BEYOĞLU RAPSODİSİ

2017 yi Ahmet Ümit ile kapatıyorum. Henüz üç gün var bitmesine, belki araya ufak bir kitap daha girebilir ama şimdilik Beyoğlu Rapsodisi bu yılın son kitabı oldu diyorum.

Yolları Galatasaray Lisesinde kesiştiği günden beri hiç ayrılmayan üç arkadaşın hikayesi ile başlıyor Beyoğlu Rapsodisi. Kenan, Selim ve Nihat..

Kenan grubun müzmin bekarı. Hukuk fakültesini bitirmesine rağmen mesleğini bir kenara bırakıp babasından kalan sigorta acenteliğini devam ettiren uçarı, yaşamayı bilen bir karakter.

Selim liseden sonra çok istediği mimarlık eğitimini almış fakat babasının isteği üzerine tekstil işine girerek AZYA adında ünlü bir moda markası yaratmış. Evli ve bir çocuk babası..

Nihat ise iş hayatına Cumhuriyet Gazetesinde foto muhabiri olarak başlayıp Beyoğlu Aslıhan'da sahaf olarak devam eden ve sürekli kavga çıkaran eşiyle evliliğini yürütmeye çalışan ayrı bir karakter.




Orta yaşlarını süren bu üç adamdan Kenan'ın geçirdiği uçak kazasının sonunda ölümsüzlüğe kafasını takmasıyla ve Nihat'ın Beyoğlu Cinayetleri adlı bir fotoğraf sergisi açma isteğinin bir araya gelmesiyle hikaye başlıyor.

Beyoğlu Cinayetleri sergisi hazırlıklarında işlenmiş olan bir cinayetin peşinden giden arkadaşları sürpriz bir son beklemektedir. Hatta bu son yıllardır süren kadim dostluklarını bile derinden etkileyecektir...

Bugüne kadar okuduğum 4 veya 5. Ahmet Ümit kitabıydı Beyoğlu Rapsodisi. Kitap 2003 yılında basılmış. Belki bir çoğunuz okumuşsunuzdur. Ben 66. baskısını okudum. Oldukça geç diyebilirim :) Henüz okumayanlara tavsiye edebilirim ama okurken dikkatimi çeken noktaları da paylaşmadan geçmeyeceğim.

Öncelikle şunu yazmalıyım ki Beyoğlu mekanlarını çok güzel yansıtmış. Sokaklar, kafeler, binaları vs ama tarihe gelince aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Bu noktada yazar okuyucuyu karşısına alıp tarih dersi veriyormuş gibi anlatıyor. Bu tür yazım tarzını çok fazla sevmiyorum bir okuyucu olarak. Bir ya da iki sayfa tarih anlatılmasından çok hikayeye dağıtılarak anlatılması daha çok hoşuma gidiyor okuduğum romanlarda. Ama tabii bu benim düşüncem kişiden kişiye değişir. Zevkler ve renkler meselesi..

İkinci bir konu ise kitaptaki imla yanlışları..İnanılmaz derecede neredeyse iki-üç sayfada bir imla yanlışları vardı bu da okumanın zevkini kaçırttı. Everest gibi iyi bir yayınevi nasıl böyle bir hata yapmış anlayabilmiş değilim.

Konusuyla, yazım tarzıyla kolay okunan bir kitap.

Keyifli okumalar dileklerimle 📖









Ben burayı seviyorum.

Sabahları pencereyi açtığımda gelen deniz kokusunu, akşam kapatırken esen deli rüzgarı..

Yağmurun toprakla kavuşmasını..Kıyıya vuran deniz kabuklarını, çürümüş tahtaları..

Bir sürü iş var yapılacak..Sorunlar da yok değil..

Şu içeriye vuran güneş ışığı var ya..Silip süpürüyor hepsini.

Sonrası..

Bir keyif kahvesinin telvelerindeki iki güzel satır..

Derin bir nefes ve yaşama şükretmek...


MİNİ MİNİ KİTAPLAR

Evden dışarı çıkarken çantama ilk kitabımı atarım. Otobüs, vapur, metro hiç fark etmez kaldığım yerden devam ederim okumaya. Uzun bir günün ardından, dönüş yolunda yorgunluk yavaş yavaş çökmeye başladığında, çantamda o kitap gülle gibi ağırlaştıkça ağırlaşır omzum sızlamaya başlar.

E-Kitap buna çözüm diyenler çıkabilir okuyucularım arasında ama ben alışamadım bir türlü şu e-kitaba. Çok büyük avantajlarının olduğu göz ardı edilemez. Haklı olarak çevreciler tarafından tam destek görmesinde ağaçlar açısından ben de hemfikirim ama kitaba gelene kadar ağaçları yok eden o kadar olumsuz unsur varken kitabın onların içinde ufacık  kum tanesi kaldığına inanıyorum.
O sayfaları o dokuyu hissetmem lazım okurken. Biraz klasik oldu..Oldukça klasik ama öyleyim..



Can Yayınlarının mini kitapları benim gibi kitapsız çıkmam diyen kitap kurtlarının omuz sızılarına çare bulmuş gibi. 2015 yılından beri yayınladığı mini kitapları hem çantada hem de cepte kolaylıkla taşınabilecek türde. Yazı karakteri ve kitapların içerikleri normal kitaplarla aynı. Kısaltılma yok.

En çok satan kitaplarını mini kitap formatında piyasaya sürmüş yayınevi. İçlerinde Simyacı, Yüreğinin Götürdüğü Yere Git, Şeker Portakalı, Suç ve Ceza, Zorba, Koku, Satranç, Otuz Beş Yaş gibi okuyucusunun kalbini fethetmiş eserler var.

Yeni kitaplarında mini formatını yayımlarsa çok iyi olur diyorum. Hem kütüphanelerde koyacak daha rahat yer bulunur hem de omuz ağrılarına çare :) 📖

Sizce de öyle mi? Ne dersiniz ?

Sevgiyle ve mutlulukla kalın 💖