Ölüme Yakın Deneyimler ve Şeytan Yemini



Ölüme yakın deneyimler (ÖYD) veya Near Death Experience (NDE) tıbbi anlamda kalbin durup daha sonra tekrar hayata dönen insanların geçirdiği tecrübelere verilen isimdir. 


Bu olayı yaşayanların çoğu vücutlarından yükseldiklerini, kendilerini yukarıdan seyrettiklerini anlatmaktadırlar. Uzun karanlık bir tünelin sonunda parlak bir ışık gördüklerini, içlerini büyük bir huzurun kapladığını, kendilerinden önce ölmüş yakınlarının onları karşıladıklarını ve o ışığa doğru gittiklerini söylerler.


Mathieu Durey komadaki meslektaşı Lou Soberas'ı ziyaretiyle başlıyor Şeytan Yemini. Mat ve Luc'un okul yıllarından başlayan arkadaşlıkları meslek yaşamlarında da devam etmektedir. İkiside emniyette kendi alanlarında başarılı polisler olmuşlardır. Luc bir cinayet soruşturması sırasında beline taş bağlayarak nehirde intihar etmeye çalışmış ve komaya girmiştir. Mat arkadaşının bu hareketinin altındaki nedenleri araştırırken elindeki bulgular onu yıllar önce işlenmiş Manon Simonis cinayetine götürür. 8 yaşındaki kız okul çıkışı oynadığı evinin önünden kaybolmuş ve bir süre sonra Rozé Tepesindeki dağıtım istasyonu kuyularının birinin dibinde bulunmuştur. Bulunduğunda Manon için yapacak bir şey kalmamıştır. Cinayet sorumlusu olarak saat tamircisi olan annesi Sylvie'nin çocukluk arkadaşı Cazeviel tutuklanır ama olay çözüme kavuşturulamaz.   


Bu olaydan 12 yıl sonra Notre-Dame de Bienfaisance doğal parkında bir kadının cesedi bulunur. Çürümeye yüz tutmuş cesetin bir kısmı larvalar tarafından delik deşik olmasına rağmen kafasına bir şey olmamış ama kadının duyduğu acı yüzüne yansımıştır. Cesetin üzerinde çeşitli böcekler  ve göğüs kısmında ise nereden geldiği belli olmayan parlamaya devam eden liken bulunmuştur. Öldürülen kadının ismi Sylvie Simonis'dir. 12 yıl önce öldürülen Manon Simonis'in annesi. Böceklerin ölüm mangası olarak kullanıldığı cinayete kimilerine göre şeytani güçler karışmıştır. Cinayetteki en ilgi çekici nokta ise cesetin konumu ve vajinasına yerleştirilmiş baş aşağı haçtır. Bacakları açık manastıra dönük olarak bulunmuş ceset satanik bir cinayeti mi işaret etmektedir?


Araştırma ilerledikçe benzeri cinayetlerin farklı ülkelerde işlendiği ortaya çıkar. İtalya'da azize ilan edilen bir hemşire kocasını aynı şekilde öldürmüştür. Mat İtalya'ya giderek kadını sorguya çeker. Elindeki veriler Mat'ı Vatikan'a götürür. Vatikan ise onu daha bir kaç yerde karşısına çıkan  'ışıksızlar' ile tanıştırır. Kimdir bu 'ışıksızlar'? Neden onlara 'ışıksızlar' denmektedir?  


İşte burada ölüme yakın deneyim yaşayanların anlattıkları ortaya çıkar. Bu deneyimi yaşayanların çoğu uyandıklarında tünelin sonunda beyaz bir ışık gördüklerini söylemektedir. Bir kısmı ise tünelin ucunda kırmızı bir ışık gördüğünü. Kırmızı ışığı görenler için kullanılan bir deyimdir 'Işıksızlar'. Işıksızlar bundan sonraki hayatlarında şeytanın esiri olarak yaşamaktadırlar. Kırmızı ışık  ve kiminin de anlattığı gözler şeytanın gözleridir. 


Peki bu ışıksızların Manon ve Sylvie Simonis cinayetiyle ne ilgisi vardır? Luc ve Mathieu'ya ne olacak? Luc komadan çıkabilecek mi?


İşte bunların hepsinin cevabı Jean Christophe Grangé'nin soluk soluğa okuduğum 'Şeytan Yemini'nin sonunda aydınlanıyor. 


Şeytan Yemini konusu, kurgusu ve çevirisiyle elinizden bırakamayacağız bir solukta okuyacağız bir kitap. Eğer bugüne kadar okumadıysanız şiddetle tavsiye ediyorum. Yaz günlerinde iyi gidiyor doğrusu. 


Ayrıca bu kitabı okurken nedense sürekli Dan Brown'la karşılaştırdım. İki yazarı da okuyanlar hangisini tercih eder bilemiyorum ama ben Grangé'yi tek geçerim:) 


Vee her zaman olduğu gibi kitaptan tadımlıklar...


"Teybi ararken Mariotte'un kütüphanesinde bölgenin gelenekleriyle ilgili bir de kitap bulmuştum: Jura Hikayeleri ve Efsaneleri. 12. Bölüm'ün bir kısmı ünlü Saat Evi'yle ilgiliydi.


XVIII. yy başında, diye anlatıyordu yazar, bir saatçi ailesi bu evi, kuzeyli fırtınalardan korunmak ve sabır isteyen işlerini icra edebilmek için bir tepenin yamacına inşaa etmişti. Aslında, meraklı gözlerden saklanmak istiyorlardı. Bu zanaatkarlar simyacıydı. Büyüleyici etkiye sahip sihirli pandüller yapmayı başarmışlardı. Şaşmaz çark takımları, hassas mekanizmalar... 


Efsanenin başka versiyonları da vardı. Bunlardan birine göre, saatçiler bir büyücü soyundan geliyordu."


"Çok ender de olsa, kişinin güçlü bir sıkıntı ve korku duyduğu deneyimlerde vardır. Gördüklerinden ürker, ölüme yaklaşmak onu korkutur ve bu deneyimden yıpranmış ve korkmuş olarak çıkar. Bu deneyimler içinde, küçük bir grup bilinen klasik NDE'nin tam tersini bile yaşar. Kişi vücudundan ayrıldığını hisseder, ancak tünelin sonunda ışık yoktur. Sadece kızılımsı bir karanlık. Gördüğü yüzlerde tanıdıkları değildir, acı çeken, inleyen, biçimsiz figürlerdir. Sevgi ve merhamete gelince, onların yerini, korku, sıkıntı ve düşmanlık almıştır. Hasta uyandığında, kişiliği tamamıyla değişmiştir. Kaygılı, agresif ve tehlikeli..."


"Listedeki ikinci ismin üstüne tıkladım. Bir freskin fotoğrafıydı. Altındaki yazıya göre bunlar, Sudan'ın kuzeyinde, Nil üzerinde bulunan kutsal Kent Napata'da ortaya çıkarılmış, bir kraliçeye ait mezar odasını süsleyen resimlerdi. Kuşi uygarlığı MÖ VI yy civarında Mısırlıların gölgesinde gelişmişti. Açıklamalarda "Kara Firavunlar" olarak adlandırılan ve tarihte pek tanınmayan bir kraliyet hanedanından söz ediliyordu. Ancak fresk, "Işıksızları" gayet iyi anlatıyordu.


Işıksızları Koruyorum ... Orada, Her Şeyin Başladığı Yerde... 




Şeytan Yemini       Jean-Christophe Grangé     Doğan Kitap


* Çeviri ise, bendeki kitabın (29.baskı) kapağında Tankut Gökçe olarak yazılırken iç sayfada Şevket Deniz olarak yazılmış. 






  




Kovalamayın beni yatağa
Hiç uykum yok
Daha lafınıza karışacağım
Ortalığı dağıtacağım
Televizyonu kapatacağım
Ayçiçeği resmi yapacağım daha

Başparmağıma şiir okuyacağım
Islık çalacağım
Daha çok işim var
Gecenizi karartacağım
Kütahya vazonuzu kıracağım
Vakitsiz yatırmayın beni
Daha çok erken

Can Yücel



Büyümekten sıkıldım.. 
Bana çocukluğumu geri verin. Oyunda kavga edeyim hayatla değil. 
Kendimi kaybetmeden saklambaç oynayayım, sobelediğim benim olsun..
Kalp yarası yerine dizlerim yaralansın. 
Acıyı sadece biberden bileyim, yüreğimde değil. 


Karanlık yine korkutsun beni, kötü insanlar yerine..
Off ne zormuş büyük olmak..
Bana çocukluğumu verin, BÜYÜKLÜK sizde k
alsın ..




-Alıntı-

Yıldızlı ve Yağmurlu Geceler'de huzur içinde uyu...

Ünlü romancı Maeve Binchy hayatını kaybetti


Ünlü yazar hayatını kaybetti

Ünlü roman yazarı Maeve Binchy 72 yaşında hayatını kaybetti.


 İtalyanca Aşk Başkadır, Aşk Mutfakta Pişer, Aşkı Yarın Yaşayacaksın, Bir Dilek Tut Benim İçin ve Geri Döneceksin gibi popüler romanların yazarı Maeve Binchy, geçirdiği rahatsızıktan dolayı 72 yaşında hayata veda etti. Dünya çapında 40 milyondan fazla kitap satış rakamına ulaşan Binchy’nin geçirdiği rahatsızlığın ne olduğu henüz bilinmiyor.



Yıldızları sevenlere!!! Meteor yağmurları başladı:)

Gökyüzünde yıldız şöleni


Gökyüzü, halk arasında "yıldız kayması" olarak da bilinen meteor yağmurlarına sahne olacak. Ay'ın batmasından gün doğumuna kadar gökyüzünde saatte ortalama 15-20 meteor izlenebilecek.

Gökyüzünde yıldız şöleni
Her yıl Temmuz-Ağustos döneminde gözlenen meteor yağmurları periyoduna giriyor.

Halk arasında yıldız kayması olarak da bilinen akan yıldız yağmurlarını izlemek için teleskoba ya da başka bir gözlem aracına ihtiyaç duyulmuyor.

Göktaşı yağmurları, güneş sisteminin iç kısımlarına yani Güneş'e doğru yaklaşan bir kuyruklu yıldızdan kaynaklanan eğlenceli bir oyun gibi izleniyor.

Buz ve tozdan oluşan bu büyük kirli kar toplarından her biri, güneş sisteminin iç kısımlarına doğru yaklaştığında, güneş ışınları kuyruklu yıldızın donmuş yüzeyini ateşe veriyor ve toz parçacıkları serbest kalıyor.

Bir kuyruklu yıldız, güneş sisteminin iç kısımlarından her geçişinde trilyonlarca küçük parçacığı yörüngesinde bırakıyor. Eğer Dünya'nın yörüngesi o kuyruklu yıldızın yörüngesiyle kesişirse bir meteor yağmuru oluşuyor.

GÜN DOĞUMUNA KADAR GÖKYÜZÜ ŞÖLENİ
Bir gök taşı yağmurunun adı genellikle maksimum olduğu zamandaki bu noktanın bulunduğu takım yıldız ile adlandırılıyor.

Güney Delta Aquaridler Göktaşı Yağmuru, Temmuz ortalarından Ağustos ayı ortalarına kadar gözlenebilen bir gök taşı yağmuru etkinliği olarak tanımlanıyor. 

Bu yılki meteor yağmurlarında saatte gözlenen ortalama 15-20 tane meteor izlenebilecek.

Ancak Ay, Dolunay evresinde olduğundan, gözlenebilecek meteor sayısında azalma olacak. Yine de ay battıktan sonra gün doğumuna kadar gözlem yapacak olanlar için zevkli bir gökyüzü şöleni yaşanacak.

RASATHANEDEN BAŞKENTLİLERE DAVET VAR
Ankara Üniversitesi (AÜ) Rasathanesi, yarın düzenlenecek olan etkinliğinde Başkentli gökyüzü meraklılarına yıldız yağmurlarını izlettirecek.

Her yaştan gökyüzü meraklısına açık olan etkinlikte, evrende neşeli bir yolculuğa çıkarak uzmanlar eşliğinde gözlem yapma fırsatını da yakalayacaklar.

Etkinliğe katılanlar, şehir ışıklarından uzakta, ışık kirliliği altında unutulan gökyüzü altında görsel bir şölen yaşayarak, kızıl gezegen Mars'ı, halkalarıyla Satürn'ü ve de kraterleriyle Ay'ı teleskoplarla görme şansına sahip olacaklar. 

Radikal'den alınmıştır.

Sabuntaşından gözleri var

Hatay'da bulunan gözleri sabun taşından yapılma Hitit Kralı heykeli..

Hatay'da bulunan 1.5 ton ağırlığındaki dev Hitit kral heykelini uzmanlar değerlendirdi
Sabuntaşından gözleri var
Hatay’ın Reyhanlı ilçesi Demirköprü Köyü yakınlarındaki Tel Tayinat höyüğünde bulunan Hitit Kralı II. Şuppiluliuma’ya ait heykel arkeologları heyecanlandırdı. Bugüne kadar Hitit kral mezarına Anadolu ’da hiç rastlanmadı. Tel Tayinat Höyüğü’nde 1.5 metre yüksekliğindeki kral II.Şuppiluliuma’nın heykeli mezarı da burada mı sorusunu akıllara getirdi. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay yılın buluşu olarak değerlendirdiği heykel için “İlk defa bu gözlere sahip Anadolu ’da bir heykele sahip olduk’’ dedi. Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü Murat Süslü de, “Gözler genelde farklı malzemeden yapıldığı için düşüyordu ama bu heykelde sağlam çıktı’’ dedi.
Toronto Üniversitesi’nden Prof. Dr. Timothy Harrison başkanlığındaki 8 ülkeden 47 kişilik ekip, Hitit dönemine ait kral heykeli buldu. Önceki gün kamuoyuna tanıtılan eserin en çok gözleri ön plana çıktı. Sakallı, bukleli saçlı, kollarında özel bileklikler olan heykelin üst kısmı sağlam bir şekilde bulunurken, heykelin alt kısmına henüz ulaşılamadı. Yaklaşık 1.5 ton ağırlığındaki heykelin gözlerinin beyazlığı kireçtaşından, siyah bölüm ise steatit denilen sabuntaşından yapılmış. Süslü, gözlerin ilk defa bu tarzda görünmesini, daha önce bulunan heykellerin gözlerinin düşmesine bağlıyor. Süslü şöyle konuşuyor: “Genel haliyle geç Hititlerde gözler hep farklı malzemeden yapılır. Yakut, kireçtaşı, steatit malzeme kullanılır. Gözler aradan geçen yüzyıllar içinde hep düşümüş. İlk defa bu heykelde düşmeden ele geçti.’’

Arkeolog Nezih Başgelen, heykelin son Hitit kralı olmasından dolayı çok önemli olduğunu vurguladı. Bugüne kadar Hitit kral mezarının ortaya çıkmaması nedeniyle buradaki buluntuların çok heyecan verici olduğuna dikkat çeken Başgelen, ‘’Höyük belki de bize bir kral mezarı gösterecek. Son çivi yazılı belgeler Hitit kralı II. Şuppiluliuma’nın Lazkiye ile Adana arasında olduğunu gösteriyordu. Çünkü Hattuşa’ya döndüğüne dair bir kaynağa rastlanılmadı. Bu tarzda heykelleri geç Hititte Zencirli, Karatepe ve Malatya ’dan biliyoruz. Bu heykellerin öncüsü durumda. Bugüne kadar hiçbir Hitit kral mezarı bulunmadı. Belki bir Hitit kral mezarı buluntusunun habercisi olur. Portrenin tam olarak ele geçmesi çok önemli” dedi.

Müzeler Genel Müdürü Süslü de ‘’Tel Tayinat’da bir tapınak olduğunu biliyoruz. Ona ait heykeller ve kaideler var. Heykelleri bir çukurun içinde üst üste tespit ettik. Kral mezarı da büyük bir tapınak da çıkabilir’’ dedi.

Radikal'den alınmıştır...

Parion'da Kentauros heykeli bulundu

Yaz geldi kazılar başladı. Türkiye'nin değişik bölgelerinden buluntu haberleri gelmeye başladı...İşte Çanakkale Biga Parion Antik Kenti kazısında Kentauros heykeli...


Kentaur'ların bir bulutun çocukları olduklarına inanılır. Vahşi yabani hayat süren ve gürültülü eğlencelerden hoşlanan yarı at yarı insan varlıklardır. Doğanın karanlık ve başına buyruk güçlerini simgelerler. 



Parion'da Kentauros heykeli bulundu





Parion'da Kentauros heykeli bulundu

Çanakkale’nin Biga İlçesi’ne bağlı Kemer Köyü’nde sürdürülen Parion Antik Kenti kazılarında, 8’inci sezon çalışmalarının sonlarına yaklaşılırken, Kentarus olarak bilinen belden yukarısı insan, aşağısı ise at görünümlü mitolojik yaratık heykeli bulundu.












Erzurum Atatürk Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cevat Başaran’ın kazı başkanlığında gerçekleştirilen bu yılki çalışmalarda, antik kentin altı ayrı bölgesinde, kazılar yapılıyor. Kazıların sürdürüldüğü önemli yapılardan biri olan Roma Tiyatrosu’nda sahne binası içerisinde yoğunlaştırılan bu yılki çalışmalar sırasında, kolları kırık, gövdesine ait bazı parçaları kayıp, bir mermer heykel ortaya çıkarıldı. /_np/0579/17410579.jpg




Haberin devamı için linki tıklayınız...