Batan Bu Köhne Şilep





Garson masa iyi manzarayı değiştir
Sırası mı mehtabın yıldız yağmurunun
Bu gece yalnızım onlar gelmeyecek
Sapa bir yerindeyim umutsuzluğumun
Hava soğuk olmalı ağaçlar bütün duman
Eğer bulabilirsen ölü bir kar getir
Beyazlığı kalın bir su gibi uzayan
Bu gece yalnızım onlar gelmeyecek
Batan bu köhne şilepte ne işleri var

Çünkü battım kasa boş ne para ne çek
Çünkü bütün telefonlar ısrarla alacaklı
Bu gece yalnızım onlar gelmeyecek
Hani o sarışın kirpikleri sırçalı
Yanağını viski bardağıyla serinleten
Sonra Nilay hani kafayı buldu mu ağlar
Cam yeşili Yasemin cıgara dumanı Nurşen
Batan bu şilepte ne işleri var

Garson masa iyi manzarayı değiştir
Büyük şimşek çakmalı gök gürültüsü filan
Şöyle dalları kıran şakırtılı bir yağmur
Köpek havlamaları bulut karanlığından
Zehir bulabilir misin çabucak öldürecek
Artık arsenik mi olur siyanür mü olur
Hangisi olursa olsun hepsi işime yarar
Yoksa bir tabanca bul bir avuç mermi getir
Bu gece yalnızım onlar gelmeyecek
Batan bu köhne şilepte ne işleri var

Attila İlhan

Çingeneler:)

Tamda okuduğum kitabın üzerine geldi bu müzik. 

"Çingeneler her zaman grup halinde, yüksek sesle konuşarak yürüyorlar. Bir yabancının onların inanışlarını ve geleneklerini anlaması mümkün değil. Dilleri Romanca bile bir gizem. Çingenelerin onları bir zamanlar köle olarak satan Macarlarla uzun ve çatışmalı bir ilişkileri var." diye devam ediyor.

Sanki kitabın satırları arasından çıkageldi çingenelerin bu ezgisi...Ben severim çingeneleri...Ayrı bir renktirler yaşamın içinde hatta rengarenktirler. 

Kitabın ismi mi? O daha sonra şimdilik sizi Parno Graszt- Cade shucar'la başbaşa bırakıyorum.

İyi eğlenceler:)




Eski kitap kokusuna dair


Kimyagerlere "Eski kitaplar neden bu kadar güzel kokar" diye soracak olursak,  bize hemen eski kitap kokusunun bileşimini söylerler:  “Çimen kokusu ile bir parça asidin karışımına eklenen küf kokusuyla birlikte hafifçe burna çalınan vanilya kokusu” . Oldukça şairane bir cevap olsa gerek, ancak gerçekten ne sebep oluyor bu kokuya?



Kitapların çoğu organik materyallerden yapılmadır: Kağıt, mürekkep, yapıştırıcı ve lifler. Tüm bu materyaller ışığa, ısıya, neme ve hatta birbirlerine karşı etkileşime girerler ve zaman içinde belli miktarda uçucu organik bileşimler ortaya çıkarırlar. Kitabın yapımında kullanılan materyaller ne kadar değişiklik gösterirse, ortaya çıkan bileşim de o denli farklı olacaktır. Yapılan bir araştırmada 72 kitaptan tam 15 bileşimin her defasında ortaya çıktığı görülmüş, bu bileşimlerin bozulmayı gerçekleştirdiklerine dair güvenilir bir kanıt oluşmuştur. Bu 15 bileşimden bazıları, asetik asit, benzaldehit, butanol, furfural, oktanal, metoksifeniloksim ve diğer komik isimli kimyasallardır.



Tabii ki kitapların o kendilerine özgü kokularının oluşmasında çevresel etmenler ve o kitabı okuyan kişinin yaşamı da etkili. Bu yüzden bazı kitaplar kahve yerine geçebilir; kimileri ise parfüm, çiçek veya hemen yanınıza kıvrılıp uyuyuvermiş bir kedi mesela...


Araştırmacılar, sadece kağıtlardan değil, kitapların kapakların kokularına da dikkat çekiyorlar. Hatta bu sebeple, kitapların ve diğer kağıt belgelerin yaşını ve durumunu belirleyebilmek için geliştirilen bir metot sayesinde, özel bir koku alma donanımı ile kütüphanelere, müzelere ve arşivlere çok daha sağlıklı bir koleksiyon ve saklama imkanı getirileceğinin de bilgisini veriyorlar.

İyi (k)okumalar!

SabitFikir'den alıntıdır...

Gece Onu Dinleyemezsiniz!!!




Dün gazetenin sayfalarını çevirirken böyle bir başlığa rastladım. Gece onu dinleyemezsiniz...Neden dedim kendi kendime neden dinlemeyelim? İlerleyen satırlarda nedeni çıktı meydana. Belki sizler daha önceden biliyordunuz, yaptığı müziği dinlediniz. Ben ise ilk kez duydum adını. Enteresan geldi. Sıra dışı biri. Yaptığı müzik de öyle. Bazen tehditler bile alıyormuş söylediğine göre. Ailesi bile deli gözüyle bakıyormuş ona. Satanist olmadığını Allah'a inandığını söylüyor röportajında. Korku müzikleri yapıyor Emre Aron. Esin kaynağı ise huzur buluyorum, ruhumu dinlendiriyorum dediği mezarlıklar. Gecenin sessizliğinde kayıt yapıyor ve müziklerinde mezarlıklarda yaptığı bu kayıtları kullanıyormuş. 

Dokuz isimli bir albüm çıkarmış. Tılsım, Oda, 13, Lanetli Kukla, Sırat, Sanrı albümdeki parçalardan bazıları. Albüme adını veren dokuzun manası ise mezara ölünün üzerine konan dokuz tahtadan geliyormuş. Parçaları ölüm ve kader teması ağırlıklı. 

Ben Lanetli Kukla adlı parçasını dinledim. Tam bir korku müziği. Emre Aron ile yapılan röportajı okumak ve parçalarını dinlemek için linki tıklayınız. 

Hadi korkun biraz!!!



Hanna'ya Şiirler




"Dört bulut salıverdim gökyüzüne
Gökyüzünün en yücesine, ucuna
Biri turuncu, biri yeşil, biri al, birisi apak
Dört top bulut yolladım gökyüzünün en ucuna
Dört top ışıktan, koskocaman
Turuncusuna sevgi yükledim
Yeşiline dostluk
Arkadaşlık yükledim alına arkadaşlık
Apak buluta barış yükledim,
Ne kadar çok özlemişsek barışı o kadar çok
Gidin dedim bulutlarım yeryüzünün üstüne
Yağın dedim bulutlarım yeryüzüne
Yağmadık hiç bir yer bırakmayın, hiç bir yer,
hiç bir yer
Ama hiç bir yer, hiç bir yürek, hiç bir göz,
hiç bir kulak
Hiç bir ova, hiç bir çiçek bırakmayın
Her yere, her yere, her yere yağın,
Yağın ha yağın,
Yağın ha yağın, yağın ha yağın yağın ha yağın ha yağın
Yağın insan yüreklerine"

Yaşar Kemal