BEŞİNCİ SAHAFLAR FESTİVALİ


 





Bugün Beyoğlu'ndaki Sahaflar Festivaline gittim. Geçen sene Taksim Gezi Parkı'ndaki Sahaflar Festivali'nede gitmiştim ama beğenmemiştim. Bu seneki içinde malesef farklı bir yorum yapamayacağım.

Bu seneki Festival (?) Tepebaşı Tüyap'ın önündeki alanda düzenlenmiş. Yüzlerce sahaf geçen sene olduğu gibi ufacık kulübelere yerleştirilmiş. Yerlere ahşap yürüme alanları yapılmış, beyaz taşlar dökülmüş. Binlerce kitap, plak, eski resim sergilenmekte ve alıcılarını beklemekte. Kimi standlardaki pikaplarda eski parçalar  çalınmakta. Çoğunluğu yerli olan ziyaretçilerin içinde sayıları onbeş-yirmi taneyi geçmeyen yabancı ziyaretçide vardı.

Kulübelerin bir kısmı çok kötü kokuyordu. Burası normalde otopark olarak kullanılmakta ve geceleri ise evsizlere, sarhoşlara tuvalet görevi yapmakta olan bir yer. Bana göre buranın organizasyondan önce çok iyi yıkanması ve temizlenmesi gerekirdi ki anladığım kadarıyla böyle bir işlem yapılmamış. Ayrıca festival süresince koruma altına alınması gereken bir alan ama bugün öyle bir önlemde görmedim etrafta. Tam olarak emin değilim ama buraya katılan sahaflar herhalde belli bir kira karşılığında bu kulübeleri kiralıyorlar. Hizmet olarak karşılığını alıp almadıkları hakkında bir bilgim yok ama ben ziyaretçi olarak memnun kalmadım.

Festival (?) alanında bir cafe kurulmuş, ziyaretçilerin soluklanması için. Köy kahvesi gibi. Tamam köy kahvelerini küçümsemiyorum ama Beyoğlu'nun ortasında düzenlenmeye çalışılan Sahaf Festivaline daha iyi bir cafe yapılabilirdi.

Sahaflara gelince dükkanlarında daha fazla ve güzel ürün bulabiliyorsunuz. Ben iki sahaftan kitap aldım. Beni bilen bilir kitap almasam çatlarım. Bunlardan biri PATİKA Kitapevi ve Sahaf'dı. Kemal Tahir'in Bozkırdaki Çekirdek kitabını aldım. İstanbul'da Kazasker'de Şakacı Sokak'daymış.

Diğeri ise HERMES Sahaf'tı. Buradan ise Yiğit Okur'un Piyano isimli romanını aldım. Aldığım kitabın içine kartvizinide ekleyerek kağıt bir poşete koydu ki bu çok hoşuma gitti. Fark yaratmak ve müşterinin ilgisini çekmek için bu tür küçük hareketler bence önemli. Diğer sahaflar kitapları genelde sıradan naylon poşetlere koyarken HERMES'in kağıt poşette vermesi fark yaratan bir hareketti. Kartvizitinin üzerinde ise şu yazı vardı: 'İyi gelir sözcükler'. Banada iyi geldi oradan kitap almak. Sahaflar Festivaline giderseniz HERMES Sahaf'a uğramanızı tavsiye ederim. İstanbul'daki yeride fazla uzakta değilmiş. Galatasaray'da Aslıhan Pasajında.

Bir Hikayem Var bloğumu takip eden ve çok güzel yorumlar yazan 'Esneyen Kedi' sahaflar hakkında şöyle yazmıştı : "Oradaki kitapların her birinin bir anısı, yaşanmışlığı vardır. Sarı, eski, bazılarının şirazeleri kopuktur. Aldığınız kitabın içinde bir eski,kurumuş çiçeğe, ya da geçmişte bir sevgiliye yazılmış bir notu da bulabilirsiniz. Sahaflar (sahhaf), tozlu raflarında tarihi saklayan yerlerdir. Oraları kadın kokusu, kahve kokar adeta. Kurumuş matbua mürekkepleriyle karışan kağıt sayfaları, tozlu raflar, ciltler dolusu eski kitaplar sizi, Fragonard Musée du Parfum'e götürür sanki.
Kelime anlamı olarak sahaf; elle basımı yapılmış eski eserlerin, alınıp, satıldığı, sergilendiği yerler olarak bilinir... Sahaflar, bilimsel veriye ulaşabilmenin, kütüphaneler dışındaki kaynak sağlayıcıları olabileceği gibi, tarihtekileri ve bellektekileri somut verilerle günümüze taşıyan önemli sosyo-kültürel mekânlardır."



'Esneyen Kedi'nin düşüncelerine tamamen katılan biri olarak bu sene beşincisi düzenlenen Sahaflar Festivalini ne İstanbul'un sahaflarına ne geçmişi yüzyıllar öncesine dayanan şehr-i İstanbul'a bir kez daha yakıştıramadım. Ben bir kez daha sukut-u hayale uğramaktansa sahafları kendi yerlerinde ziyaret etmeyi ve pis sidik kokulu otopark yerine eski kitap kokulu raflarında kaybolmayı yeğlerim.

Blog okuyucularıma gitmeyin demiyorum ama gittiğinizde çok büyük bir şey beklemeyin diyorum. Her şey yerinde güzel...

Sonuç olarak Avrupa Başkenti olarak adlandırdıkları İstanbul'a yakışmayan bir Sahaflar Festivali daha gördüm. Bir daha gideceğimi de sanmıyorum takii düzenleyenlerin İstanbul'a ve sahaflara yakışır bir Sahaf Festivali organize edecekleri güne kadar...

Oradan ayrıldıktan sonra kendimi Fransız Kültür Merkezinin içindeki Cafe Français'e attım. Burası Beyoğlu'nun içindeki bir vaha. Filtre kahve eşliğinde aldığım kitapların sayfalarını çevirdim. Biraz okudum, dinlendim, bu seneki Sahaf Festivali şokumuda atlattıktan sonra eve gelip günümü sizinle paylaştım:)

                                                                             

                                                                        

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder