VEFA TOROSLU'DAN DENİZ FENERLERİNİN HİKAYESİ



Karanlığın sessiz tanıkları, denizcilerin kader arkadaşları... Vefa Toroslu, Türkiye’nin dört bir yanını gezip deniz fenerlerini fotoğrafladı. Önce bir sergi açtı, sonra çektiklerini kitaplaştırdı. “Deniz Fenerleri” sadece taş yapıların tarihlerini değil, aynı zamanda yıllardır içinde barındırdığı insan hikayelerini etkileyici bir dille anlatmayı başarıyor.

Denizcileri, gemicileri ve deniz meraklılarını bilgilendirici birçok bilginin bulunduğu “Deniz Fenerleri” kitabı bir kılavuz niteliğinde. Dört kısıma ayrılmış olan kitabın ilk bölümü “Genel Olarak Deniz Fenerleri”... Burada fenerlerin sınıflandırılmasından karakteristiklerine kadar birçok konuda bilgi veriyor.

Kitabın ikinci bölümü ise dünyadaki deniz fenerlerine bir bakış atar nitelikte. Tabii ki bu bölümde tanıtılan ilk fener İskenderiye. “Kesin olarak varlığı bilinen ilk deniz feneri dünyanın antik çağdaki yedi harikasından biri olan İskenderiye Feneri’dir. Fener, Mısır’da İskenderiye Limanı’nın Pharos Adası üzerine yapılmıştır. Romalılar Mısır’ı ele geçirdikten sonra burada Batlamyus olarak anılan bir devlet kurmuşlardır.”

“Deniz Fenerleri” adlı kitapta İskenderiye dışında, İtalya’dan, İngiltere’den, Fransa’dan, Amerika’dan Almanya’dan birçok fener de anlatılıyor.

Toroslu kitabında ağırlıklı olarak Türkiye’de bulunan günümüz fenerlerine ve tarihi fenerlere yer vermiş. Osmanlı döneminde ilk inşa edilen fener Fenerbahçe’den anlatmaya başlayan Toroslu, o zamanlarda 12 bölgede toplanan fenerleri detaylandırmış. Daha sonrasında ise Cumhuriyet döneminde inşa edilen fenerler anlatılıyor kitapta.

“Deniz Fenerleri”nde en çok sayfa Tarihi Deniz Fenerleri bölümüne ayrılmış. Vefa Toroslu’nun gezip, fotoğraflandırdığı fenerlerin hepsinin tarihçesi de kitapta bulunuyor. Kerpe’den Şile’ye, Hopa’dan Çanakkale’ye, İzmir’den Aydın’a kadar tüm fenerler, tüm ihtişamlarıyla kitapta karşınıza çıkıyor.

Kaynak: Vatan

CARLOS RUIZ ZAFON MELEĞİN OYUNU





İSPANYA’DA DON QUIXOTE’TAN SONRA EN ÇOK SATAN RÜZGÂRIN GÖLGESİ YAZARINDAN,
ULUSLARARASI BESTSELLER LİSTELERİNDE 1 NUMARA OLAN YENİ BİR KİTAP DAHA…
Barselona’da berbat bir pansiyonda yaşamakta olan genç David Martín, gecelerini, yaşadığı kentin yeraltı dünyası hakkında öyküler yazarak geçirmektedir. Takma bir isimle yazdığı polisiye romanlar ve öykülerle hayatını kazanan David’in günün birinde, önünden geçmekte olduğu eski bir ev, nedenini bilmediği bir içgüdüyle ilgisini çeker ve David kısa bir süre sonra bu eve yerleşir. David’in kilitli bir odada bulduğu fotoğraflar ve mektuplar evin bir önceki sahibinin esrarengiz ölümüne ışık tutmaktadır. Genç yazarın içinde yaşadığı evin gizemlerle dolu öyküsü zaman içinde etkili bir zehir gibi kemiklerine kadar işler. Genç yazar bir gün, Andreas Corelli adındaki esrarengiz bir yayıncıdan bir mektup alır. Adam, ona müthiş bir teklif yapmaktadır. Ondan, o güne dek benzeri olmayan, kalpleri ve akılları yerinden hoplatacak güçlü bir roman yazmasını ister. David çalışmaya başladığı zaman, romanı ile yaşadığı evi saran gölgeler arasında bir bağ olduğunu fark eder...