ÇİLLE'NİZ KUTLU OLSUN :)




Bu gece eski Türk inancına göre yılın önemli günlerinden biri, güz mevsiminin son akşamıdır. Bu gecenin sabahı Kış mevsiminin ilk günüdür. 

Yılın en uzun gecesi olan 21 Aralık'ta güneş oğlak dönencesinde giriyor.  21 Aralık'ta başlayan Büyük Çille 40 gün,  Küçük Çille  ise 20 gün sürüyor.  Büyük çillenin başlandığı gün, yani astronomik olarak gece ile gündüzün beraberleştiği 22 Aralık günü kutlanan eski Türk bayramı Nardoğan (Nartuğan) doğadaki değişimi yansıtıyor. 

Büyük Çille'nin başladığı günün önceki akşamı, yılın en uzun gecesi Bayram yapılıyor. Her bölgenin iklim ve imkanlarına göre güz mevsiminin son günlerine kadar bulundurulabilen meyvelerden sofra kuruluyor. Kuru ve yaş meyvelerin yanında tatlı, pasta, çörekde sofrada yer alıyor.

Çille akşamının kendine özgü ritüelleride vardır:

Nişanlı kızların ve yeni gelinlere kaynana, kaynata ve diğer birinci derece yakınları tarafından hava kararmadan "çilelik" denilen hediyeler gönderiliyor . 
Çille payı yedi tabağa konuluyor. Bu tabaklara da "Çille tabağı" deniyor. Tabaklar itina ile hazırlanıp ve üzerleri ak ve ya al  şal ile örtülüyor. Tabakların birine karpuz, diğerlerine kavun, nar, kırmızı elma, armut, un ve Düğü ( pirinç ), parça kumaşlar, elbiseler, altın ve gümüş konuluyor.
Kızın ve ya gelinin anne ve babası hediye getirenleri önlerinde üzerlik otu yakarak karşılıyor ve hediyeleri saygı ile alıp konak odasına diziyor.
Hediyeleri getirenlere para, yün çorap gibi hediyeler veriliyor. Kız ve oğlan tarafları birlikte şenlik yapıyorlar. Getirilen hediyelerden, ertesi sabah konu komşuya pay gönderiliyor .
Çille Gecesi ayrıca düğü pilavı pişiriliyor. Pişirilen bu pilavın çilleler süresince mutluluk getireceğine inanılıyor . Gece boyunca türküler okunuyor, şans tutma, kapı dinleme gibi geleneksel köy oyunları oynanıyor.
Dedeler, Nineler çocuklara masallar, hikayeler anlatır, bilmeceler, bulmacalar söylüyorlar :)


Günümüzde halen İran Türkleri ve Azerbaycan'da kutlanan Çilleniz Kutlu olsun:)





SADOKA SASAKİ VE TURNA KUŞU




Sadako Sasaki ile dün akşam tanıştım. Daha önce ne adını ne de dramatik öyküsünü duymamıştım. 

Origami üzerine araştırma yaparken çıktı küçük kız karşıma. Bilirsiniz origami sanatının en ünlü karakteri turna kuşudur. Yıllar önce çıktığım bir gezi sırasında Japon bir kadın bana bu kuşun yapılışını öğretmişti. Dün gece defalarca denememe rağmen başarılı olamadım. Unutmuşum :(
Baktım olmayacak nasılsa internette bulurum diye araştırma yapmaya başladım ve işte o anda Sadako ile karşılaştım. 

11 yaşında bir Japon kızı Sadako. 1943 Japonya doğumlu. 1954 yılına kadar yaşıtları gibi normal bir çocukluğu var. Okula gidiyor, koşuyor, oynuyor, sporu çok sevdiği için hayallerini spor öğretmeni olmak süslüyor. 


1954 yılının Kasım ayında Sadako hastalanıyor. Ailesi ilk önce basit bir soğuk algınlığı zannetse de yapılan testler hiçte öyle olmadığını söylüyor. Küçük kıza o dönem bir çok insanın yakalandığı kan kanseri teşhisi konuyor. Nedeni ise 1945 yılında Hiroşima'ya atılan atom bombası. O dönemde yaşadıkları ev bombanın atıldığı yere sadece 1.7 km uzaklıkta. Sadako evden yara almadan kurtuluyor fakat alevlerden kurtulmak için annesi ile birlikte Misasa Köprüsüne kaçarlarken "black rain" diye adlandırılan radyoaktif serpintiye maruz kalıyorlar ve bu olaydan dokuz yıl sonra Sadako tedavi için hastaneye yatmak zorunda kalıyor. 

Nagoya halkı hastaneye hastalara moral vermek amacıyla binlerce renkli kağıt gönderiyor. Sadoka'da iyileşmek umuduyla bu kağıtlardan rengarenk turna kuşları yapıyor ve odasının tavanına asıyorlar ama maalesef büyük umutlarla yaptığı turna kuşları atom bombasının 
vücudunda yarattığı hastalıkla savaşamıyor ve 1955 yılının 25 Ekim günü Sadako arkasında 1000 tane turna kuşu bırakarak hayata gözlerini yumuyor. 


Her yıl atom bombasının atıldığı 6 Ağustos'da Japonya'dan ve tüm dünyadan çocuklar Sadako'nun hatırasına dünya barışı için turna kuşları yapıp Hiroşima'daki anıta gönderiyorlar ve tüm dünyaya "Savaşlara Hayır" mesajı veriyorlar. 


MİNA URGAN'DAN...





“Daha önce anlattığım gibi, çocukluğumdan beri her koşul altında okurum. Yatılı okulda, yorganların battaniyelerin altında, el feneriyle okuduğum olurdu. Yeterince okuyamayınca,afyondan yoksun kalmış bir esrarkeş kadar tedirgin olurum. Kimisi bir iskemleye oturup kitabı masanın üzerine koyar, eline kalem alır, öyle okur. Çünkü okumak entelektüel bir uğraştır onun açısından. Benim için ise bir keyif olduğundan kendimi divanlara atarak,rahat koltuklara gömülerek ya da yatağıma uzanarak okurum.”

Bir Dinozor'un Anıları - Mîna Urgan



Rakı içilmeyecekse kavunla peynir niye var? Sigara içilmeyecekse yağmurla çay? Madem aşık olunmayacak, kadınlar ve adamlar niye? Madem büyük yanlışlar ve acayip maceralar olmayacak, niye hayat?

İkinci Yarısı - Ece Temelkuran


sessizce ilişti masaya
beyaz peynir söyledi, çoban salata
bir küçük rakı, karanfil
tadımlık bir hüzün söyledi
tadımlık bir yalnızlık
bir sevda herkese
bir kara sevda kendine...

Refik Durbaş

BİRAZDA PRAG VE KARLOVY VARY OLSUN :)






















7.KADIKÖY KİTAP GÜNLERİ BAŞLADI...






12 - 15 Aralık tarihleri arasında 7. Kadıköy Kitap Günleri başlıyor...12 Aralık saat 18:00'de onur konuğu gazeteci-yazar Hıfzı Topuz ile başlayacak ve Caddebostan Kültür Merkezinde gerçekleşecek olan kitap günlerinde her gün imza ve söyleşi programları var. Ayrıca kitapseverler istedikleri kitapları %25 indirimli alabilecekler...


Detaylı bilgi ve program için;

https://www.facebook.com/pages/7Kad%C4%B1k%C3%B6y-Kitap-G%C3%BCnleri/175805899292816

ROMAN KAHRAMANLARI GÜNÜ...




"Roman Kahramanları Günü" bu yıl 21 Aralık'ta Zonguldak'ta gerçekleştiriliyor... Şimdi Zonguldak'ta olmak vardı diyorum ve haberin devamını paylaşıyorum...


TÜRKİYE’DEN DÜNYAYA ARMAĞAN !
"21 Aralık Roman Kahramanları Günü" 

Roman Kahramanları Günü” tüm yurtta kutlanmasının yanı sıra, bu yıl Zonguldak’ta gerçekleştiriliyor. Bülent Ecevit Üniversitesi’nde Zonguldak İl Halk Kütüphanesi ve Zonguldak Fotoğraf Sanatçıları Derneği’nin katkıları, Zonguldak Mehmet Çelikel Lisesi, Bülent Ecevit Üniversitesi, Zonguldak Endüstri Meslek Lisesi, Tiyatro Arın (özel Tiyatro), öğrenci ve öğretmenlerin katılımıyla Roman Kahramanları sahnede canlandırılarak, geniş çaplı bir etkinlikle kutlanıyor.

Festival sırasında Roman Kahramanlarının fotoğrafları Zonguldak Fotoğraf Sanatçıları tarafından çekilerek yılın anısına bir albüm kitap hazırlanacak. Ayrıca Roman Kahramanlarına yazılan mektuplar da etkinlikte ve albüm kitapta yer alacak. Toplamda yüz roman ve kahramanın yansıtılması amaçlanan etkinlikte yirmi beş roman kahramanı sahnede 3-5’er dakika dramatize edilecektir. Geriye kalan kahramanlar ise sahnede gösterilecek ve yıl boyunca il çapında sergilenecektir.

Dünya Roman Kahramanları Günü Edebiyat Festivali’nin ilki 21 Aralık 2012 tarihinde Maltepe Üniversitesi kampusunda gerçekleşti. Kültür ve Turizm Bakanlığı desteğiyle gerçekleşen etkinliğin konusu ise Balkan Savaşı’nın 100. yılı olması sebebiyle “Balkan Barışı” olarak belirlenmişti. Bu anlamda; Türkiye, Bulgaristan, Romanya, Kosova, Karadağ, Makedonya, Sırbistan, Yunanistan, Arnavutluk, Hırvatistan’ın Kültür Bakanları, bu ülkelerin ünlü romancıları, eleştirmen ve gazetecileri festivale katılmıştı.

Roman Kahramanları Edebiyat Parkı

Roman Kahramanları Dergisi Yayın Yönetmeni Ömer Asan bu günle ilgili olarak : “Bugün artık insanlığın on binlerce roman kahramanı var. Ancak hızla değişen gündem ve sürekli artan roman yazımı, yaratılan roman kahramanlarının kısa zamanda unutulmasına, edebiyat tarihinin derinliklerinde kaybolmasına neden oluyor. Öyle ki, sayılı dünya klasiklerinde yaratılan roman kahramanlarının bile bir miras olarak devredilememe tehlikesi artık söz konusu. Bu nedenle; bugüne kadar yaratılmış roman kahramanlarının ait oldukları yerlerde, ülkelerde, yazarlarının tasvir ettiği mekânlarda, en azından her yıl anılmasını sağlayacağız. Bu amaçla ülkemizde üzerine en çok roman yazılan kent olan İstanbul’da roman kahramanlarının yer alacağı bir edebiyat parkı oluşturulması için girişimde bulunmak üzere proje hazırlıklarımızı sürdürmekteyiz. Bu yılkı etkinlik için Bülent Ecevit Üniversitesi’ne ayrıca teşekkür ediyoruz.” dedi.

Zonguldak’ta Etkinlik İletişim:

21 ARALIK, CUMARTESİ
Bülent Ecevit Üniversitesi, Prof. Dr. Arif Amirov Konferans Salonu, Saat 16

Koordinatörler:

Şenay Koca, Zonguldak Mehmet Çelikel Lisesi Edebiyat Öğretmeni / tlf: 0 505 807 60 36
Müzeyyen Yeten Aksoy, Zonguldak İl Halk Kütüphanesi Müdürü / tlf: 0 530 3231540


21 Aralık - İletişim:

Ömer Asan
Roman Kahramanları Dergisi
0216 371 17 37
0554 857 74 50
omer.asan@heyamola.net

www.romankahramanlari.com
www.21aralik.com

YILIN EN BÜYÜK GÖKYÜZÜ ŞÖLENİ BAŞLIYOR :)





Gökyüzünden süzülen karın güzelliğine 13-14 Aralık ta yıldızlarda eşlik etmeye hazırlanıyor. Eğer hava açık olursa ki bu durumda pek mümkün olmayacak gibi görünüyor ama gökyüzünde şölen başlıyor. 

13-14 Aralık gecesi  yılın son ve en büyük göktaşı yağmuru (Geminid-ikizler) var. İki günde saatte 120'e yakın göktaşının dünyaya düşeceği söyleniyor. 

İster görebileyim ister görmeyim ben kahvemi alıp pencerenin yanına kurulacağım ve dileklerimi sıralayacağım...Kim bilir belki gerçekleşirler :)

Yılın en büyük gökyüzü şölenini okumak için linke tıklayabilirsiniz...

http://www.hurriyet.com.tr/teknoloji/25330453.asp

Tüm dileklerinizin gerçekleşmesi dileği ile...İyi seyirler...





Mevsimlerin en merhametlisidir kış... Evin mevsimi, sarılmanın, sarınmanın, sarmalanmanın... Uzun çayların, derinlemesine yemeklerin, etraflıca içmelerin mevsimi… Karşılaşmaların değil buluşmaların… Sıcak olan her şeye doğru neşeyle yönelmenin, böylece beraber ılımanın…

Ece Temelkuran

147 TON KİTAP, KİLOSU 15 KURUŞTAN SATILDI...




Yanlış okumadınız başlığı...Tamı tamına 147 ton kitap kilosu 15 kuruştan satılmış...

Eeee ne var bunda diyenleriniz çıkacaktır içinizden mutlaka. Normal şartlarda belki çok ta önemli bir haber değil ama bu 147 ton kitabın içinde tarihleri çok eskiye dayanan nadide eserler varsa ve bu satış Milli Kütüphane tarafından yapılıyorsa ortada ciddi bir sorun var demektir !

Haberi ilk okuduğumda onlarca soru uçuştu kafamda ... Sattıkları kitapları hiç mi incelememişlerdi? En azından kapaklarını açıp basım tarihe bakmayı bile akıl mı edemediler yoksa zahmet mi etmediler? Yoksa özellikle bilerek mi yaptılar ? Neden döküm listeleri ve tasnifi yapılmamış ? Kim bunlar ve o kütüphanede çalışmayı nasıl hak etmişler ?

Cevaplarını bilmiyorum ama yapılan karşısında PES diyorum ve 1860 yılında basılan Hristiyan  teolojisine göre yazılmış Ermenice bir kitaptan diğerlerine...Başlarına gelenleri okumak isteyenler için aşağıdaki linki tıklayabilirsiniz diyorum...

http://www.hurriyet.com.tr/kultur-sanat/25310113.asp