AB standartları sürücülerin ezberini bozdu:))

                                                        Seç, beğen, al...
 
Bu haberi okuyunca çok güldüm. AB uyum sürecinde değiştirilen bazı trafik işaret levhalarının yanlış anlaşıldığı ortaya çıkmışşşş:))))
 
Ahhh Aziz Nesin neredesin, tam senlik bir vaka. Kalk ta gör:)
 
Aslında haklılar. Trafikteki bütün keşmekeş yeni levhalardan kaynaklanıyor. Bugüne kadar herşey ne kadar düzenliydi. Kimse kimseyi sollanmayacak yerde sollamaz, girilmezden girilmez, dönülmezden dönülmez, yayalara yol verilir, kaç km yazılıyorsa o kadar sürat yapılır, emniyet şeridi asla kullanılmaz. Park edilmezde park edenide gördük, sol şeridi tıkayıp telefonda sohbet edeninide, levhaları kurşunlayanlarıda, yükseklik levhasına aldırmayıp 'arkadaşlar geçersin dedi' diyerek koca otobüsü köprünün altına sıkıştıranınıda. Ne var ki şurada biz bize gül gibi geçinip gidiyorduk trafikte. Nerden çıktı bu AB levhaları anlamadım gitti. Ortalığı birbirine kattı. 
 
 
 
Şaka bir yana bir önceki levhalarla AB süreci çerçevesinde kullanılan levhalar arasında farklılık olsada tersini çağrıştıracak kadar bir farklılık olmasa gerek ama fırsattan istifade levha değişti ya anlamadım ayağına yatar cezadan kurtulursun kuralı trafikte en geçerli kural bu aralar herhalde. 
 
Sonuç biz trafiğinde, levhalarında, saygısız sürücülerinde eski halini biliyoruz. Eskisi neydi ki yenisi ne olsun...
 
Aziz Nesin haklıydı galiba...Ne dersiniz:))  
Sürücülerin ezberi bozuldu

Ankara'da yapılan bir araştırmada, Avrupa Birliği'ne (AB) uyum sürecinde değiştirilen bazı trafik işaret levhalarının tam tersi anlam çağrıştırdığı ortaya çıktı.

Orta Doğu Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Ulaşım Araştırma Merkezi'nden Dr. Hediye Tüydeş Yaman ve Erkut Kırmızıoğlu tarafından Emniyet Genel Müdürlüğü Trafik Eğitim Araştırma Daire Başkanlığının desteğiyle Karayolu Trafik Güvenliği Kurulu Alt Çalışma Grubu'nun seçtiği, trafik güvenliğine etkisi yüksek olması beklenen ve AB uyum süreci kapsamında değişen levhaları da içeren 39 trafik işaret levhasının bilinirlik düzeyi araştırıldı.

Araştırma kapsamında hazırlanan ankete, büyük çoğunluğu üniversite mezunu, sürücü belgesi olan, bin 134'ü erkek, 327'si kadın olmak üzere toplam bin 478 sürücü katıldı. Ankete katılanların 271'i otobüs ve taksi şoförü gibi profesyonel sürücü olduğunu ifade ederken, bin 160 katılımcı ise profesyonel olarak sürücü olmadığını belirterek ankette trafik levhalarıyla ilgili soruları yanıtladı.

Anket formunda yer alan her levhanın anlamı için verilen yanıtlar, “ters, yanlış, yorumsuz, kısmen doğru, yanıtlar doğru” şeklinde kodlandı.

Katılımcıların verdiği yanıtlara göre, bazı trafik işaret levhalarının tam doğru olarak bilinmesine rağmen,bazılarının hiç bilinmediği yada yanlış bilindiği, hatta bazıların ters anlam çağrıştırdığı görüldü.

Haberin devamını okumak için linki tıklayınız:)

İşte insan beynini geliştiren on roman

İşte insan beynini geliştiren on roman

Bilim dünyası sonunda edebiyata da el attı ve insan beynini farklı bir biçimde etkileyen on romanı tespit etti. Listede Tolstoy da var Virgina Woolf da.

EDEBİYATIN ‘iyileştirici’ niteliğinden yola çıkan bir grup bilim insanı, nitelikli romanların insan beynini geliştirip keskinleştirdiğini, sosyal bağları güçlendirerek kişiliği değiştirdiğini ve ilişki kurmayı kolaylaştırdığını koydu ortaya. Toronto Üniversitesi öğretim üyesi psikiyatr Keith Oatley ve Ingrid Wickelgren tarafından Scientific American’da yazılan makaleye göre, roman kahramanlarıyla özdeşleşmek, hem hayal dünyasını zenginleştiriyor, hem de sosyal bağları güçlendiriyor.

Nitelikli bir roman, bu etkileriyle insan beynini de keskinleştiriyor ve insan davranışlarına ilişkin sağlam ipuçları veriyor. İki bilim insanı, insan beynini en fazla geliştiren on romanı da tespit etmişler. Listede Tolstoy’un Anna Karenina veya Virginia Woolf’un Bayan Dalloway’ın yanı sıra Muhsin Hamid’in 2007 yılında yazdığı ‘The Reluctant Fundamentalist / Gönülsüz Köktendinci’ isimli romanı da yer alıyor. Bakın bakalım, siz ne kadar etkilendiniz bu romanlardan...

Listede yer alan on roman

- Johann von Goethe / Genç Werther’in Çektikleri (1787)
- Jane Austen / Aşk ve Gurur (1813)
Haberin devamını okumak için linki tıklayınız...

NARDUGAN'DAN ÇAM AĞACINA



Yılbaşı yaklaşıyor. Caddeler, mağazalar ışıl ışıl. Çam ağaçları süslenmeye başladı. Yılın en sevdiğim dönemi. Yeni yıl, yeni umutlar, yeniden doğuş...Herkesin farklı istedikleri vardır gelecek yıldan ama ben her yıl aynı şeyi dilerim saat 24.00 vurduğunda. Sağlık, huzur, mutluluk ve şükrederim böyle geçirdiğim her dakika için.

Her yıl evin bir köşesine çamımızı kurarız. Kıpkırmızı narlarımız evin masasında yerini alır. Kırmızı ve yeşildir benim için yılın bu döneminin renkleri.

Noel Baba vardır hani bu ülkenin topraklarında Demre'de doğupta yabancılara kaptırdığımız Santa Clause. Ufak tefek hediyeler bırakır çamın altına 31 Aralıkta açılmak üzere ev halkına.

Ağaç süsleme geleneğinin geçmişini Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ'dan dinleyelim. Bakın neler anlatıyor Çığ yılbaşında süslenen ağaçlarla ilgili...

Daha çok erken ama hepinize mutlu, sağlıklı, huzurlu ve nar taneleri kadar bereketli bir yıl dilerim. Her şey gönlünüzce olsun:)





HIRİSTİYANLARIN İsa’nın doğuşu olarak kutladığı Noel, çok eski Türklerin yeniden doğuş bayramıdır.

Türklerin, tektanrılı dinlere girmesinden önceki inançlarına göre, yeryüzünün tam ortasında bir akçam ağacı bulunuyor. Buna ‘hayat ağacı’ diyorlar. Bu ağacı, motif olarak bizim bütün halı, kilim ve işlemelerimizde görebiliriz.

Türklerde Güneş çok önemli. İnançlarına göre gecelerin kısalıp gündüzlerin uzamaya başladığı 22 Aralık’ta gece gündüzle savaşıyor. Uzun bir savaştan sonra gün geceyi yenerek zafer kazanıyor. İşte bu Güneş’in zaferini, yeniden doğuşu, Türkler büyük şenliklerle akçam ağacı altında kutluyorlar. Güneş’in yeniden doğuşu, bir yeni doğum olarak algılanıyor.

Bayramın adı NARDUGAN (nar=güneş, tugan, dugan=doğan) doğan güneş.

Güneşi geri verdi diye Tanrı Ülgen’e dualar ediyorlar. Duaları Tanrı’ya gitsin diye ağacın altına hediyeler koyuyorlar, dallarına bantlar bağlayarak o yıl için dilekler diliyorlar Tanrı’dan. Bu bayram için, evler temizleniyor. Güzel giysiler giyiliyor. Ağacın etrafında şarkılar söyleyip oyunlar oynuyorlar. Yaşlılar, büyükbabalar, nineler ziyaret ediliyor, aileler bir araya gelerek birlikte yiyip içiyorlar. Yedikleri, yaş ve kuru meyveler, özel yemek ve şekerleme. Bayram, aile ve dostlar bir araya gelerek kutlanırsa ömür çoğalır, uğur gelirmiş. Akçam ağacı yalnız Orta Asya’da yetişiyormuş. Filistin’de bu ağacı bilmezlermiş.

Bu yüzden bu olayın Türklerden Hıristiyanlara geçtiği ve bunu da Hunların Avrupa’ya gelişlerinden sonra onlardan görerek aldıkları söyleniyor.

İsa’nın doğumu ile hiç ilgisi yok.

“Doğum, güneşin yeniden doğuşu.”
Muazzez İlmiye ÇIĞ Sümerolog



 

Efsanevi lider hayatını kaybetti

Efsanevi Çek lider hayatını kaybetti

Çekoslovakya'daki sosyalist rejimin "kadife devrimle" sona ermesinde, ülkenin Çek Cumhuriyeti ve Slovakya olarak ikiye bölünmesinde kilit rol oynayan, demokratik seçimle göreve gelen ilk Cumhurbaşkanı Çek lider Vaclav Havel, bugün hayatını kaybetti.

Çek televizyonunun duyurduğu haberde, bu sabah hayata gözlerini yuman 75 yaşındaki Vaclav Havel'in ölümünün birden çok hastalığa bağlı olduğu belirtildi.
Havel'in basın danışmanı Sabina Tancevova, yaptığı açıklamada, eski başkanın uykusunda öldüğünü söyledi. Havel'in sağlık sorunlarının, 1980 yılında hapisanede geçirdiği ve iyi tedavi edilmeyen zatürreye ve yakalandığı akciğer kanserine bağlı olduğu açıklandı.
1989'daki Komünizm karşıtı "Kadife Devrim"in lideri olarak tanınan Havel, 1989'dan 2003'e kadar önce Çekoslovakya'yı, ardından Çek Cumhuriyeti'ni yönetti. Havel, ülkesinde 1989'da gerçekleştirilen şiddet içermeyen devrim sonrasında, demokratik bir seçimle göreve gelen ilk Cumhurbaşkanıydı.
AİLECE DÜŞMAN İLAN EDİLDİLER
5 Ekim 1936'da Prag'da dünyaya gelen Vaclav Havel, ülkede işadamı olarak çalışan, hümanizm savunucusu bireylerden oluşan varlıklı bir ailede büyüdü. Ailece, komünistler tarafından "Almanlarla beraber çalışmak"la suçlandılar ve "düşman sınıf" ilan edildiler. Bu yüzden, genç Havel'in okula gitmesi, o dönemin hükümetince engellendi. Bunun üzerine, dört yıl boyunca bir kimya laboratuvarında yardımcı teknisyen olarak çalışan Havel, bir yandan da bir lisede akşam derslerine katılarak üniversite sınavına hazırlandı. Böylece, Prag Yüksek Teknik Okulu'nda ekonomi okumaya hak kazandı.
Ailesi sayesinde edindiği insan hakları savunuculuğu onu, 1950'lilerde komünizmin yıprattığı veya yok ettiği Çekoslovakya Cumhuriyeti'nin insani değerleri üzerine yazılar yazmaya yönlendirdi. Henüz 19 yaşındayken makaleler, haberler yayımlamaya başladı. 

Haberin devamını okumak için linki tıklayınız....

Aragon ile Elsa




Paris sokaklarında pırıl pırıl bir yağmur,
oradan oraya sürükleniyor yapraklar, 
kuşlar saçak altlarına sığınıyor.
kahvede
camın ardında bir çift göz
çiçek satıcısının çiçeklerine bakıyor
birdenbire açılan rengarenk şemsiyelere

Paris’in düşüşünü unutmuyor hiçbir zaman
direnmenin çoklu günlerini
gözleri parlıyor Elsa’nınki gibi
kapıdan içeri girince beklediği

Paris bu yağmurlu günde daha da güzel
eğilip bakıyor gözlerine Elsa’nın
yüreği aşk bozgunuyla yıkık
kaygılı, tedirgin düşünceler içinde

Paris’in bu yağmurlu gününde
ikiyi bölüyor bir damlayı
güzel havalar için bir yarısı
öbür yarısı derin gözleri için Elsa’nın

Ahmet Ada