ÖZGÜR EDEBİYAT'A VEDA EDERKEN...



Özgür Edebiyat dergisi ile tanışmam Türkiye Pen Yazarlar Derneğinin öykü atölyesine katılmamla olmuştu. Önce derginin hikaye danışmanı yazar İbrahim Yıldırım'la tanıştım sonra da onun önerisi ile Özgür Edebiyat'la. 

Dergiyi ilk okumaya başladığım günden itibaren kesintisiz her sayısını aldım. İki ayda bir yayınlanan hikayeleri, şiirleri, eleştiri ve denemeleri ile dolu dolu ve kaliteli bir edebiyat dergisi idi. 

İlk başlarda iyi bir okuyucusu oldum sonra biraz çekinerekte olsa yazdığım bir hikayeyi gönderdim kendilerine. "Metrodaki Vivaldi". Pazar günleri PEN'e giderken kullandığım metrodaki müzisyenlerden esinlenerek yazmıştım bu yazıyı. Kısa bir süre sonra ufak tefek düzeltmeler sonucunda yazıyı yayın programlarına aldıkları haberi geldi ve 2011 yılında 25. sayılarında hikayemi yayınladılar. Çok sevinmiştim. Dile kolay Atilla Birkiye, Özdemir İnce, İbrahim Yıldırım, Kemal Bek gibi Türk Edebiyatı'nın hatırı sayılır yazarlarının arasında benim de öyküm yayınlanmıştı. Yayınlanan ilk öyküm idi. 

Daha sonraları tembellik yapmadığım zamanlarda yazdığım bazı öyküleri yine kendilerine gönderdim. Gönderdiğim iki öykümü daha yayın programına aldıklarını yazdılar." Yalnızlar pansiyonu" adlı öykümü de bu son sayılarında yayınlayarak bana da veda ettiler. 

Ve bugün facebook sayfamı açtığımda Özgür Edebiyat'ın yayın yönetmeni Metin Celal'den  bir gönderi geldiği gördüm. Tıkladım, ilk üç satır...İki, üç kere okudum herhalde. Her defasında boğazımdaki düğümler biraz daha arttı;

"Özgür Edebiyat 42. Sayı Çıktı!
Tadında bırakıyoruz...
Özgür Edebiyat 42. Sayı ile okurlarına veda ediyor."


Ahhhh dedim bu olmadı işte. Böyle bir dergi yayın hayatına son vermemeli. Yazık olur. Ve oldu da. Aklıma Metin Celal'in bu senenin başındaki yazısı geldi. "Yedinci yıla girerken". Derginin 37. sayısında şöyle yazmıştı : "Özgür Edebiyat bir çok edebiyat dergisi gibi kendi yağıyla kavruluyor. Bütçemizin neredeyse tamamını dergi satışlarıyla sağlıyoruz."

"Özgür Edebiyat tamamen kişisel ve kurumsal fedakarlıklarla yayınlanıyor. Dergiden mali gelir elde eden hemen hiç kimse yok. Hiç bir yazarımız, çevirmenimiz telif ücreti almıyor. Ben dahil dergiyi hazırlayanlar da bir ücret almıyorlar. Yayın Kurulu'nda bugüne dek emek veren Atilla Birkiye'nin, Adnan Özer'in, hikaye danışmanımız İbrahim Yıldırım'ın emeklerinin karşılığını ne yapsak ödeyemeyiz. Özgür Yayınları başta Erol Ulu olmak üzere tüm kadrosuyla ilk günden beri dergiye teknik destek veriyor. Biz de elimizden geldiğince onlara yük olmamaya çalışıyoruz. Sonuç olarak, bir bütçemiz olmadığı için bütçeyi denk getirmek gibi bir derdimiz yok. Özgür Edebiyat, okurlarının ilgisiyle yaşayan bir dergi. Satışlar yayınevini zarar ettirecek düzeye düşmediği müddetçe yayını sürdürmek dileğindeyiz." 

Yazısına reklam, dağıtım gibi bir takım sorunlarla devam ediyor yazıları, şiirleri ve öyküleriyle dergiyi destekleyenlere teşekkür ederek bitiriyordu. Belkide sonun başlangıcının ilk sinyallerini veriyordu okuyucularına. 

Kim bilir kaç edebiyat dergisi kapılarına kilit vurdu şimdiye kadar ve vurmaya devam edecek. 70 milyonluk ülkemizde okuyan, yazan, sorgulayan bir avuç insana karşı sabahtan akşama kadar tv karşılarında göbek atıp, yemek masalarında onun tuzu eksik, bunun şekeri fazla diyerek kavga eden, kim kimle evleniyor ve ya birbirinden kötü çoğu Amerikan takliti dizileri gözünü kırpmadan izleyen insanlar biraz da okumaya zaman ayırsalar belki bir şeyler değişir şu ülkede...

Özgür Edebiyat'a veda ederken bazı insanlara şöyle demek geçiyor içimden;