LONDRA GÜNLÜĞÜM

11 Kasım'da TK 1979 nolu uçuşla Londra Heathrow havaalanına indiğimizde derin bir soluk aldım. Saat 08.10'da kalması gereken THY bir saat rötarla 09.10'da kalktı. Biraz kitap okuma, biraz televizyon seyretme, yemek derken son saat daralmama rağmen üç buçuk saat geçiverdi. Uçuş sorunsuzdu ama eskiden çok sevmeme rağmen artık uçak yolculuklarından hoşlanmaz oldum. Dar alanda kısa paslaşmalar vaziyetinde üç buçuk saat koltukta oturmak beni sıktı açıkçası. İnerken uçağın içi tam bir rezillikti. Çoğu koltukların altlarına, üstlerine gazeteler, THY'nin dağıttı şallar öylesine fırlatılmış atılmıştı. Yemedikleri ekmekler koltukların arkasındaki dergi konulan yerlere sıkıştırılmıştı. Afrika ve arap ülkeleri dışında başka hangi ülkenin uçağı böyle pis bırakılır acaba? O uçaktan inen biri olarak utandım doğrusu. Acaba bunları yapanlarda utanmışlarmıdır çok merak ediyorum ? Bagajları aldıkdan sonra pasaport kontrolünde çocuklu aileler için ayrı bir bölüm açarak hızlı bir çıkış yapmamızı sağladılar. Pasaport polisi arkeolog olduğumuzu görünce Efes'i sordu. ayrıca cumartesi günü Londra'da yapılacak olan çocuk şenliğine çocukları götürün diye de tavsiyede bulundu.

Pasaporttan çıkınca doğru metro istasyonuna gittik. Heathrow'un en güzel yanlarından biri de şehrin her yerine ulaşan metro ağının olması. Bir haftalık Oyster kartlarımızı aldıktan ve bu sayede gelirken İş Bankasından almış olduğum sterlinlerin bir kısmının tedavülden kaldırıldığını öğrendikten sonra metroya metroya binip otelin bulunduğu Gloucester Road'a 45 dakikada ulaştık. Bardaktan boşanırcasına yağan yağmurun altında taksi bulamadığımız için yağmurun dinmesini biraz bekleyip sonunda yürüyerek 10 dakikada otele vardık.

Abba Queen's Gate otele Booking.com'dan rezervasyon yapmıştım. Otel Londra'nın iyi bir bölgesi olan South Kensington'da Knightsbridge ve Natural History Museum'a yakın bir yerdeydi. Buradan diğer yerlere otobüs ve metro sayesinde ulaşım çok kolaydı. İş Bankasından sonra ikinci şoku otelde yaşadık. Booking.com'da rezervasyon yaparken gördüğüm oda ile farklı bir oda verildi. Booking.com oda şekillerinin farklı olabileceğini yazıyordu ama bu kadar fark ta biraz fazlaydı. Bir daha mı Booking.com'dan rezervasyon ASLA!!

Neyse ki verdikleri oda 4 kişinin kalabileceği temiz, içinde televizyonu, çay kahve makinesi, mini barı olan bir odaydı. Resepsiyon her konuda yardımcı oluyordu. Resepsiyonun yardımcı olması, otelin temizliği, mekanı Booking.com'un rezervasyonunu telafi etti ama bu yazıyı okuyan kimseye Booking.com'u tavsiye etmiyorum. Ayrıca ufak bir not bizim dört yıldızlı otellerin standartları daha yüksek.

Odaya yerleştikten sonra İş Bankasının kakaladığı sterlinleri değiştirmek için dışarı çıktık. Neyse ki sorun çıkartmadan eski banknotları alıp yenilerini verdiler. İş Bankasından döviz alacaklar özellikle sterlin alacaklar dikkat. Size de bize yaptıkları gibi eski banknotları kakalayabilirler. Ayrıca havaalanındaki loungelarını beğenmedim. Öyle Japon, Kızılderili, İspanyol kostümü asmakla olmuyor bu işler. Bir önceki seyahatimde onun karşısındaki HSBC'de oturmuştum çok daha iyiydi.

Bankadan çıktıktan sonra sakin sakin yağan yağmurun altında, kaldırımlara düşmüş yeşilli kahverengili çınar yapraklarının üzerinde mis gibi yağmur kokusunu içimize çekerek yürümek çok iyi geldi doğrusu. Bu şehri çok seviyorum. Bu güne kadar gördüğüm bir çok şehirden daha özel bir yeri var benim için. Yüzlerce kez gelsem de sıkılmam ve her gelişimde de yeni bir şeyler keşfederim. Beni en çok çeken özelliklerinden biri eskiliği. Evler eski, yollar eski, otobüsler eski, her şey eski ama iyi korunmuş. Eski diye kaldırımları kırıp yerine yenisini yapmamışlar aksine bozulan yerleri onarmışlar, eski diye evleri yıkıp yerlerine yeni şekilsiz binalar yapmamışlar, içlerini modernleştirip dışlarını olduğu gibi korumuşlar, parkları boş alan gereksiz konut yapalım demek yerine halkına nefes alacak çok güzel ve geniş alanlar sağlamışlar. Medeniyet bu olsa gerek biz İstanbulluların aradan asırlarda geçse artık bulamayacağımız bir şey.....