MARK TWAIN’DEN YAZMA ÖNERİLERİ


Zamanının en önemli Amerikan yazarlarından olan Mark Twain yazma sanatı ve beceresi üzerine sıklıkla tavsiyelerine başvurulan biriydi. Ünlü mizahçı bu tavsiyeleri bazen ciddiyetle bazen de esprili yaklaşımıyla cevaplardı.
İşte Twain’in mektup, makale, roman ve konuşmalarından yazarlık zanaatı üzerine hatırda kalan görüşleri ve önerileri:
  • Önce hakikatlerinizi ele alın, sonra onlardan dilediğiniz kadar uzaklaşabilirsiniz.
  • Doğru kelimeyi bulun ve kullanın, net olun.
  • Sıfat kullanırken eğer kullandığınız sıfattan emin değilseniz hemen üzerini çizin.
  • İlk seferde kitabınızın kusursuz olması yönünde bir beklenti içine girmeyin. Çalışmaya devam edin, düzeltmeler yapın ve bu doğrultuda yeniden yazın. Sadece Tanrı’nın gösterisinde gök gürültüsü ve şimşeğin mükemmel bir zamanlamayla ve şiddetle buluştuğunu görebiliriz. Bazen düşük bir şiddette çakan şimşek, bazen olağanüstü bir gürültü ve görüntüyle insanları ürkütebilir. Bu gösteri insanların ilgisini daima çekecektir. Bunlar Tanrı’nın sıfatları… Ama siz gök gürültüsü ve şimşeği her defasında çok şiddetli verirseniz, okuyucu yatağın altında saklanmaktan yavaş yavaş vazgeçecektir.
  • Değişiklikler çok lanettir, ama siz her zaman çok yazmaya eğilimlisinizdir ve editörünüz birçok şeyi silecektir ve yazı tam da olması gerektiği gibi olacaktır.
  • İyi bir dilbilgisi kullanmaya özen gösterin.
  • Sade ve yalın bir dil, kısa kelimeler ve cümleler kullanın. Buna olabildiğince sadık kalın; laf kalabalığından ve abartılı anlatımlardan uzak durun.
  • Yazınızı yazmaya başlayacağınız doğru zaman, yazma doyumuna ulaştığınız an başlar. Böylelikle, mantıklı ve anlaşılır bir çerçevede asıl söylemek istediklerinizi yazmaya başlayabilirsiniz.
  • Birileri yazdığınız şeye bir bedel teklif edinceye kadar yazdığınız şeyi fiyatlandırmayın. Eğer üç yıl içinde hiç kimse yazdıklarınıza bir fiyat önermezse, boşa giden bir çaba olduğundan emin olabilirsiniz.
Kaynaklar 1. Quoted by Rudyard Kipling in From Sea to Sea (1899) 2. “Fenimore Cooper’s Literary Offences” (1895) 3. Pudd’nhead Wilson (1894) 4. Letter to Orion Clemens (March 1878) 5. source unknown 6. “Fenimore Cooper’s Literary Offences” (1895) 7. Letter to Will Bowen (1876) 8. Letter to D. W. Bowser (March 1880) 9. Mark Twain’s Notebook: 1902-1903 10. “Mark Twain’s General Reply”

-Alıntı- 

BU HAVAYOLU İLE KİM UÇMAK İSTEMEZ?

Yılbaşı için havaalanına geliyorsunuz ve biraz sonra yolculuğa başlayacağınız havayolu size yeni yılda nasıl bir hediye istediğiniz soruyor. Sizde aklınızda olan bir şeyi söylüyorsunuz. Uçağa binip rahat koltuğunuza kuruluyorsunuz. Keyifli bir yolculuktan sonra bagajınızı beklemeye başlıyorsunuz. Ve sonra.... Sonrası bu havayolu ile kim uçmak istemez? diye bir soru sormanıza neden oluyor :) Neden mi? 

Cevabı aşağıdaki videoda :) İyi uçuşlar dileklerimle...


ÇİLLE'NİZ KUTLU OLSUN :)




Bu gece eski Türk inancına göre yılın önemli günlerinden biri, güz mevsiminin son akşamıdır. Bu gecenin sabahı Kış mevsiminin ilk günüdür. 

Yılın en uzun gecesi olan 21 Aralık'ta güneş oğlak dönencesinde giriyor.  21 Aralık'ta başlayan Büyük Çille 40 gün,  Küçük Çille  ise 20 gün sürüyor.  Büyük çillenin başlandığı gün, yani astronomik olarak gece ile gündüzün beraberleştiği 22 Aralık günü kutlanan eski Türk bayramı Nardoğan (Nartuğan) doğadaki değişimi yansıtıyor. 

Büyük Çille'nin başladığı günün önceki akşamı, yılın en uzun gecesi Bayram yapılıyor. Her bölgenin iklim ve imkanlarına göre güz mevsiminin son günlerine kadar bulundurulabilen meyvelerden sofra kuruluyor. Kuru ve yaş meyvelerin yanında tatlı, pasta, çörekde sofrada yer alıyor.

Çille akşamının kendine özgü ritüelleride vardır:

Nişanlı kızların ve yeni gelinlere kaynana, kaynata ve diğer birinci derece yakınları tarafından hava kararmadan "çilelik" denilen hediyeler gönderiliyor . 
Çille payı yedi tabağa konuluyor. Bu tabaklara da "Çille tabağı" deniyor. Tabaklar itina ile hazırlanıp ve üzerleri ak ve ya al  şal ile örtülüyor. Tabakların birine karpuz, diğerlerine kavun, nar, kırmızı elma, armut, un ve Düğü ( pirinç ), parça kumaşlar, elbiseler, altın ve gümüş konuluyor.
Kızın ve ya gelinin anne ve babası hediye getirenleri önlerinde üzerlik otu yakarak karşılıyor ve hediyeleri saygı ile alıp konak odasına diziyor.
Hediyeleri getirenlere para, yün çorap gibi hediyeler veriliyor. Kız ve oğlan tarafları birlikte şenlik yapıyorlar. Getirilen hediyelerden, ertesi sabah konu komşuya pay gönderiliyor .
Çille Gecesi ayrıca düğü pilavı pişiriliyor. Pişirilen bu pilavın çilleler süresince mutluluk getireceğine inanılıyor . Gece boyunca türküler okunuyor, şans tutma, kapı dinleme gibi geleneksel köy oyunları oynanıyor.
Dedeler, Nineler çocuklara masallar, hikayeler anlatır, bilmeceler, bulmacalar söylüyorlar :)


Günümüzde halen İran Türkleri ve Azerbaycan'da kutlanan Çilleniz Kutlu olsun:)





SADOKA SASAKİ VE TURNA KUŞU




Sadako Sasaki ile dün akşam tanıştım. Daha önce ne adını ne de dramatik öyküsünü duymamıştım. 

Origami üzerine araştırma yaparken çıktı küçük kız karşıma. Bilirsiniz origami sanatının en ünlü karakteri turna kuşudur. Yıllar önce çıktığım bir gezi sırasında Japon bir kadın bana bu kuşun yapılışını öğretmişti. Dün gece defalarca denememe rağmen başarılı olamadım. Unutmuşum :(
Baktım olmayacak nasılsa internette bulurum diye araştırma yapmaya başladım ve işte o anda Sadako ile karşılaştım. 

11 yaşında bir Japon kızı Sadako. 1943 Japonya doğumlu. 1954 yılına kadar yaşıtları gibi normal bir çocukluğu var. Okula gidiyor, koşuyor, oynuyor, sporu çok sevdiği için hayallerini spor öğretmeni olmak süslüyor. 


1954 yılının Kasım ayında Sadako hastalanıyor. Ailesi ilk önce basit bir soğuk algınlığı zannetse de yapılan testler hiçte öyle olmadığını söylüyor. Küçük kıza o dönem bir çok insanın yakalandığı kan kanseri teşhisi konuyor. Nedeni ise 1945 yılında Hiroşima'ya atılan atom bombası. O dönemde yaşadıkları ev bombanın atıldığı yere sadece 1.7 km uzaklıkta. Sadako evden yara almadan kurtuluyor fakat alevlerden kurtulmak için annesi ile birlikte Misasa Köprüsüne kaçarlarken "black rain" diye adlandırılan radyoaktif serpintiye maruz kalıyorlar ve bu olaydan dokuz yıl sonra Sadako tedavi için hastaneye yatmak zorunda kalıyor. 

Nagoya halkı hastaneye hastalara moral vermek amacıyla binlerce renkli kağıt gönderiyor. Sadoka'da iyileşmek umuduyla bu kağıtlardan rengarenk turna kuşları yapıyor ve odasının tavanına asıyorlar ama maalesef büyük umutlarla yaptığı turna kuşları atom bombasının 
vücudunda yarattığı hastalıkla savaşamıyor ve 1955 yılının 25 Ekim günü Sadako arkasında 1000 tane turna kuşu bırakarak hayata gözlerini yumuyor. 


Her yıl atom bombasının atıldığı 6 Ağustos'da Japonya'dan ve tüm dünyadan çocuklar Sadako'nun hatırasına dünya barışı için turna kuşları yapıp Hiroşima'daki anıta gönderiyorlar ve tüm dünyaya "Savaşlara Hayır" mesajı veriyorlar. 


MİNA URGAN'DAN...





“Daha önce anlattığım gibi, çocukluğumdan beri her koşul altında okurum. Yatılı okulda, yorganların battaniyelerin altında, el feneriyle okuduğum olurdu. Yeterince okuyamayınca,afyondan yoksun kalmış bir esrarkeş kadar tedirgin olurum. Kimisi bir iskemleye oturup kitabı masanın üzerine koyar, eline kalem alır, öyle okur. Çünkü okumak entelektüel bir uğraştır onun açısından. Benim için ise bir keyif olduğundan kendimi divanlara atarak,rahat koltuklara gömülerek ya da yatağıma uzanarak okurum.”

Bir Dinozor'un Anıları - Mîna Urgan