ESKİ KİTAPLAR,SAHAFLAR VE KELİMELER



Notos dergisinin Şubat-Mart sayısındaki kitaplarla ilgili iki proje dikkatimi çekti. 


İlki "Eski kitapların gizli tarihi" başlıklı yazı bana eski kitaplar ve sahaflar konusunda yalnız olmadığımı gösterdi.


Sahaflar Tepebaşı'nda başlıklı yazımda ;
"Neyse sahaflardaki o eski kitap kokusu beni cezbeden kokuların başında geliyor. O kitaplardaki yaşanmışlık hissi ise beni bambaşka dünyalara götürüyor. Galatasaray'da sahaftan aldığım bir kitabın ilk sayfasında şöyle bir not vardı: 8.12.1996 ...... Seni seviyorum. (Yazının hepsini ve isimleri yazmak istemedim. Bende kalsın, aşklarına saygı olarak)   
Belli ki bu kitabı sevdiği bir kıza hediye etmişti. Kitap okundu ve sahafın raflarındaki yerini aldı. Belki de aşk bitti kitap gitti...O kitabı kıza nasıl verdiğini hayal ettim...(Burada herkes kendi hayalini kursun bi zahmet:) Okurken neler hissettiğini, neler düşündüğünü, nerede okuduğunu vs...O yaşanmışlık duygusu. İşte bu yüzden sahafların ayrı bir yeri var benim için." diye yazmıştım

Esneyen Kedi adlı okurum ise şöyle bir yorum yapmıştı benim yazıma;
"Aldığınız kitabın içinde bir eski,kurumuş çiçeğe, ya da geçmişte bir sevgiliye yazılmış bir notu da bulabilirsiniz. Sahaflar (sahhaf), tozlu raflarında tarihi saklayan yerlerdir."


Sahaflardaki kitapların ve içinden çıkan notların günümüze taşıdığı yaşanmışlık özelliğinin kitaplara yansıyan özelliğini anlatmaya çalışmıştım. Ve Esneyen Kedi'nin yorumunu okuyunca, işte budur demiştim kendi kendime, bundan güzel anlatılamazdı...


"Eski kitapların gizli tarihi" de tam bunu anlatan bir yazı:) 
İngiliz yazar Wayne Gooderham kısıtlı bütçesi ve eski kitaplara düşkünlüğü sayesinde sahafların müdavimi olmuş ve o kitapların sararmış sayfalarındaki bu notlar dikkatini çekmiş. O günden itibaren de kitapların gizli tarihinin izini sürmeye başlamış. Ve daha da ileriye giderek www.bookdedication.wordpress.com'da paylaştığı yazılarını Guardian'da yayınlamaya başlamış. 


Belki diyor yazar bu sayede sizi eski kitabınızla tekrar buluşturabilirim. 




Diğer proje ise "Small Demon". "Küçük şeytanlar" Los Angeles'da bir grup girişimcinin kurduğu bir site.  Yazılanlara göre bu internet sitesine üye olduktan sonra arama kutucuğuna girdiğiniz sözcük, sizi bu sözcüğün geçtiği kitaplardan alıntılara ve bu alıntılarla ilgili başka bağlantılara götürüyormuş. (Siteye girdim ama üye olmadığım için bir yerlere gidemedim:). 


"Yalnızca bir kitap seçin ve sizi nereye götürdüğüne bakın. Hikayenin sayfaların ötesinde bir yaşantısı var." diyor site yöneticileri.


İkisi de birbirinden güzel, ilginç. Ben yazımı burada bitirip kütüphaneme gidiyorum. Sahaflardan aldığım kitapların ilk sayfaları karıştırmaya, bakalım gözümden kaçan bir şeyler olmuş mu? 













Yeni bir kitap çıktı izledin mi?

Kitap okumanın Avrupa ülkelerine göre en düşük seviyede olan ülkemizde yayınevleri kitaba dikkat çekebilmek ve insanları okumaya sevkedebilmek için dünyada son yıllarda uygulanan bir yöntemi gündemi getirdi. Kitap Tanıtım Videoları. Zülfü Livaneli'nin Serenad'ının videosunu çok beğenmiştim. Ve yavaş yavaş bu tanıtım diğer kitaplara da uygulanmaya başladı. 
 
Radikal'den Burcu Ayaz Kitap Videolarını anlatmış. İşte o yazı...

Soru yanlışlıkla yazılmadı. Artık bir kitaba başlamadan önce interneti kolaçan edin, karşınıza bir fragman çıkması mümkün. Yayıncılar genç neslin ilgisini çekmek için kitaplara video çekiyor

Yeni bir kitap çıktı izledin mi?
Türkiye de kitap tanıtım filmi çeken ilk yazarlardan olan Ahmet Ümit in son romanı İstanbul Hatırası nın iki dakika süren videosu, bir filmden kısa bir bölüm gibi...

KAR VE FİLMLER

Kar halen var gücüyle etrafı beyaza boyamaya, geceyi aydınlatmaya devam ediyor. Buzzz gibi havada ufak bir yürüyüşten sonra tarçınlı çayımı yudumlarken aklıma içinden kar geçen filmler geldi. Parmaklarım kendini hissetmeye başlayınca hayat paylaşınca güzel diyerek başladım yazmaya.

Hmmmm ilk aklıma gelen Dr. Jivago oldu. Omar Sherif ve Julie Christie'nin başrollerini paylaştığı 1965 yapımı film. Boris Pasternak'ın aynı adlı eserinden sinemaya uyarlanan yaklaşık 3.5 saatlik görsel şölen. Hatıralardan silinmeyen o meşhur müziği ise bestecisi Maurice Jarre'a en iyi film müziği dalında Oscar ve Grammy ödülü getirmiş o zamanlar. Uçsuz bucaksız karlı sahneleri içeren romantik ve destansı film Rus ihtilali sırasında yaşanan bir aşk hikayesini anlatıyor.



Rusya'nın karlı steplerinden Amerika'ya gidiyoruz ve bu kez perde de "Love Story" var.
Ryan O'Neil ve Ali Mc Graw'ın başrollerini paylaştığı dramatik aşk öyküsü. Francis Lai tarafından bestelenen filmin unutulmaz müziği En iyi Orjinal Müzik Oscar'ına layık görülmüş.



Sırada 1862 yılında yazılmış Victor Hugo'nun ünlü Sefiller adlı eseri var. Ekmek çaldığı için beş yıl kürek cezasına çarptırılan Jean Valjean'ın dramatik öyküsünü anlatıyor film.




Biraz daha günümüze yaklaşıyoruz. 2005 yapımı Kar Mucize'si yansımış beyaz perdeye.
Noel arifesinde yağan kar sonucu yaşanan küçük mucizeleri anlatıyor bu kez. İçinde biraz dram, biraz komedi çokça romatizm var. Kar olur da romantizm olmaz mı:)



Uzak diyarlardan ülkemize geliyoruz ve son yıllarda en çok beğendim filmlerden biri var bu kez.
Reha Erdem'in Kosmos'u. Kars'ın büyülü atmosferi içinde mucizeler yaratan bir hırsızın hikayesini anlatıyor film.

                                      

Ve son filmim Tarık Akan'ın Deli Deli Olma. O da Kars'ta geçiyor. Çarlık Rusya'dan kaçıp Kars'a yerleşen Malakan'ların öyküsü var filmde. Son Malakan'ın öyküsü dersem daha doğru olur. Karlar içinde geçen yıllar ötesinden günümüze uzanan bir aşk filmi.




Ufakta olsa bir gezinti yaptım içinden kar geçen filmler arasında...Şimdi içlerinden biri iyi gider doğrusu. Sizce:)

Van Gogh'un eserlerine gireceksiniz

 
Eserlerine gireceksiniz

10 Şubat-15 Mayıs tarihleri arasında İstanbul Karaköy Antrepo 3’te, 15 Ekim-30 Aralık tarihleri arasında da Ankara Cer Modern’de sanatseverlerle buluşacak olan sergide, Vincent Van Gogh’un en ünlü eserleri, izleyiciyi ışık, renk ve ses senfonisinin içine alacak.

Türk ilaç sektörünün lideri Abdi İbrahim, 100’üncü kuruluş yıldönümünü dünyanın en büyük ressamlarından biri olarak kabul edilen Van Gogh’un eserlerini bugüne kadar hiç deneyimlenmemiş yepyeni bir formatta sunan etkileyici bir sergiyle kutluyor.

Sanat, bilim ve teknolojiyi yenilikçi bir şekilde harmanlayan ve bu özelliğiyle Abdi İbrahim’in 100 yıllık bakış açısını yansıtan sergi, izleyiciyi alışılageldik müze kavramının ötesine geçirerek, resmin hikayesinin içinde bir yolculuğa çıkarıyor.   

PRÖMİYERİNİN HEMEN ARDINDAN İSTANBUL'DA
3.000’in üzerinde digital imajın tek bir hikaye anlattığı çarpıcı bir sanat ve teknoloji füzyonu olan Van GoghAlive, geleneksel sanat, multi medya görüntü teknolojisi ve sinematografik yönetmenliğin eşsiz bir birleşimiyle; cezbeden, eğiten ve eğlendiren alternatifsiz bir deneyim sunuyor.

Grande Exhibitions Avustralya tarafından tasarlanan ve Singapur’daki dünya prömiyerinin hemen ardından İstanbul ardından da Ankara’da sanatseverlerle buluşacak olan sergi, 2012 yılı boyunca sanat dünyasının ilgisini Türkiye’ye çekecek.


ÇERÇEVE YOK, İÇİNDESİN...
Van GoghAlive Digital Sanat Sergisi’nde, SENSORY4 teknolojisiyle donatılmış yüksek çözünürlüklü 40 projektör aracılığıyla, çok kanallı animasyonlar ve sinema kalitesindeki surround ses sistemi birleştirilerek; dünyada en çok ilgi çeken eşsiz bir görüntü kullanılıyor. Dokunmak isteyeceğiniz kadar gerçek, dev boyutlardaki kristal netliğindeki görüntüler, İstanbul Karaköy Antrepo ve Ankara Cer Modern için özel olarak tasarlanan çok çeşitli ekranları ve yüzeyleri aydınlatıyor.

Haberin devamını okumak için linki tıklayınız...

Çektiği ve çekemediği fotoğraflarıyla Sabahattin Ali

Çektiği ve çekemediği fotoğraflarıyla

“Bir Fotoğraf Camı” sergisinde, Sabahattin Ali’nin yaşamında önemli yeri olan insanlar, gezdiği, gördüğü yerler, görüntülediği fotoğraflar yer alıyor.

Başta Ankara olmak üzere 1930’lu yılların Anadolu sokaklarının ve insanlarının yer aldığı bu fotoğraflar, usta yazarın edebi kimliğine de ışık tutuyor. “Bir Fotoğraf Camı” Çektiği ve Çekemediği Fotoğraflarıyla Sabahattin Ali Sergisi, 3 Şubat – 3 Mart tarihleri arasında Caddebostan Kültür Merkezi’nde ziyaret edilebilecek.
Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık’ın Kadıköy Belediyesi Caddebostan Kültür Merkezi Sanat Galerisi işbirliği ile düzenlediği “Bir Fotoğraf Camı” sergisinde, 41 yıllık kısa yaşamına çok sayıda eser ve tercüme sığdıran, Türkiye’nin farklı yerlerinde öğretmenlik yaparken öğrencileri üzerinde derin izler bırakan, Ankara’da Devlet Konservatuvarı’nın kuruluşunda ve ilk öğrencilerinin yetişmesinde büyük emeği olan Sabahattin Ali’nin en büyük tutkularından biri olan fotoğrafları, kişisel evrakı ve bazı özel eşyaları sergileniyor.
Sergi, Sabahattin Ali’nin yaşamöyküsünün fotoğraflarla anlatıldığı ilk bölümün ardından, yazarın yaşamından seçilmiş temalarla devam ediyor. Serginin yazarın ailesi, çocukluğu, gençliği, Almanya’da yaşadığı yıllar, öğretmenlik, askerlik, evlilik ve babalık dönemleri gibi başlıklı bölümlerinde ise yazarın fotoğraflarına kişisel evrakı ve eşyaları da eşlik ediyor.

Nâzım Hikmet’in Bursa Hapishanesi’nden gönderdiği mektup ve ilk kez bu sergide görülecek bir fotoğrafı, Orhan Veli Kanık’ın imzalı kitabı, Sabahattin Ali’nin gözlüğü ve Paşakapısı Cezaevi’ndeyken üzerinde olan takım elbisesi de serginin önemli parçalarından… Sabahattin Ali’nin Objektifinden başlıklı bölümde de ilk kez bu sergide görülebilecek fotoğraflar var. Ayrıca sergide yer alan ve Sabahattin Ali’nin 1939 yılında Sivas yolunda çektiği fotoğrafları ile eşi ve kızı Filiz Ali’ye ait fotoğraflar da sanatsal olarak dikkate değer.

Haberin devamını okumak için linki tıklayınız...