İZMİR KEDİSİ:))

Yazın başından beri İzmir'e gidiyorum, İzmir'deyim, İzmir, İzmir diye yazınca sevgili arkadaşım Esra bana maille İzmir kedisi fotoğrafını göndermişti ve çooook hoşuma gitmişti. Bu kedi de ancak İzmir'e yakışır demiştim kendi kendime. Resmi nereden bulduğunu bilmiyorum, sormadım dolayısıyla kaynak gösteremeyeceğim, belki de kendi çekti ama bu kadar güzel bir fotoğrafı paylaşmadan edemezdim doğrusu. Kim çekmişse ellerine sağlık. Çok güzel bir komposizyonla insanların yüzünde gülümseme yaratıyor. Veee işte İZMİR KEDİSİ:))))) (darısı tüm kedilerin başına:)))) Bu arada hayvanseverler sakın kızmasın beni yakından tanıyanlar nasıl bir hayvan delisi olduğumu bilirler!!!

SAHİLDE OKUMAK:)

Sahilde kitap okumanın zevki de bir başka oluyor doğrusu. şemsiyenin altına, gölgeye oturup satırların arasında bambaşka bir dünyada kaybolmak. "Bu Yaz Ayrılığın İlk Yazı Olacak" Bir Selim İleri romanı. Evden çıkarken kütüphaneden beni bütün yaz tek kitap kesmez diyerek aceleyle aldığım kitabım. Pucca'yı kahkahalarla okuduktan sonra okumaya başladım.




Tabii Pucca gibi neşeli bir roman değil, tam tersine hüzünlü tipik bir Selim İleri eseri. Biraz geçmişte, çokça günümüzde geçiyor ve bir yazarın hayatından anılar sunuyor okuruna. Nur Hanımla,Mihrace ile, Terez ile Selim ile, Ayhan ile Madam Ester'le, Halil Vedad, Halid Ziya Bey ile İstanbul'un çeşitli semtlerinde yaşanan yazarın kendi deyimiyle anı iskeletleri...

İşte kitaptan tadımlık bir alıntı...

"Büyük şeytanminaresine kulağını dayayacak, denizin dalgaların sesini işitecek. Böyle yazmış, kağıt parçasında, bunu okudu. Yırtmadı, şimdilik kalsın. Denizin, dalgaların sesi...
Şehirden söz açıyordun, eski günler, anımsayışın törpüleyiverdiği geçmiş güzel günler, her şey törpülenmiş, törpülenir törpülenmez de güzelleşmiş. Şehir bayındır, şehir tarihi esererle donanmış, mimari, refah düzeyi yüksek, kimse fakir değilmiş ama herkes orta halliymiş.
Öyle miydi? Yoksa sen mi öyle hatırlamak istiyordun?
Otuz-kırk yılın hemen şimdi, göz açıp kapayana ışımasını bekledi, yalnızca bir saniye, bütün yıllar, çocukluk, gençlik, tek bir saniyeye sığmış." diye devam ediyor satırlar...
Herkese mutlu günler ve iyi okumalar:)




DENİZLERİMİZDE RÜZGAR:)

(Biraz serinlemek isteyenlere Ege'nin serin sularından bir demet:)


Ege'nin rüzgarı meşhurdur. Ne zaman nereden eseceği belli olmaz. Bir bakarsanız deniz süt liman karıncalar su içiyor, kısa bir süre sonra uzaktan hafif bir rüzgar eşliğinde beyaz beyaz dalgalar gelmeye başlar. Dalgalar saniyeler içinde karayı dövmeye başlar. Rüzgar ise şemsiyeleri, deniz yataklarını uçurmaya:) Şemsiyelerini yakalamak için peşinden koşan insanlara, dalgaların içinde sevinçle oynaşan çocukların bağırışları karışır. Kendini rüzgarın akışına bırakan martıların çığlıkları izler onları.
Kimi yelken basar, kimi sörfüyle dalgalarla dans eder, kimide bata çıka sahile ulaşmaya çalışır ufak sandalıyla. 
Bugün olduğu gibi sakin başlayan bir gün böyle sonlanır sıcak Ege kıyılarında...