. Fena da olmaz hani :) 

Son bir not...Yazar kadar kitaba emeği geçen çevirmeni de atlamadan geçmeyeceğim..Güzel Türkçesi ile dilimizde zevkle okumamızı sağlayan bir İnci Kut çevirisi..

Eğlenceli bir roman okumak isteyenlere tavsiye ederim..