DOLAMBAÇ...



Yine dalmışım aynada
Yüzüm ağlar
Yine dalmışım
Elimde fotoğraflar
Yine aylardan Kasım...

Tual'in çok sevdiğim şarkısı Kasım'ın sözleri bunlar...

Evet yine aylardan Kasım. Sapsarı yaprakların etrafı kapladığı, japon akçaağaçlarının sarı-kızıl renkleri ile sonbaharın görkemine eşlik ettiği, serin havanın iyiden iyiye kendini hissettirdiği ve caddelerde elimizde şemsiyeler su birikintilerin üzerinden atlayarak geçmeye ya da benim gibi çocuklar gibi tam ortasına basarak etrafa suları sıçratarak yürüyüp gittiğimiz kışın habercisi, kasımpatıların mevsimi Kasım.  

İşte tam da böyle başlıyor Dolambaç...Kasım...

"Kasım. Rüzgarsız, nemli. Porsuklar mutlu etmişti, gitse de gitmese de taş çemberde olmalarından mutluydu. Otlu patika boyunca kadim ağaçlar vardı., pütür pütür boz kaplı, dalları gevrek. Gevrek ama hala yapraklı, sağlam, ağaçlar yılın bu vaktinde bile fevkalade yeşildi. Hava genellikle kapalıydı. Deniz uzakta değildi pek, gündüzleri üst kat pencerelerinden birinden baktığında görebiliyordu bazen. Diğer günlerde ise yerinde yeller eserdi denizin. Sadece ağaçlar vardı, çoğu meşe; arada birde onu meraklı ve aynı zamanda kayıtsız bakışlarla süzen inekler. 

Geceleyin suyu işitirdi, evin yanından bir dere akıyordu. Bir iki defa uykusundan sıçrayarak uyanmıştı; rüzgar dönmüş ya da şiddetlenmiş olduğundan suyun şırıltısı kesilmişti zira. Geleli üç hafta olmuştu o vakitler. Bir sesin yitişine uyanacak kadar geçmişti zaman."

Emilie'nin hikayesi böyle başlıyor. Adının Emilie olduğu söyleyen Hollandalı kadın kocasını ve eski hayatını geride bırakarak Galler'in kuzeyinde bir çiftlik evine taşınıyor. Emilie, kendine öyle dediğine göre biz de öyle çağıralım, eski hayatının üzerine bir çizgi çekerken yanında şair Emily Dickinson'un şiirlerini ve bir resmini yanında getirmiştir. Bir yandan pastoral hayata alışmaya çalışırken diğer yandan da Dickinson'un şiirlerini okur. 

Emilie kendi düzenini kurmaya devam ederken, annesi, babası ve kocası hiç bir haber vermeden ortadan kaybolan Emilie'nin peşindedirler. Amaçları onu bulup tekrar geri getirmektir. Kocası tuttuğu bir dedektif sayesinde yerini öğrenir ve birlikte Galler'e doğru yola çıkarlar. 

Bankadan kendini geçindirecek miktarda para çekerek cep telefonunu bile kapayarak izini kaybettirmeye çalışan Emilie'nin sırrı kitap ilerledikçe yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlar. Eski hayatını geride bırakarak yeni hayatında kendini bahçesini güzelleştirmeye adayan ve Dickinson şiirlerine sığınan bu kadının sırrı nedir? Kapısını bir geceliğine açtığı ve o geceden sonra sürekli yanında kalmaya devam eden o tek kişi kimdir ve Emilie'nin hayatındaki rolü nedir?

İşte tüm bu soruların cevabı kitabın sonunda tamamen ortaya çıkıyor. 

Yukarıda kitaptan alıntı yaptığım satırlar kitabı ilk elime aldığımda okumam için bir nedendi. Kuzey Galler, kasım ayı, evin yanından süzülüp giden dere, bazen görünen bazen yok olan deniz ve pastoral bir hayat.  Satırlar beni içine çekti sanki. Neden mi? Muhtemelen arayıp ta bulamadığımdan olsa gerek, belki de bir kaç dakikalığına da olsa bu şehrin yorgunluğunu bir anda üstümden söküp attığından.

Nedeni ne olursa olsun güzel bir kitap Dolambaç. Hollandalı yazar Gerbrand Bakker'in ikinci romanı. Bakker ilk romanı "Yukarıda Ses Yok" ile Uluslararası IMPAC Dublin Edebiyat Ödülü'nü kazanan ilk Hollandalı yazar olma şansını yakalamış. 

Bana gelince, ben bir Emilie değilim tabii ki :) ama Kasım ayı benim için ;

Kitaplarım, mumlarım ve kahvem demek...Tabii yanında pencereme çarpan yağmur tanelerinin ezgisi eşliğinde...




DOLAMBAÇ      GERBRAND BAKKER     METİS YAYINLARI   TÜRKAY YALNIZ(çev)  15,-ytl



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder