Halfeti'nin Siyah Gülü






Yeni roman "Halfeti'nin Siyah Gülü" bu hafta raflarda.
*****
Aşkın siyah kadife gülü avucunuzun içinde Mardin’desiniz…

Aşk bir rüya mı? İnsanın yüreğini titreten, içine girmek için heyecanla, bir uçak körüğünde bekler gibi beklediği, sonra koşarak içeriye girdiği bir başka dünya mı? Sanki ana karnına yeniden dönüş, orada dünyadaki ruh eşini bulmak mı?

Büyülü şehir Mardin. İnsanın görüp geçirdiği her şeyi tuhaf bir mikserin içinde eritip bambaşka bir dünya yaratan bir uygarlığın beşiği. Antik çağların ulaşılmaz kralı Darius’un, Konservatuvar Kadınlar Korosu’ndaki sarışın tombul Meserret’e gönlünü kaptırması… Ünlü İspanyol yönetmen Luis Buñuel’e çılgınca âşık olan, Halfeti’nin siyah bir gülünün göbeğinden çıkmış eşsiz güzellikteki Rüya Kadın: Halfeti’nin Siyah Gülü.

Bir ihtiyarın yazıp geceyarısı bir kutuya bıraktığı inanılmaz bir aşk, arzu ve tutku mektubu. Bir ihtiras mazbatası… Dört yaşlı adamın hayatın ucuna tutunup belleklerini kaybetmemek ve özgür yaşayabilmek için verdikleri olağanüstü savaş.

Servili dar yollarında sevdanın delice koştuğu eski bir Katalan mezarlığı…
Aldatılan bir kadının acı feryadı ve bilinmeyen dünyalardaki bir çerçevenin içindeki tutsak Paşa.

Aşkın siyah kadife gülü avucunuzun içinde Mardin’desiniz… Nazlı Eray’ın yeni romanı Halfeti’nin Siyah Gülü’nde...



-Nazlı Eray'ın facebook sayfasından alınmıştır-

Yazarken nelere dikkat etmeli?




Böyle bir başlık atıldığında, sanki yazmakla ilgili ortada evrensel kurallar varmış izlenimi uyanabilir. Elbette ki durum öyle değil. Yalnızca, bazı önemli yazarların yazmakla ilgili olarak verdikleri ipuçlarını ve önerilerini biraraya getirelim istedik. Belki sizin de bunlara ekleyecek birkaç şeyiniz vardır, kim bilir!

Elmore Leonard
  1. Bir kitaba, asla havadan söz ederek başlamayın.
  2. Hesapsız ünlem kullanmayın. 100.000 kelimelik bir düzyazıda en fazla iki ya da üç tane ünlem olmalı.
  3. “Birdenbire” sözcüğünü asla kullanmayın.
  4. Margaret Atwood değilseniz, bir yeri ya da bir şeyi tasvir ederken aşırı ayrıntıya girmeyin.

Diana Athill
  1. Cümlelerinizin ritmini kontrol etmek için, yazdıklarınızı sesli bir şekilde kendinize okuyun.
  2. Silin (hatta SİLİN): ancak olmazsa olmaz sözcükleri tutarak, gerekli sözcükler anlamlı hale gelebilir.

Margaret Atwood
  1. Uçaklarda yazmak için kurşunkalem kullanın. Tükenmezkalemler akabilir. Peki, ya kurşunkalem de kırılırsa? Kalemi açamazsınız, çünkü uçaklarda kesici alet bulunduramazsınız. O zaman: Yanınıza iki kalem alın.
  2. İki kalemin de ucu kırılırsa, metal ya da cam tırnak törpüsüyle ucunu açabilirsiniz.
  3. Üzerine yazacak bir şey alın. Kâğıt olabilir. Olmadı, bir tahtanın ya da kolunuzun üzerine de yazabilirsiniz.
  4. Bilgisayar kullanıyorsanız, yazdığınız her şeyi yedekleyin.
  5. Sırt egzersizleri yapın.
  6. Kitabınızı, okuyup fikirlerini söylemeleri için bir ya da iki arkadaşınıza verin. Asla, duygusal ilişki yaşadığınız kişiye vermeyin, tabii ayrılmayı planlamıyorsanız.
  7. Ormanın ortasında oturup durmayın. Kaybolduysanız ya da tıkandıysanız, geldiğiniz yoldan geri dönüp başka bir yola girin. Karakteri değiştirin, zamanı değiştirin, açılış sayfasını değiştirin.

Roddy Doyle
  1. Masanızın üstünde, sevdiğiniz yazarın bir fotoğrafı olmasın; hele ki o yazar, intihar etmiş bir yazarsa.
  2. Kendinize nazik davranın. Sayfaları olabildiğince hızlı doldurun: çift boşluklu yazın, iki satırda bir yazın ve her sayfa bittiğinde, bunu bir zafer olarak görün.
  3. 50. sayfaya geldiğinizde sakinleşin, niteliği düşünmeye başlayın. Gerginleşin– budur.
  4. Günde sadece birkaç web sayfasına girin.
  5. Yazmadığınız kitabı gidip de Amazon’da aratmayın!
Richard Ford
  1. Sevdiğiniz ve yazar olmanın iyi bir fikir olduğunu düşünen biriyle evlenin.
  2. Çocuk yapmayın.
  3. Kitabınızla ilgili yazılan değerlendirmeleri okumayın.
  4. Kitaplarla ilgili değerlendirmeler yazmayın.
  5. Sabah sabah ya da gece geç vakitte eşinizle tartışmayın.
  6. Yazarken bir şey içmeyin.
  7. Editörlere mektup/e-posta atmayın (Kimse sallamaz).

Jonathan Frenzen
  1. Okur bir arkadaştır; rakip ya da taraftar değildir.
  2. Yazarken “Sonra” sözcüğünü kullanmayın. Bunun için “ve” sözcüğü var(Notos: Bilge Karasu’nun “ve” sözcüğünü asla kullanmamış olması geldi aklımıza!)
  3. Çok bariz bir birinci şahıs ağzı kendini karşı konulamaz şekilde ortaya koymadığı takdirde üçüncü ağızdan yazın.
  4. Bilgiye erişim ücretsiz ve evrensel olduğu için, roman yazarken kapsamlı bir araştırma yapmak da şart oldu.

Bunlar, yazarların öneri niteliğinde uyarılarının bir dökümü, özeti. Yalnızca bu kadar. Biraz eğlendirici, belki biraz da yol gösterici.
"Notos Hayal Adası"ndan alıntıdır
Kaynak: guardian.co.uk

SARI YAĞMUR

Pirene dağlarında Sobrepuerto denilen yerde terk edilmiş Ainelle'de son kalan kişidir yaşlı adam. Köpeği ile birlikte kendine bu bomboş yerde bir yaşam kurmuştur.

Okuyucuya, köyün yok oluşunun tek tanığı olarak tanıtır kendini.

"Önceleri yavaşça ama sonra neredeyse aceleyle diğer bir çok Pirene köyünün halkları gibi Ainelle halkı da taşıyabilecekleri ne varsa arabalarına yükleyip evlerinin kapılarını kapadılar ve vadiden aşağı inen patikalarda ve yollarda sessizce yok oldular." diye anlatıyor köyün terk edilişini.

"Sanki dağlardan birden garip bir rüzgar esmiş her kalpte ve her evde bir fırtınayı dürtüklemişti....Ainielle giderek insansız, sonsuza kadar yalnız ve boş kalmıştı." diye devam ediyor anlatısına okuyucusunuda yalnızlığının içine çekerek.



İnsanların ardına bakmadan terk ettiği bu köyde hiçliğin ıssızlığın içinde tek dostu köpeği ile yaşamaya çalışıyor. İçinde bulunduğu ıssızlığı, yalnızlığı ve her an hissetiği ölümü hissettiriyor satırları arasında. Ölüm ve yalnızlık her yere o kadar çok işlemiş ki ağaçların özsularına bile sızıyor hikaye boyunca.

Her geçen gün fırtınadan veya kardan bir ev çöküyor köyde. Dolaşmaya çıktığı bomboş sokaklarda sahibinin dönüşünü umutsuzca bekleyen her evden bir anı çıkıyor önüne. Gece çanlar çalmadan gömülen hasta çocuk, gitmek istemediği topraklardan çocukları tarafından sürüklenircesine koparılan Amor, kasabanın eski sakinlerinin hayaletleri.

Günün birinde evin eski sakinlerinin hayalleriyle muhabbete oturuyor ve sarı yağmur dalga dalga her yeri kaplıyor.

İspanyol yazar Julio Llamazares'in kitabı Sarı Yağmur. İnci Yankı tarafından dilimize çevrilmiş. Kitabı okurken kendinizi o yalnızlığın ve boşluğun içinde hissediyorsunuz. Bomboş köy, eski evler, her tarafı kaplayan bembeyaz kar, etrafı kavuran sıcak, uğuldayarak köyün sokaklarında dolaşan öfkeli rüzgar, geceyi bile sarıya boyayabilen yağmur ve bu ortamın içinden insan hikayeleri.

Gördüğüm kadarıyla Llamazares'in türkçeye çevrilen tek kitabı Sarı Yağmur. Çok güzel bir türkçeyle dilimize çevrilmiş. Okumak isteyenlere son bir not:  kitapla ilgili tek sorun basımının tükenmesi ve kitapçılarda bulunamaması. İnternet üzerinden satışı halen devam ediyor (Can Yayınları, İdefix, Kitap Yurdu ).
Okumayı sevenlerin kaçırmaması ve kütüphanesinde yer alması gereken bir eser...
Benden söylemesi:)

SARI YAĞMUR          JULIO LLAMAZARES                      CAN YAYINLARI

Annem haklıymış



Annem derdi ki: “Terli terli su içme.”İçten içe kızardım ona
Oyunun en tatlı yerinde
Bu müdahale de niye?
Hastalanınca anlardım ki!
Annem haklıymış.
Annem derdi ki: “Sakın geç kalma.”
Meraklanırmış sonra
İçten içe hayıflanırdım ona
Gidenin dönmesini beklerken anladım ki!

Annem haklıymış.
Annem derdi ki: “Odanı dağıtma.”
İçten içe karşı gelirdim ona
Toparlamayı erteleyip dururken
Hayatımı dağıttığım anlarımda anladım ki!
Annem haklıymış.
Annem derdi ki: “Öfkende fakir ol, sevginde zengin.”
İçten içe önemsemezdim bakışlarımla
Kırdığım kalpleri telafi edemediğimde anladım ki!
Annem haklıymış.
Annem derdi ki: “Tek kişilik yaşama.”
Diğer türlüsü bencillik olur
Sevilmezmişim sonra
İçten içe güler geçerdim bu kelâma
Yalnızlık ağır gelmeye başlayınca anladım ki!
Annem haklıymış.
Annem derdi ki: “Doğal ol, yapmacık olma.”
İçten içe burun kıvırırdım ona
Ezberlediğim yaşam biçiminin tatsızlığını fark edip
Rollerimi karıştırmaya başlayınca anladım ki!
Annem haklıymış.
Annem derdi ki: “Gençliğinin kıymetini bil, geri gelmez bir daha.”
İçten içe sitemkâr davranırdım ona
Yüzümdeki çizgiler
Saçımdaki beyazlar zafer kazandıkça anladım ki!
Annem haklıymış.
Annem derdi ki: “Bir dilek tut, gerçek olana kadar çabala.”
İçten içe söylemesi kolay, yapması zor derdim ona
Hayatımı sorgulamaya başlayıp
Sürekli yapamadıklarım aklıma geldiğinde anladım ki!
Annem haklıymış.
Annem derdi ki: “Bu sözlerimi kullan, yabana atma.”
Şimdi…
İçten içe teşekkür ediyorum ona
Çünkü…!
Ben de bir anneyim…
Bana miras kalan bu cümleleri sarf ederken bileceğim ki!
Ben haklıyım…
-Alıntı-