JACEK YERKA VE ZAHRADA... FENA HALDE SURREALİSTİM BU ARALAR...





Jacek Yerka...Bir çoğunuz bu ismi duymuşsunuzdur. 1952 Polonya Torun doğumlu sürrealist ressam. Sanatçı bir anne ve babanın oğlu olan Yerka'nın çocukluğu boya kalemleri, silgiler, fırçalar ve kağıtlar arasında geçmiş. Dışarıda oynamayı sevmeyen sınıfta oturarak kendi iç dünyasını yansıtan resimler çizmeyi tercih etmiş ve durum onda anti-sosyalliğe sebep olsada geleceğin surrealist ressamının ilk adımlarını atmasını sağlamış.   Astronomi veya tıp eğitimi almak isterken bitirme sınavlarına bir sene kala yaptığı U dönüşü sayesinde ailesinin izinden giderek akademiye girmiş. Torun'da bulunan Copernicus Üniversitesi baskı bölümünden mezun olmuş. Üniversite hayatı boyunca akşamları yaptığı resimleri yalnızca ailesine ve arkadaşlarına göstermiş. Başkasının görmesine izin vermemiş. 






1980 yılından itibaren Varşova'daki bir çok galeri ile çalışmış. Çalışmalarında Pieter Bruegel, Jan Van Eyck, Cagliostro gibi sanatçılardan esinlenmiş. Eserlerine gizemli olağanüstü yapılar, tuhaf manzaralar ve çocukluğundan kalan görüntüleri yansıtır özellikle de büyükannesinin mutfağını. 1950'leri onu etkileyen altın yıllar olarak adlandıran sanatçı bugüne kadar Polonya, Monaco, Almanya, Fransa, ve Amerika'da sergiler açmış. 






Jacek Yerka'nın eserlerini ne zaman görsem aklıma yıllar önce seyrettiğim Zahrada filmi gelir. Yerka'nın tabloları mı yoksa Zahrada'mı daha uçuk yoksa başa baş mı gelirler bilemedim ama bu iki isim nedense her zaman birbirini çağrıştırıyor. Yerka'nın çılgın bahçelerini anımsatan bir bahçe filmi olmasından olsa gerek...Adı üstünde Zahrada...Bahçe...




Filmin konusuna gelince ; Babasının bir müşterisi ile ilişkiye giren Jakup babasına yakalanınca babası ona ölen büyükbabasının bahçeli evini satarak kendine bir ev almasını söyler. Metruk bahçeli eve giden Jakup orada büyükbabasına ait bir günlük bulur. Günlük tersten yazılmıştır ve ancak ayna yardımıyla okunabilmektedir. Jakup bahçeli eve yerleşip bir yandan büyükbabasının günlüğünü okurken diğer yandan karşılaştığı bir melek sayesinde gerçek aşkı keşfetmeye başlar. 

Eğer bugüne kadar seyretmediyseniz ve uçuk kaçık filmleri seviyorsanız kaçırmamanız gereken bir film derim. İyi seyirler :)


MARİGOLD HOTEL...BİR HİNDİSTAN HİKAYESİ...

Marigold Hotel...Hımmmm işte en sevdiğim filmlerden biri daha. Hani şu defalarca seyretsem de bıkmam dediklerimden. 

Bu gece yine seyrettim. Hindistan'ın egzotik manzaraları eşliğinde izleyenini sarıp sarmalıyor. Bir grup insanın aşklarını, umutlarını, hayal kırıklıklarını ve aralarındaki sımsıcak insan ilişkilerini anlatan bir film.



Birbirlerini daha önce tanımayan bir grup yaşlı İngiliz çeşitli nedenlerle Hindistan'a gitmeye karar verir. Marigold Hotel'in sunduğu imkanların büyüsüne kapılan insanlar otele rezervasyonlarını yaptırır. Önce kocasını daha sonra ondan kalan borçlarını ödemek için evini kaybeden Evelyn, yıllarca bir ailenin yanında çalışıp onların çocuklarına bakan fakat bir süre sonra yaşlılığından dolayı yerine genç birini aldıkları için işinden çıkarılan suratsız Muriel, gençlik aşkının peşinden Hindistan'a gelen Douglas, zengin bir koca arayan Madge, sevdiği kıza kavuşmak için annesini razı etmeye aynı zamanda da babasından kalan oteli satılmaktan kurtarmak için var gücüyle çalışan Sonny...Uzunca bir yolcuktan sonra Marigold Hotel'in avlusunda buluşurlar. Hotel onlara vadettiği konforu sunamaz ama hayatlarına farklı bir renk getirir. Sonuç; onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine...

Güzel bir film seyretmek isteyenlere tavsiye edilir :)