Şehit komutanın kahve değirmeni 122 yıl sonra bulundu

Şehit komutanın kahve değirmeni bulundu

JAPON Kralı Meiji’ye yapılan ziyaretten dönerken 1890 yılında Pasifik Okyanusu’nda 550 denizcisiyle batan Ertuğrul Fırkateyni’nde yapılan kazı ve kurtarma çalışmaları sırasında geminin kazada şehit olan komutanı Osman Paşa’ya ait kahve değirmeni ile bir makineli tüfeğe ait mermiler bulundu.

Arkeolog ve konservatör Bertha Lledo Turanlı, "Kahve değirmeninin, geminin motorları İngiltere’de takılırken Osman Paşa’ya hediye edildiğini öğrendik" dedi.

35 METRE DERİNLİKTE 122 YIL SONRA BULUNDU / WEB TV

Pasifik Okyanusu’nda batan Ertuğrul Fırkateyni’nde 4 yıl önce başlayan kazı ve kurtarma çalışmalarında gün ışığına çıkarılan eser sayısı 8 bini aştı. Bodrum ve Karya Bölgesi Kültür Sanat ve Tanıtma Vakfı ile Sualtı Araştırma Enstitüsü (INA) işbirliğiyle yapılan kazı ve kurtarma çalışmalarında son olarak 35 metre derinlikte bir kahve değirmeni bulundu. 1878 yılında İngiltere’deki T.& C. Clark & Company tarafından üretilen ve Paris’te aynı yıl düzenlenen ’En İyi Dizayn’ yarışmasında gümüş madalya kazanan, özel yapım, 5 kilogram ağırlığında ve iki parçadan oluşan kahve değirmeninin aynı yıl Ertuğrul Fırkateyni’nin motorlarının takılması nedeniyle İngiltere’de bulunan komutan Osman Paşa’ya hediye edildiği ortaya çıktı. Kahve değirmeninin yanı sıra Plevne Savaşı’nda kullanıldığı tespit edilen makineli tüfeğe ait 600 mermi ve porselen tabaklar da gün ışığına çıkarılarak konservasyonu yapılmak üzere Bodrum’a getirildi.

Haberin devamını okumak için linki tıklayınız...

Konstantiniyye'den İstanbul'a

Konstantiniyye'den İstanbul'a
Xıx. Yüzyıl Ortalarından Xx. Yüzyıla
Boğaziçi’nin Anadolu Yakası Fotoğrafları

21 Ocak – 1 Nisan 2012
 

Pera Müzesi

XIX. yüzyıl sonu ile XX. yüzyılın başlarında İstanbul’da faaliyet gösteren fotoğraf ustalarının karelerinden oluşan, Suna ve İnan Kıraç Vakfı Fotoğraf Koleksiyonu ve bazı özel koleksiyonlardan derlenen sergi, bir devrin İstanbulu'nu eşsiz kıyıları, çarpıcı yapıları, gündelik hayatı ve ilginç kişikleriyle gözler önüne seriyor. Usta fotoğrafçılar Ali Sami Aközer, Félice Beato, Guillame Berggren, Abdullah Biraderler, Gülmez Biraderler, Ernest Edouard de Caranza, Sebah&Joaillier, Maurice Meys, Ali Enis Oza, James Robertson ve Elisa Pante Zonaro dönemin ağır ve zahmetli teknikleriyle çekilmiş fotoğraflarla İstanbul’un geçmişteki çehresini belgelemekle kalmıyor, bir sanayi merkezi, hatta büyük bir metropol haline gelmiş, silueti, mimarisi, taşıtları, köprüleri, rıhtımları, caddeleri ve meydanlarıyla bambaşka bir görünüme kavuşmuş olan bu kentin Anadolu yakası kıyılarında bizleri keyifli bir yolculuğa çıkarıyor

Karanlıkta Fısıldaşanlar / Stalin Rusya'sında Özel Yaşam



Rusya’nın her tarafından Stalin teröründen sağ kurtulanların gizli çekmecelerde ve döşek altlarında sakladığı mektuplara, günlüklere, fotoğraflara, kişisel belgelere ve sözlü tanıklıklara dayanılarak kaleme alınan Karanlıkta Fısıldaşanlar birçok Sovyet ailesinin gizli geçmişini açığa çıkarırken, Stalin’in zorba yönetimi altında yaşayan sıradan insanların iç dünyasına daha önce yapılmadığı ölçüde ışık tutuyor. Stalin terörünün kişisel ve ailevi yaşam üzerindeki etkisini derinlemesine inceleyen bir ilk kitap.
Karanlıkta Fısıldaşanlar, her sayfada varlığının hissedilmesine karşın, Stalin’le ya da rejimin siyasetiyle ilgili değildir; Stalinizmin bütün değerleri ve ilişkileri etkileyecek biçimde insanların zihinlerine ve duygularına girişiyle ilgilidir. Elinizdeki kitap terörün kökleri muammasını çözmeye ya da Gulag’ın yükselişini ve çöküşünü ortaya koymaya çalışmıyor; ama polis devletinin Sovyet toplumunda nasıl kök salabildiğini ve milyonlarca sıradan insanı nasıl suskun seyirciler ve işbirlikçiler olarak terör sistemi içine katabildiğini açıklamaya girişiyor. Stalinist sistemin gerçek gücü ve kalıcı mirası ne devlet yapıları ne de lider kültüydü; Rus tarihçi Mihail Gefter’in ifadesiyle, ‘hepimizin içine giren Stalinizm’di.”

Kitaptan tadımlık bir bölüm okumak için  linki tıklayınız...

KGB'nin 300 yıl yasaklı kitabı Türkçe'ye çevrildi

300 yıl yasaklı kitabı Türkçe'ye çevrildi

Rus gizli servisi KGB tarafından basımı 300 yıl yasaklanan ve günümüzde edebiyat eleştirmenlerince 'Son Rus klasiği' olarak tanımlanan Vasili Grossman'ın 'Yaşam ve Yazgı' adlı eseri, Türkçe'ye çevirisiyle kitap marketlerde yerini aldı.

Kitabın yayımcısı Can Yayınları Genel Yayın Yönetmeni Zeynep Çağlıyor, yaptığı açıklamada, yazarın, Stalin rejimi altındaki Sovyet Rusya'da yaşananları, yüzyılın en büyük muharebelerinden biri olan Stalingrad savunması sonrasında parçalanan bir ailenin öyküsü üzerinden anlattığını söyledi.
Stalin döneminin ardından yaşanan yumuşamayla birlikte yazarın “Yaşam ve Yazgı”nın basılabileceğine inandığını ifade eden Çağlıyor, Sovyet Rusya gizli servisi KGB'nin 1959 yılında tamamlanan eseri, “Sistem için bir atom bombası” olarak tanımladığını ve romanın basımına 300 yıllık bir yasak getirdiğini kaydetti.
KGB ajanlarının o dönem eseri yok etmek için daktilo şeritlerinden karbon kopya kağıtlarına kadar yazım aşamasında kullanılan her şeye el koyduğunu belirten Çağlıyor, “Ancak KGB ajanları, 1200 sayfalık dev eserin iki kopyası olduğunu fark etmiyor. Grossman, 1964'te ölüyor. 1970'lerin sonunda Almanya'da Grossman'a ait birtakım parçalar ortaya çıkıyor. Daha sonra kitap, yazılışından 21 yıl sonra Saharov'un vasıtasıyla ilk kez İsviçre'de yayımlanıyor” dedi.
“Yaşam ve Yazgı”nın 1989 yılında Rusya'da, ardından da Avrupa ülkelerinde basıldığını ifade eden Çağlıyor, kitap satışlarının hemen patlamadığını, okurların kitabın farkına zamanla vardığını ve bugüne kadar Avrupa ülkelerinde kitabı 1 milyondan fazla kişinin okuduğunu söyledi.
Çağlıyor, günümüz edebiyatının 19. yüzyıl edebiyatı gibi üretken olmadığını vurgulayarak, şunları kaydetti:
“Edebiyattan bahsediyoruz ve bu çapta bir edebiyattan bahsediyoruz. Bütün dünyada ciddi edebiyat arayışı içerisindeyiz. Kitap, bir taraftan Stalingrad savunmasında Rus insanının nasıl kahramanca savaştığını, diğer taraftan da savaşın ardından Sovyet rejiminin o cephede oluşan birlik, beraberlik ruhunu ve umudu kısa sürede nasıl yok ettiğini, insanları nasıl darmadağın ettiğini anlatıyor. Ben iftihar ederek yayımladım.”

“20. yüzyılın 'Savaş ve Barış'ı”

Haberin devamını okumak için linki tıklayınız...

Evine hoş geldin Laterna


Ayvansaray'ı gezip eski İstanbul'u hayal etmemek mümkün mü? Laternanın güzel müziği ile geçmişte kısa bir gezintiye ne dersiniz?