007 James Bond SKYFALL

Pazar günü aile bireylerinin ısrarları üzerine 007 James Bond Skyfall'a gittik. Filmin çekimlerinin bir kısmı Kapalıçarşı'da gerçekleştirilmiş ve bir takım tartışmalara neden olmuştu. Vizyona girdikten sonra ise İstanbul'u ve insanları Araplara benzettiğine dair eleştiriler almıştı. 

Film bilindiği üzere İstanbul'da Kapalıçarşı ve civarında kaçma kovalamacayla başlıyor. James Bond ve yardımcısı Eve bütün bölgeyi birbirine katarak kötü adamı kovalıyorlar. İki araba peşpeşe deli gibi Eminönü, Sultanahmet'in yollarında büyük bir hızla tezgahları ve diğer araçları havalandırarak uçuruyor, yolda yürüyen insanları çil yavrusu gibi dağıtıyor. Sonra o meşhur sahne geliyor James Bond motosikletle Kapalıçarşı'nın kiremitlerinin üzerinde yol alıyor. Daha sonra James Bond'u ve kötü adamı trenin üzerinde kavga ederken görüyoruz. Sonunda kötü adam galip geliyor ve James Bond metrelerce yükseklikteki bir köprüden aşağıya uçuyor ama 007 kedi gibi dokuz canlı olduğu için doğanın tüm kanunlarına karşı gelerek yaşamaya devam ediyor. Filmin başındaki bu kadar aksiyon bile bana fazla geldi zaten. Fazla gelen aksiyon değil   daha baştan başlayan saçmalıktı. Neyse tabii daha bununla bitmedi. Bond'un başına gelmedik kalmadı ama filmin sonunda hala yaşıyordu:) Hele bir sahnesi vardı ki içimden imdaaattttt diye bağırmak geldi. Kendinin iki katı bir adamla önce dövüştü, sonra su altında mücadele etti ve adamı alt etti. Sözün bittiği andı benim için:))

Neyse her filmde mantık aramak doğru değil tabi ki:) Bende belli ki aksiyon günümde değildim. Filmin sahneleri bir yana konusu kısaca şöyle: Yaşadığı saldırı sonucunda uzun bir süre sonra ortaya çıkan Bond'un  M'e karşı sadakatı sınanır. Bu arada MI6 ciddi bir saldırıya maruz kalır. Bu olay sonunda MI6'yı zora sokan gözü kara Silva'yı bulma ve yok etme işi 007 James Bond'a kalır.  

Bol aksiyonlu bir pazar günü filmiydi 007 James Bond Skyfall. Hoşça geçirilmiş 2 saat 23 dakika diyelim. Ben yine de Roger Moore'lu ve Sean Connery'li James Bond'ları tercih ediyorum desem çok mu klasiğe kaçmış olurum acaba?




Gölgeler...








En iyi değilim, en kötü de.
En cömert değilim, en cimri de.
En kibirli değilim, en mütevazı de.
Hiç kimseyi kandırmamış değilim,herkesi aldatmış da.
Kimseyi yarı yolda bırakmamış değilim,herkesi satmış da..!

Hep iyiliğimden kaybetmiş de
Değilim,kötülük yapa yapa kazanmış da.
Çok başarılı olduğum günler de oldu,dibe vurduğum da.
Sevgi dolu değilim, nefret dolu da.
Barışçıyım, biraz da savaşçı.
Biraz güçlüyüm, biraz zayıf.
Biraz iyiyim, biraz kötü. İyi kötü İnsanım..!


 William Shakespeare

Yorgunluk




Öyle yorgunum ki bu gece...Sanki bütün dünya benim omuzlarıma çökmüş...
Sanki yeryüzündeki tüm işleri ben yapmışım gibi...

Kahve bile çaresiz kalıyor bu kez...

Hiç bir şey yapmak istemiyorum...Okuyamıyorum, seyredemiyorum, konuşamıyorum...Gözlerim kapanıyor...Kirpiklerim bile ağır geliyor bu gece...

Dünyayla tek bağlantım nefes almak...

Yorgunluğun verdiği bir boş vermişlik var üzerimde...Rüyalara bile izin verdim... 
Görecek halim yok sizi hadi başkasının uykusuna bu gece...

Saate bakıyorum, yavaşça boş vermemi fısıldıyor...

Boş veriyorum...






Ne mutlu çocuklardık...
Bir simidi paylaşır, bir sevdaya susardık...
Yürekliydik,
Samimiydik,
Çığlık çığlığa ağlar;
Dünyaya masum bakardık.
Sonra...
Gündönümünde bir an baktık...
Azalmışız. Satılmışız. Yokmuşuz.


-Murathan Mungan