Beyoğlu'nda Kendimi Kaybettiğim Kitabevleri

Beyoğlu demek kitap, kitapçı, sanat, sergi, sinema, tiyatro, dünya vatandaşları, yüzyıllar öncesinden gelen binalar ve buralarda yaşayan insanların ruhlarını hissettiğim mekan, Galata Kulesi, Doğan Apt, Botter Apt, Barnathan Apt., Pera Palas (say say bitmez) caminin, kilisenin, sinagogun omuz omuza verdiği dinler arası kardeşlik, eski pasajları, hanları,  semtin ziyaretçilerine sunduğu farklı hoş sürprizleri, her defasında gözüme çarpan değişik fotoğraf kareleri, tramvay, kediler, sokak çalgıcıları (bayılırım dinlemeye:), Çiçek Pasajı, Nevizade, balık pazarı,  hoş bir sohbet eşliğinde içilen bir fincan kahve veya bir kadeh şarap demek benim için.

Hepsinin ayrı ayrı yeri ayrı güzelliği var ama kitapçıları biraz daha güzel ve özel. 

"İstanbul'daki yabancı yayın ağırlıklı kitapçılar da genellikle Galata ve Pera bölgesinde toplanmışlardır. 1850 yılı başlarında hiç rastlanmayan bu dükkan türü, aradan geçen üç yıl içinde üç kitapçının birden açılmasıyla 1853'te önem kazanmaya başlamış, 1866 yılına gelindiğinde bunların sayısı beşe varmıştır. 25 Ocak 1866 JC'de (Journal de Costantinople), o yıl içinde her dilden eski ve yeni yayınların bulunabileceği, iki kuruluşun daha hizmete gireceği duyurulmaktadır." 

"Örneğin 14 Nisan 1851 tarihli JC'da Fransızca, İngilizce ve İtalyanca kitaplarında bulunabileceği J.J.Wick Kitabevi'nin Mevlevihane çevresindeki Tassovich Hanı'na taşındığı bildirilemektedir.
LMO'in (Le Moniteur Oriental) 30 Aralık 1899 tarihli sayısında da, Ste. Marie Kilisesi'nin yanındaki Depasta Kardeşler, Avrupa düzeyinde bir kitapçı olarak tanıtılmaktadır." diye anlatmış Prof.Dr. Nur Akın 19.Yüzyılın İkinci Yarısında Galata ve Pera adlı eserinde bölgedeki kitapçıları. 



19. yy Pera'sından günümüz Beyoğlu'na zaman tünelinde yaptığım yolculuğun sonunda kendimi İstiklal Caddesindeki kitapçılarda buluyorum. Önce Tünelin çıkışında tam karşıma gelen ufacık ve bana çok sevimli gelen Kırmızı Kedi Kitabevi. Aralık 2010'da açılışı yapılan kitabevinin raflarında istediğiniz kitabı rahatlıkla bulabilirsiniz. 





Tünel'den Taksim'e doğru yürüyüşe geçtimde sağ tarafta Robinson Crusoe. Klasik dekoru yerli ve yabancı yayınlarıyla sadece yerli kitap kurtlarının değil turistlerinde ilgi odağı olan Robinson Crusoe'de Beyoğlu'ndan uğramadan ayrılmadığım kitapçılardan biridir.  





Sırada Denizler Kitabevi var. Tam bir Beyoğlu klasiği diye adlandırabilirim. Denize gönül vermiş olan yerli yabancı herkesin uğrak yeri. Antika kitapları, gravürleri ve birbirinden güzel hediyelik eşyalarıyla İstiklal'in vazgeçilmezlerinden benim için. 




Yapı Kredi yayınları. İşte saatlerce içinden çıkamadığım mekanlardan biri daha. Kitapçı mı demek yoksa kütüphane mi demek daha doğru ben karar veremedim. 




Sırada ArkeoPera var. Kendimi tam anlamıyla kaybettiğim bir yer burası. Dekorasyonu ve arkeoloji kitapları ile tam bir İstanbul klasiği diyebilirim. Arkeoloji ve tarih kitabı aradığımda gideceğim ilk adres. Kitapların yanı sıra hediyelik eşyaları ve takıları da çok güzel:)




ArkeoPera'ya gelip te Homer'e uğramadan olmaz doğrusu. ArkeoPera'nın bir kaç dükkan yanı Homer. Ne yok ki? Arkeoloji (işte bu konudaki ikinci adresim haksızlık yapmayım bazen birincide olabiliyor:), tarih, dekorasyon, bahçe, sanat, yiyecek, çocuk kitapları aklınıza ne gelirse yerli yabancı her türlü yayın var. İşte Beyoğlu'nun tarihi dokusuyla bütünleşmiş bir kitapçı daha. 



Ve son olarak EFY. Kendilerini 'Hachette yayınevi kapandıktan sonra Fransızca kitap ruhunu Türkiye'de devam ettiren' kitabevi olarak tanıtıyorlar. Fransızca başta olmak üzere İtalyanca ve İspanyolca kitaplar satıyorlar. 

Şimdilik sahafları ve antika yayın satan kitapçıları yazmıyorum. Onlar bir daha ki sefere...Kalın sağlıcakla bol kitapla ve kitabeviyle...





Bir misafirliğe gitsem,
Bana temiz bir yatak yapsalar,
Her şeyi,adımı bile unutup
Uyusam..
Kalktığımda yatağım hâlâ lavanta koksa,

Kekikli zeytinli bir kahvaltı hazırlasalar,
Nerde olduğumu hatırlamasam,
Hatta adımı bile unutsam…

Melih Cevdet Anday






Yine Eylül İçin





Atilla Birkiye'den...

Mavi Bir Damla

Yaşlı adam şöyle der genç kıza: “Saçlarınızın teli neden bir özgürlük ipi!” Kız önce duralar ama sonra yanıtlar: “Ayın mavi olduğu gün vardır, işte o zaman saç tellerimin herbiri ‘mehtabın kırık dal uçları’dır.”
Yaşlı adam tatmin olmamıştır bu yanıttan ve yine sorar: “Peki, ya özgürlük!”

Kız şöyle der: “Özgürlük hiç yok ya da hep var!”

Yaşlı adam kıza “O zaman aşk nedir?” diye sorar. Kız da şöyle der: “Sabahları erkenden kalkıp buz gibi mavi suya girdin mi?”
“Evet” der, yaşlı adam; “gençken sabahları erken kalkar ve soğuk sulara girer, yüzer yüzerdim. Peki bunun konumuzla ne ilgisi var?”

Kız bir kez daha konuşmaz, yaşlı adam da başka bir soru sormaz. Birlikte güneşin batışını izlerler, sonra ardından mavi ay çıkar. Onu da izlerler.

Aslında adam çok da yaşlı değildir, ağır adımların arifesindedir, kız ise mavi bir damladır, Yunanca şarkıdan dökülen.
Adamın aklı tüm kederle dolar, yüreğine bir tembellik çöker, ardından bir Akdeniz hüznü basar, bulutlarla yarışan.
Adam, yolculuğa hiç çıkmamış bir yolcu, kız hatlarıyla karayeldir. Bedeni ayın hilalinden düşmüştür; bir şarkıyı gözleri kapalı söyler.
Adam dinledikçe içine çeker kızın parmaklarının inceliğini ve der ki: “Kalbim unutma Eylül sesini!”

Aradan yıllar geçer, genç kız olgun bir kadın olur; yaşlı adam da toprakla bütünleşir. Kadın her yıl ayın mavi olduğu gün, ki bu Eylül’dedir, yaşlı adamla oturdukları deniz kıyısındaki banka gelir, önce güneşin batışını izler; sonra  mavi ayın doğuşunu!

Sular yine soğuktur...

Ben Hep Seni Yazdım, Özgür yay. 2008.)

Filmlerdeki Kütüphaneler


Harry Potter 
Duke Humfrey- Bodleian Kütüphanesi- Oxford


                                                            Melekler ve Şeytanlar
                                                             Vatikan Kütüphanesi

                                               
                                                              Yarından Sonra
                                                    New York Halk Kütüphanesi


                                                                 Ghostbusters
                                                         Los Angeles Kütüphanesi


                                                                  Dokuzuncu Kapı

Çekimleri İspanya, Fransa ve Portekiz'de yapılan 1999 yapımı filmde bu şehirlerden kütüphaneler görebilirsiniz ...Konusu ise kısaca şöyle: Dean Corso, zengin koleksiyoncular için eski ve çok değerli kitapları araştıran ve bulan bir araştırmacıdır. Yaptığı görev kültürel birikim, hüner ve çelik gibi sinirler gerektirmektedir. Corso, ünlü bir kitapsever olan Boris Balkan için Satanik ayinleri anlatan bir seri kitabın sonuncusunun peşine düşer. Rivayete göre bu kitap Karanlıklar Krallığının dokuz kapısını açacak bir el yazmasıdır. Geri kalan iki kopyası Avrupa’dadır. New York’tan Toledo’ya, Portekiz’den Paris’e giden yollarda Corso labirent gibi tuzaklarla, vahşi ve gizemli ölümlerle karşılaşır. Kendisini koruyan güçler yardımı ile kendisinden çok daha güçlü bir varlığa karşı adım adım yaklaşmaktadır. Zamanla asıl görevinin bir kitabı bulmaktan çok daha farklı olduğunu anlar.





                                                                     Gülün Adı

Bunlar benim ilk aklıma gelen filmlerdeki kütüphaneler...Listeye başka filmlerde eklenebilir. Düşündükçe aklıma geliyor mesela Indiana Jones, Mumya, Joe Black, Miranda, eskilerden My Fair Lady...

Şimdilik film karelerindeki kütüphanelerden bu kadar...Hepinize bol kitaplı günler dilerim. 

Daha çok okuyan bir toplum olmamız dileği ile 8 Eylül Dünya Okuma ve Yazma Günü kutlu olsun:)