UYUMSUZ DEFNE KAMAN'IN MACERALARI...TOPRAK...




Buket Uzuner'in 2012 yılında yayımlanan Uyumsuz Defne Kaman'ın Maceraları : SU kitabından üç yıl sonra dörtlemenin ikinci kitabı olan TOPRAK  raflarda yerini aldı.

İlk macerada İstanbul'u fon alan Uzuner bu kez Çorum'u ve Hitit Uygarlığının kalıntılarını fon olarak almış.

Defne Kaman aldığı bir duyum üzerine tarihi eser kaçakçılığını araştırmak üzere foto muhabiri arkadaşı Attilla ile birlikte Çorum'a giderler. Burada uzun süre önce Umay ninenin İstanbul'daki evinde misafir ettiği rehber Kemal Yörüklü ve oğlu Karaca ile buluşurlar. Şehrin ileri gelenlerinden Vali  Sabahattin Ali Okur ve Emniyet Müdürü Muhtar Köroğlu İstanbul'dan şehirlerine araştırma için giden gazeteci Defne Kaman'ı ve arkadaşını en iyi şekilde ağırlamaya çalışırlar. Çorum Arkeoloji Müzesi müdürü ve arkeolog Güneş Aytan'da Defne'ye yardımcı olur.

Defne Kaman, bir yandan arkeolog Güneş Aytan'ın yardımıyla bu zorlu konu üzerine araştırmalar yapıp tarihi eser kaçakçılarını ve definecileri  ortaya çıkartmaya çalışırken diğer yandan da kendi geçmişiyle ilgili bir takım olayları fark eder. Yıllardır görmediği, annesi ile ayrıldığı için görmesi engellenen babası ile bir araya gelir. Baba kız arasındaki ilişki tekrar filiz vermeye başlar. Defne babasının onu niye yıllardır görmediğini öğrenir. Güneş Aytan'la bir gece geçirdikleri Yazılıkaya'dan dönüşünde kaybolur. Onun kaybolduğunu öğrenen Umay nine yanına sahaf Semahat'i alarak Çorum'a gider. Bu sırada şehirde büyülü bir geyiğin ortaya çıkışı konuşuluyordur. Yazılıkaya Tapınağı'nda güpegündüz ortaya çıkan geyiğe kimse mana verememekte her kafadan bir ses çıkmaktadır. Geyiği duyan Umay Bayülgen hemen onun yanına gider. Ve olaylar hızlanmaya başlar.

Bu noktadan sonra ilk kitapta olduğu gibi Şamanizm ögeleri sayfalara yayılmaya başlar. Umay Bayülgen'in geyikle konuşması, Defne'nin bulunma çalışmaları, cinayet derken beş yüz elli sayfa bir anda biter.

İlk kitaptaki karakterler bu kitapta da karşımıza çıkıyor. Sahaf Semahat, Komiser Ümit Kaman ve tabii ki Uyumsuz Defne Kaman ve anneannesi Umay Bayülgen.

Toprak'ta karşımıza birbirinin zıttı iki karakter daha çıkıyor. Bunlardan biri şu dönemde bana göre türü tükenmeye yüz tutmuş her şeyi sakinlikle karşılayan hüsnüniyet sahibi Vali Sabahattin Ali Okur diğeri ise öfke kontrolü olmayan, kendine göre bükülemeyen kuralları olan, gençleri bu ülkede tehlike olarak gören Emniyet Müdürü Muhtar Köroğlu.

Çok sevdiğini karısını kaybettiği için bunalıma giren ve tek çocukları Karaca'yı büyütmek için çalışan, kendini tamamen bilgisayara vermiş eğitimi protesto etmek için üniversite sınavına girmeyi reddeden ve bir çok konuda derya bilgisi olan on sekiz yaşındaki Karaca, Amerika'da üniversitede profesör olan arkeolog Güneş Aytan, uzun zaman önce hastaneye götürmediği için doğum sırasında hayatını kaybeden ablasının sakat doğan çocuğu Yaşar'a babalık yapan makam şoförü Hakkı...Romanın diğer kahramanları olarak karşımıza çıkıyorlar.

Sayfalar arasında çok güzel cümleler okuyucuyu sarıp sarmalıyor bazen. Kendimizden, günümüzden, yaşadıklarımızdan bir çok şey bulabiliyoruz satırların arasında ama...

Okuyucu gözüyle kitapta keşke olmasaymış dediğim noktalarda oldu...

- Karakterlerin neredeyse hepsinin entelektüel kişiler olması.
- Defne'nin Kutadgu Bilig beyitlerinden yararlanarak şifreli mesajlar göndermesi. O kadar beyti bir insan numaralarıyla nasıl akılda tutar diye düşünmeden edemedim doğrusu.
- Kitabın bazı bölümlerinde kendimi yazarın karşısında arkeoloji ile ilgili ders dinliyormuşum gibi hissettim. Ders anlatırcasına yoğun bir bilgi aktarımı var ki okurken beni sıktı.
- Bir bölümde (278 sf) Umay Bayülgen'in Hakasça dua okuması yok artık dememe neden oldu :)
- Bazı konuların çok uzatılması...Emniyet Müdürünün kızının bitmez tükenmez doğumu gibi gibi...

Belki de bunun nedeni Buket Uzuner'in "Teşekkür ve Bilgi" bölümünde yazdığı nedendir :( Kitabı yazmaya, aile büyüklerine, büyük annelerine ithaf edeceğini düşünerek başlıyor fakat yazma süreci kendi deyimiyle pekte keyifli bir dönemde olamıyor ve altı aylık bir hastalık süreci sonrasında annesini kaybediyor. Buradan kendisine başsağlığı diliyorum.

Ve şimdi kitaptan tadımlıklar var her zamanki gibi...

"Hayatta öyle zamanlar vardır ki, insan kendisinin içinde bulunduğuna inandığı durum ve konumla tamamen ilgisiz, bambaşka bir yerde durduğunu şaşırarak kavrar."

"Tarih boyunca özellikle bizim halk, daima kendinden üstün ve güçlü bulduğu "adamlar"a ihtiyaç duydu. Saygı uyandırmak için korkuyla karışık hayranlık hissinden daha etkili hiç bir yöntem bizim millete sökmez."

"Çünkü ancak bir kız çocuğu büyüten erkek kadınları anlamayı öğrenir. Aslında kadınları anlamak, dünyayı, doğayı ve hayatı anlamaktır."

"Eski Türkçede alkış teşekkür manasına geliyormuş vali bey.
....
Eski Türkler, değerli büyüklerini son yolculuğuna bu yüzden alkışlarla yolcu edermiş...Cenazelerdeki alkış geleneği meğer eskiden beri kültürümüzde varmış..."

"Aile dostlarıyla neşeli yemek masalarında birlikte söylenerek yükselen şarkılarda saklı güven duygusu, çocukların en mutlu olduğu anıları arasında yer tutar."

"Düşünce ve ifade özgürlüğü olmayan yerde beyin nefes alamaz."

"Dünyayı değiştiren zeki ve yeni fikirlerin hiçbiri, kendi çağının kural ve inançlarına körü körüne itaat eden uyumlu çoğunluğun arasından çıkmadı. Doğruluğuna inanılan fikirleri sorgulayıp, ötesini merak eden milletler dünyanın beyin gücüdür, diğerleriyse tarih boyunca hiç istisnasız onları taşıyan beden olmuştur."

Güzel bir kitap okumak istiyorsanız tavsiye ederim Toprak'ı...

Son zamanlarda sosyal medyada gördüğüm bir cümleyle bitirmek istiyorum yazımı;

"Kitabın birine gözün takılıyor, açıyorsun, bir de bakıyorsun ki içinde hayatın duruyor."

Sevgiyle kalın....

SEVGİLİ GÜNLÜK...KİTAP EKLERİ...BARIŞ MANÇO GEMİSİ...





Güzel bir gün daha sevgili günlük. Hava pırıl pırıl. Programda arkadaşlarla sabah kahvesi var bugün. Önce Kadıköy'deki her zamanki gazete bayiiden tüm kitap eklerini veren gazeteleri alıp Vatan Kitap (aylık olduğu için ona iltimas geçiyorum) hariç diğerlerini arabaya bıraktıktan sonra iskeleye yürüyorum. 10:15 Beşiktaş  Barış Manço vapuruna binip üst kattaki koltuklardan birine kurulup Buket Uzuner'in yeni kitabı Toprak'la ilgili röportajını okumaya başlıyorum. Tabiatı korumak zorundayız diyerek başlıyor sohbet. Kitap ayrı güzel. Henüz ilk 100 sayfasını okudum ama su gibi akıp gidiyor. Vakit buldukça buluşuyorum Umay Hanımla. Defne yine kayıp :) Ara sıra dışarı bakıyorum. Masmavi pırıl pırıl parlayan deniz ve hiç durmaksızın nefes nefese yaşayan bir şehir. Ben dalmış gitmişken kulağıma bir ses geliyor "Bak işte yaklaşıyor fırtınaaaa, bak yine yükseliyor dalgalar..." Üç genç ellerinde gitar günümü daha da aydınlatıyor. Şehrin sunduğu güzelliklerden biri daha. Şarkılarını bitiriyorlar. Herkes alkışlıyor. Ne güzel moral verdiler insanlara. Çok hoşuma gider böyle ufak sürprizler. Bir yandan İstanbul Boğazı, diğer taraftan elimdeki kitap eki ve sevdiğim şarkılar eşliğinde Beşiktaş İskelesine yanaşıyor Barış Manço. Yavaş yavaş iniyoruz. Yüzümde gülümseme dudaklarımda parçanın devamı..."Yollardan sonra yıllardan sonra . Yeniden yanyana onlar " 

Otobüse binip buluşacağımız yere doğru yol alıyorum. Yıllardan sonra yeniden yanyana olacağız. Okul günlerini konuşup ben gelirken olanları anlatacağım, onlarda kendi hikayelerini. Kim bilir belki şarkı da söyle çocuklar. Yıllardan sonra...

Doğuş Otomotiv Trafik Hayattır!

Önemli olan ne kadar hızlı vardığınız değil, nasıl vardığınız...
Trafikte aşırı hız yapmayın! Çünkü Trafik Hayattır!

Aşırı hız son yıllarda kazaya sebep olan unsurların başında yer alıyor. Özellikle gençlerin yaptığı trafik kazalarının çoğu aşırı hız nedeniyle meydana geliyor. Doğuş Otomotiv’in kurumsal sorumluluk markası Trafik Hayattır, ‘aşırı hız’ı konusunu ana mesajları arasına alarak projelerini kurguluyor.
Dünya Sağlık Örgütünün raporuna göre trafik kazalarındaki ölümlerin yaş grubu analizinde diğer ölüm nedenleri arasında 15-29 yaş grubu birinci sırada yer alıyor.   Bu durum gençlere yönelik trafik güvenliği kampanyalarının acil olarak arttırılması gerektiğini gösteriyor. Trafik Hayattır platformu bu noktada çok önemli inisiyatifler alarak önemli projeler geliştirdi; 4 senedir devam eden Trafik Güvenliği Uzaktan Eğitimi projesinin üniversitelerde seçmeli ders okutulmasının yanı sıra, 2014 yılında radyolarda yer alan ‘aşırı hız’ radyo spotu da dikkat çeken bir diğer proje oldu. İki projede birçok önemli ödül aldı. Bu ödüllerden en çok gurur veren ise 2014 Birleşmiş Milletler Genel Kurultay’ın da iki projenin Avrupa’da trafik güvenliğiyle ilgili örnek uygulama seçilmesi oldu.

Trafik Hayattır, ‘aşırı hız’ ile  ilgili projelerine yenisini ekledi ve her birinde farklı trafik güvenliği mesajlarının verildiği bir animasyon serisi üretti. Aşırı hız konulu animasyonda her gün trafikte rastladığımız hatalar vurgulanıyor.  Çocuğunu almaya giden bir babanın trafikte kalmasını ve sonrasında hız yaparak girdiği emniyet şeridinde kaza yapmasını anlatan animasyondan hepimizin çıkaracağı dersler var.
Bir boomads advertorial içeriğidir.