Nerede o eski bayramlar?

Ben özlüyorum o eski bayramları. Çok mu yaşlıyım da böyle söylüyorum hayır değilim. Çocukken daha güzel oluyor sanki bayramlar. Çocuk gözüyle daha farklı mı görüyorduk her şeyi ya da o zamanlar daha mı güzeldi bayramlar?

Günler öncesinden başlayan bayram hazırlıklarını hatırlıyorum. Bir başka heyecan vardı. Çocuklara yeni kıyafetler alınır, bayram alışverişi yapılırdı. Akide şekerleri, çikolatalar, lokum, misafirlere sunulmak üzere likör (mutlaka nane olmalı, o zamanlar şimdiki gibi envai çeşiti olmadığı içindir belki de), Türk kahvesi Kurukahveci Mehmet Efendi'den olmalı - başka marka yoktu galiba varsa bile ben bilmiyorum- (mis gibi kokusu geldi burnuma şimdi) çocuklara verilmek üzere mendiller, ufak kolonyalar (sembol kolonyaları vardı ince belli şişesinde) evin eksikleri tamamlanırdı. Dolmalar sarılır, baklavalar yapılır, ev temizliği yapılır, misafir takımları çıkarılır, beyaz işler sandıklardan çıkarılıp kolalanır, herkes bayram sabahı giyeceği kıyafetleri hazırlar ve bayram sabahı iple çekilirdi. 

Şimdiki gibi bol bulamaç değildi hiç bir şey. Azdı ama özdü ve en önemlisi çok ama çok zarifti.
Herkes elindeki en iyi şekilde korurdu çünkü kırk yıllık hatırı olan kahvenin içildiği fincan bile çok değerliydi. Cimrilik miydi bu? Hayır kesinlikle değil. Yazdım ya az ama özdü bol bulamaç değildi onun içinde çok değerliydi. 




Sabah erken kalkılır, öncelikle ev halkı birbirleriyle bayramlaşır, evin erkekleri bayram namazına gider. Evin hanımı ve evdekiler kahvaltıyı hazırlar. Namaz sonrası hep birlikte kahvaltı edilirdi. Bu dünyadan göçmüş gitmiş aile büyüklerinin ve yakınlarının mezar ziyaretinden sonra ev ziyaretleri başlardı. Öncelikle ailenin en büyüğünden başlanırdı ziyaretlere. Gelen misafire ilk önce çikolata  ve likör ikram edilirdi. Gümüş tepside beyaz incecik dantel üzerinde zarif likör kadehleriyle... Sonra kahve faslına geçilirdi. Mutfakta bakır cezvede pişen kahvenin kokusu süzülürdü mutfaktan salona. Lokum eşliğinde kahveler yudumlanırken sohbet iyice koyulaşır o sırada kapı çalınır yeni misafirler gelirdi. 



Onlara da bir önceki misafire ikram edilenler edilirdi ve sıra dolma baklava kısmına gelirdi. Mutfakta hazırlanan tabaklar sehpaların üzerine getirilir, yanına bir gün önceden kolalanmış peçeteler konulurdu. İsteyene ince belli bardaklarda çay ikramı yapılırdı. Çay zaten bütün gün fasılalarla demlenir sürekli ocağın kimi evlerde mevsimine göre sobanın üzerinde kaynardı. 

Kalkma vakti geldiğinde misafir çocuğun cebine önceden hazırlanmış mendil içinde bayram harçlığı konulur ve ufak şişede sembol kolonyası verilirdi. Ve bir sonraki eve ziyarete gidilirdi veya onlar uğurlanırken bir sonraki misafir gelirdi.




Çok mu geleneksel oldu yazdıklarım bilmiyorum. Azda olsa bazı ailelerde halen böyle kutlanıyor bayramlar ama çoğumuz bayramlara tatil gözüyle bakıyor olduk artık. Yeni yıl takvimi çıktığı zaman ilk bakılan bayram tarihleri oluyor, tatil kaç gün diye. 

Gelenekselci biri değilimdir, geçmişe körü körüne bağlı biri hiç değil. Yenilikler hayatımı kolaylaştıran değişikler hoşuma gider her zaman, kolay ayak uydururum çağın yeniliklerine ama yine de geçmişe özlem duyarım bazen. 

İşte ben böyle hatırlıyorum o zamanki bayramları. O zamanki sohbetlerde de eski bayramlar konuşulurdu ama bayramlar arasında çok büyük farklar yoktu şimdiki gibi ya da biz mi öyle görüyorduk çocuk gözümüzle bilmiyorum ama ben eski bayramları özlüyorum. 

Veee hepinize mutlu bayramlar diliyorum:)






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder