Ağır ağır ölür
Alışkanlığının kölesi olanlar,
Her gün aynı yoldan yürüyenler,
Yürüyüş biçimini hiç değiştirmeyenler,
Giysilerinin rengini değiştirmeye yeltenmeyenler,
Tanımadıklarıyla konuşmayanlar.

PABLO NERUDA




DEĞER TAŞIYAN TEK HİKAYE BEDELİNİ ÖDEDİĞİNİZDİR.


LOUISE FERDINAND CELINE



Kitap mı ayraç mı?

Kitapları sevdiğim gibi orjinal kitap ayraçlarına da ilgim vardır. Bir kitap alırken değişik bir kitap ayraçı görürsem onu da alırım bazen. En favori kitap ayraçlarım deniz feneri ve Mucha kızı...Genelde bu ikisini kullanıyorum. Ara sırada hediye gelen ucunda kırmızı bebek olan boncuklu ayraçımı. Bu arada minik renkli neon yapışkanlarımda vardır sayfaları renklendiren. 


Sabit Fikir kitap ayraçları ile ilgili bir dosya hazırlamış. İşte birbirinden güzel ayraçlar:) Biri mutlaka sizin kitabınızın konusuna ve ruhuna uygundur. İşte Sabit Fikir'in haberi...



Kitap için ayraç mı yoksa ayraç için kitap mı? Bu ayraçları gördükten sonra fikriniz değişebilir ve artık kitapları sadece ayraç kullanmak için okumaya başlayabilirsiniz.







Yazının devamını okumak ve birbirinden güzel ayraçları görmek için linki tıklayınız:)

Bu Yaz Okunacak Kitaplar







Bu yaz okunacak kitaplar listemi çoktan yaptım ama henüz okumaya başlamadım çünkü listemle arama Ayışığı Sofrası girdi. Ne yani o kitap değil mi diye düşünebilirsiniz ama bu yaz ki okuma listem gerilim kitaplarını kapsıyor. Bu aralar gerilime takmış durumda olduğum için Ayışığı Sofrasını bu yaz okunacaklar listesinin dışında tutuyorum. 




Başlangıç kitabı olarak Söylemeyeceğine Söz Ver'i seçtim. Konusu Kırk bir yaşındaki okul hemşiresi, Alzheimer hastası olan annesi ile ilgilenmek için kırsaldaki evine dönmüştür. Geldiği ilk gece bir cinayet olur ve küçük bir kız öldürülür. Bu olay, kadının çocukluğunda yaşanan bir başka cinayete esrarengiz biçimde benzemektedir. Sınıf arkadaşları tarafından "Patates Kız" denilerek alay edip dışlanan yoksul arkadaşı Del de otuz yıl önce aynı şekilde öldürülmüştür. Del'in katili asla bulunamamış, o günden sonra küçük kız, hayalet hikâyeleri ve efsanelerde ölümsüzleşmiştir.




Sonraki kitabım büyük bir ustanın Grangé'nin kaleminden çıkma Şeytan Yemini. 
Birbirinin benzeri cinayetler işlenmektedir diye anlatmaya başlıyor kitabın tanıtımı. Bu cinayetlerin ortak noktaları, katillerinin öldükten sonra hayata döndürülmüş ve uzun süre komada kalmış insanlar olmasıdır. Öldürülen kişiler de, onların komaya girmesine sebep olan kişilerdir. Bir tür intikam cinayetleridir bunlar. Ancak bu kişiler gerçekten katil midir? Yoksa sadece verilen emirleri uygulayan birer piyon mudurlar? Avrupa'nın birbirinden uzak kentlerinde işlenen bu cinayetler nasıl bu denli benzerlik içermektedir? Yoksa katil tek bir kişi midir? Kendini şeytanın yerine koyan, kendini şeytan sanan biri. Belki de şeytan gerçekten yeryüzüne inmiştir.




Üçüncü kitabım aslında gençler için yazılmış gerilim romanı. Neil Gaiman'ın Mezarlıklar Kitabı. Arkadaşlarının Bod diye hitap ettiği Nobody Owens normal bir çocuktur. Eğer bir mezarlıkta yaşamasaydı, hayaletler tarafından büyütülüp yetiştirilmeseydi ve yanında ne canlıların ne de ölülerin dünyasına ait olan sadık bir koruyucusu olmasaydı, Bod tamamıyla normal olurdu.

Bir çocuk için mezarlıkta tehlikeler ve maceralar vardır: tepenin altındaki çok yaşlı Çivit Renkli Adam, gulyabanilerin terk edilmiş şehrinin bulunduğu çöle açılan bir geçit, korkunç bir tehdit saçan tuhaf Bekçi... Ama Bod mezarlıktan ayrılırsa, ailesini de öldürmüş olan Jack denen adamın saldırısına uğrayacaktır...





Dördüncü kitabım Klasik Gizemli Öyküler... Dickens'dan Roald Dahl'a dünya edebiyatından sekiz usta yazarı bir araya getiren seçkide karanlık sırlar taşıyan öyküler yer alıyor.

Klasik Gizemli Öyküler gerçeğin görünenden farklı olduğuna inanan, olaylara şüpheyle yaklaşan, bilmecelere ilgi duyan ve hayatın korku uyandıran tuhaflıkları karşısında metanetini kaybetmeyen okurlara hitap ediyor. 


Bu yazlık bu kadar...Listemi gördüğünüz üzere ben bu yaz gerim gerim gerileceğim...


Herkese iyi okumalar:) Mutlu yazlar:) 





Ayışığı Sofrası

Dün gece CKM'de Kibele'den Nazlı Eray'ın Ayışığı Sofrası kitabını aldım. (Bunca zaman nasıl okumamışım bu kitabı?). Arabada bir arkadaşımın gelmesini beklerken okumaya başladım. Ve sonradan kitabı Ayışığının altında okuduğumu farkettim:) Hiç bir şey tesadüf değildir cümlesi doğru muydu  yoksa?






Nazlı Eray'ın büyülü dünyası beni çepeçevre sarmıştı. Karşımda cıvıl cıvıl bir yaz gecesi, camdan içeri süzülen püfür püfür rüzgar, tepemde aralarından parlak yıldızlar gözüken lacivert dantel bir örtü (bu cümle de Eray'ın bir söyleşisinden yürütülmüştür:) yanı başımda Aşo, arka koltukta Yedi Uyuyanlar ve köpekleri Kıtmir...


"Bu kent, bu mahalle, bu sokaklar, üstüne bastığım kaldırım taşları, puslu bir ışık yayarak geceyi aydınlatmaya çalışan sokak lambaları, yolun kenarındaki çöp bidonunu eşeleyen sarı bir kedi, o anda Aşo'nun görmekte olduğu bir rüya parçası, mırıldandığım tılsımlı bir dua, arka balkonumda gri kadife bir kese içinde atılmış olan kokmuş yumurta, ayna parçası, sabun, tuz, kesme şeker ve kesme şekerden oluşan leş kokulu, karmakarışık bir büyü, telefonumu kaldırdığım zaman kulağıma gelen düdük sesi, çantamda şakırdıyan anahtarlarım, içimde duyduğum bir fincan kahve içme isteği, hepsi bana aitti. benimdi tüm bunlar. Yaşamımdı."


.......... 


"Bütün bunların bana ait olduğunu artık biliyorum. Yataklarında uyuyan insanların rüyaları bana ait, mırıldanılan dualar, koparılan takvim yaprakları, yatak yanındaki konsolların üzerinde duran su bardaklarından içilen sular..." diye yazıyor arka kapakta.  Hepimizin yaşamından minik örnekler vererek hepsi benim benim hayatım bunlar diyor Ayışığı Sofrasında...


Dün kitaba başlarken işte elimde süründüreceğim yeni bir kitap diye geçirdim içimden. Sevdiğim kitabı hemen bitirmek beni her zaman mutsuz etmiştir. Mutlaka elimde süründürmem lazım (kendime böyle bir formül buldum:). Beğendiğim bölümleri dönüp tekrar tekrar okumam, sevdiğim cümleleri not almam lazım. Kısacası o kitapla aşk yaşamam lazım. Ayışığı Sofrasında olduğu gibi...












Ne kadar çok iyi kitapla tanışırsan, birlikte olmaktan zevk aldığın kişilerin sayısı o kadar azalacaktır.''


Ludwig Feuerbach