Çocuk dünyasında e-kitaba yer yok

Hayatımı kolaylaştıran teknolojiyle her zaman barışık olmuşumdur ama iş kitap okumaya gelince e-kitabı kabullenemedim doğrusu. Bana göre kitap kokusu hissedilerek, sayfaları çevrilerek, kelimeleri arasında kaybolunarak okunmalı. Bilgisayardan, cep telefonundan farkı olmalı. Hissedilmeli, saygı duyulmalı, okuyucu kitabı ile büyülü bir ilişki kurabilmeli. Kitap kitap olmalı yani, tabletlerin içine hapsedilmemeli. İşte bu yüzden e-kitaba ısınamadım ve almadım.

Bugün Hürriyet Gazetesi'nde aşağıdaki haberi okuyunca paylaşmak istedim. Çocuklar ve e-kitap.

Günümüzün okuyan çocukları halen matbu kitabı tercih ediyorlarmış. Ve umarım ısrar ederler bu tercihlerinde. Aslında bir çok konuda olduğu gibi bu konuda da görev öğretmenlere ve ailelere düşüyor. Önce matbu kitap sonra belki e-kitap. 

İşte Hürriyet'in haberi:

Dünyanın dört bir tarafında e-kitaplar basılı kitabın yerine almaya başladı. Ancak çocuklar için matbu kitap bütün cazibesini koruyor.

Sekiz yaş altı çocuklarda e-kitap satışı neredeyse hiç yok. Türkiye’de de pek çok yayınevi e-kitap yayıncılığına geçtiği halde çocuklar için ciddi anlamda tek bir e-kitap mevcut değil. 
GEÇTİĞİMİZ günlerde New York Times’ta çocukların dünyasında e-kitaba fazla yer olmadığına dair bir yazı yayımlandı. Yazıya göre, çocuk kitapları söz konusu olduğu zaman e-kitapların payı yüzde 5 bile değildi. Çünkü çocuklar basılı kitapları tercih ediyor, kitaba dokunmak, sayfaları çevirmek istiyordu. Ancak basılı kitapları tercih edenler sadece çocuklarla sınırlı kalmıyordu. Kindle gibi teknolojik aletleri ellerinden düşürmeyen anne-babalar bile çocukları söz konusu olduğunda tercihlerini matbu kitaptan yana koyuyorlardı.

Can Yayınları: Hiç görmedik

Bunun üzerine Türkiye’deki durumun ne olduğunu araştırmak için Can Çocuk Yayınları’nın kapısını çaldık. Çocuk kitapları Koordinatörü İpek Gür kendilerinin bugüne kadar çocuklar için e-kitap hazırlamadıklarını, büyük yayınevlerinden herhangi birisinin kitap listesinde de böyle bir şey görmediğini belirterek, “Basılı kitap hiçbir zaman popülerliğini yitirmeyecek, çocuklar doğal olarak renkli ve albenili kitapları ve o kitapların sayfalarını çevirmeyi tercih ediyor” dedi.

Çocuklar matbuyu seviyor

Çocuklara yönelik ‘bir dolu kitap’ isimli bir internet sitesini yöneten Banu Aksoy ve Yıldıray Karakiya ise çocukların matbu kitaptan daha çok keyif aldıklarına dair herhangi bir araştırma görmediklerini hatırlatarak, “E-kitap fikrinin de henüz yeterince kabul gördüğünü düşünmüyoruz. Bir Dolap Kitap okur kitlesinden gördüğümüz kadarıyla anne-babalar matbu çocuk kitaplarına ilgi gösteriyor. Buna bağlı olarak çocuklar da daha çok matbu kitaplarla haşır neşir oluyorlar” dediler.

Peki kendileri çocukların e-kitaba ilgi göstermemesini nasıl yorumluyordu? Cevap son derece netti: “Eğer e-kitaptan kastedilen bildiğimiz matbu kitabın aynısını elektonik bir ortamda sunmaksa (PDF ya da Kindle, fark etmez), çocukların akıllıca davrandıklarını düşünüyoruz. Biz de örneğin Yaşar Kemal’in bir eserini ya da Pıtırcık’ın maceralarını matbu kitap dururken elektronik ortamdan okumayı abesle iştigal olarak görüyoruz. Bence e-kitaplar basılı kitaplara ne kadar benzerlerse, o kadar okunmaz oluyorlar. Ama etkileşimli kitaplar söz konusu olduğunda çocukların ilgisiz kaldığını hiç ama hiç sanmıyorum.”
Tür yayıncılar da ilgisiz
Yaptığımız kısa bir araştırma Doğan Kitap, YKY, İşkültür gibi çocuk yayınlarına ağırlık veren yayınevlerinin çocuklara yönelik e-kitap konusunda hiç de arzulu olmadıklarını koydu ortaya.
Haberin detayını görmek için aşağıdaki linke tıklayınız...
http://bit.ly/tRTIPv

"Evrim" sansüre takıldı

İNTERNET FİLTRESİNİN AMACI NE??
 
YORUMSUZ!!!!
 
 
"Evrim" sansüre takıldı

"Güvenli İnternet" kapsamında Darwin'in Evrim Teorisi de sansüre takıldı. Evrim Teorisi'ni anlatan siteye Çocuk Profili altında yasak gelirken, bu teoriye karşı olan siteye ise erişim sağlanabiliyor.

"Güvenli İnternet" döneminin başlamasıyla birlikte kullanıcılar artık Aile veya Çocuk Profili arasında seçim yapabiliyor ve filtreye kendi isteğiyle tabi tutulabiliyor.

Ancak bu profillerin devreye girmesiyle birlikte hangi web sitelerinin bu profillerde yasaklandığıyla ilgili net bir bilgi yok. Çocuk ve Aile Profil Kriterleri Çalışma Kurulu'nun kararıyla belirlenen yasaklı siteler
http://www.guvenlinet.org adresinden de kontrol edilebiliyor. Kullanıcıların oyları da sitelerin yasaklanmasında etkili oluyor.

Akademisyen ve aynı zamanda blogger olan A. Murat Eren ise, Twitter hesabında ilginç bir yasağı takipçileriyle paylaştı. Evrim Teorisi'ini ziyaretçileriyle paylaşan "evrimianlamak.org" sitesi Çocuk Profili altında yasaklı görünürken, bu teoriye karşı duran "evrimaldatmacasi.com" ise filtereye takılmış değil ve bu profil altında görüntülenebiliyor.
Haberin devamını okumak için aşağıdaki linke tıklayınız...

 http://bit.ly/scP2CA

PİYANO


1945 yılında Atina'dan gemiyle getirilip Galata Rıhtımı'na indirilen kuyruklu bir piyano, sahibi ünlü soprano Elvira de Hidalgo'nun ve genç, yakışıklı bir o kadar da çapkın hukukçu Cevat'ın tutkulu aşkını anlatıyor Yiğit Okur Piyano'nun satırlarında. 

Elvira ve Steinway piyanosu  günlerini çeşitli kadınlarla geçiren, mirasyedi Cevat'ın hayatına tesadüf eseri girer ama bir daha çıkamaz. Cevat'ın hayatındaki unutulmaz kadındır De Hidalgo.


Elvira'nın gerçek yaşam öyküsü olmamakla birlikte romanın esin kaynağıdır. Kitabın tanıtım sayfasındaki şu cümle ise dikkat çekici " Romandaki kimi kişiler gibi Piyano'da gerçek yaşamdan alınma bir kahraman; romanda bambaşka yazgısı olsa da, İstanbul'un seçkin müzikseverlerinden birinin evinde hala yaşamını sürdürüyor."


Roman 1945-1980 arası Türkiye'sinde geçiyor. 1960 devrimini, tek partide rejiminden çok partili döneme geçişi, Türkiye'nin savaş sonrası yıllarındaki toplumsal koşullarını o günlerin seçkin kesiminden insan manzaraları sunarak anlatıyor diyerek son noktayı koyuyor tanıtım yazısına.


Elvira  de Hidalgo ve Cevat dışındaki karakterlere gelince, evin sağır hizmetçisi Sakine'nin ve kızı Gülpembe'nin dramatik hayat hikayesi çıkıyor karşımıza sayfaları çevirdikçe, sonra Esra giriyor satırların arasına. Onunda güzel başlayan ama şaşırtıcı devam eden bir öyküsü var, Suzi-Murat ve Cevat'ın aşk ilişkileri ve diğerleri. Sahneye biri giriyor öbürü çıkıyor ve böyle devam ediyor taa ki...


Her zamanki gibi kitaptan tadımlık cümleler:

 "Tatlar geleceğe doğru arzu, hırs geçmişe doğru anıdır."


"Yaşamımın ileriki yıllarında  daha da belirgin fark edecektim: hangi ulustan, hangi toplumsal tabakadan olursa olsun, kadınların çantaları aktar dükkanına benzer. Gerekli gereksiz her şey vardır içlerinde ama aradıklarını bu panayırda bir türlü bulamazlar."


"Geçmişimizin yüzyıllarını sırtımızda taşımak hem övgüdür, hem sorumluluk hemde boş bir avuntu."


Ve son olarak barmenlerle ilgi bir bölüm:)


"Barmenlerle konuşmak bir tür psikiyatridir. Bunlar doktorlardan iyidir. Kırk kez psikoloğa ya da psikiyatra gitmek yerine, bir akşam saatini barmenle geçirirseniz, geçicide olsa, ruhsal sağlığınıza kavuşursunuz. Tabii barmenin deneyimli, usta bir zanaatkar olması koşuluyla. deneyim kadar; barmenin oynak bir zekaya sahip olması, geçici tedavi için esastır. sözcüklerle yapılan bir tenis maçıdır. Her attığınız top aynı hızla gelip sizi bulur. Siz bir daha vurursunuz, top gider gelir. Ya da tek kaleye şut çekersiniz. Barmen kalecidir. Bazen hatır için gol yer, bazende sözde plonjonlarla topu çıkartır, ama en iyi şutlayacağınız şekilde topu tekrar size atar."


Piyano                                           Yiğit Okur                                               Can Yayınları
  

                                                                                         
                                                                                                      



      

Balık Deniz Atları ve Tavuskuşu


Bugününü güzel bir sergi gezerek değerlendirmek isteyenlere....


Ayşegül Yeşilnil'in "Balık, Deniz Atları ve Tavuskuşu" resim sergisi Tuzla Belediyesi Sanat Galerisi'nde sanatseverlerle buluştu.

Eserleri, Unesco tarafından "Uluslararası ustalık belgesi" ile onurlandırılan Ayşegül Yeşilnil'e ait 55 özgün eser, Uluslararası ressam ve caz sanatçımız Ayşegül Yeşilnil’in özgün fırçasıyla oluşturduğu resimleri 31 Aralık 2011 tarihine kadar Tuzla Belediyesi Sanat Galerisinde izlenebilir.

Eserleri, UNESCO tarafından “Uluslararası ustalık belgesi” ile onurlandırılan sanatçımız geçtiğimiz yıl Meksika Bienalinde, Türkiye’yi başarıyla temsil etmişti.


KİM: Ayşegül YEŞİLNİL Resim Sergisi
NE ZAMAN: 01-31 Aralık
NEREDE: Tuzla Belediyesi Sanat Galerisi Cami Mah. Cumhuriyet Cad. 99/A 

AYŞEGÜL YEŞİLNİL KİMDİR?

1982'de Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Resim Bölümü - Tekstil Tasarımı Ana SanatDalı'ndan mezun olan sanatçı, Türkiyede ilk kez Üniversite bünyesinde açılmış olan "Moda Tasarımı" uzmanlık dalına giren ilk öğrenci olarak hocası Ayten Sürür'den tek başına eğitim alarak; Türkiye'de döneminin tek ve ilk Üniversite mezunu moda tasarımcısı oldu. İstanbul Vakko Fabrikası'nda modadesinatörlüğü yaptı. Çeşitli ihracat firmalarında kreatör olarak çalışan Yeşilnil'in tasarımları uluslararasıfuar defilelerinde sergilendi. Ev ve tekne dekorasyonlarına yönelik tekstil ürünleri üretti. İpek ve çeşitli tekstil ürünleri üzerine yaptığı batik çalışmaları, giysi, eşarp ve yastık tasarımları, birçok sanat galerisinde sergilendi. İzmir Devlet Opera ve Balesi için afişler hazırladı.

Güzel Sanatlar Fakültesi - Müzikoloji bölümünün çok sesli korosunda Erdoğan Okyay'dan ve sonrasındaİstanbul'da Nükhet Ruacan'dan Şan eğitimi aldı. 1985 yılından beri yapmış olduğu resimler, caz resimleri ve mitolojik resimlerden oluşan eserleriyle 17 kişisel sergi gerçekleştirdi.

Resim çalışmalarının yanı sıra, 1987 yılından itibaren, birçok tanınmış caz müzisyenleriyle birlikte,profesyonel olarak caz söylemeye başladı.

Caz şarkıları söyleyen ve caz resimleri yapan "tek sanatçı" olan Ayşegül Yeşilnil, birçok konser, caz kulübü ve festival etkinlikleri gerçekleştirdi.

Haberin devamı için aşağıdaki linki tıklayınız...



Kalemliğim:)

Dün elinde sımsıkı tuttuğu, sanki yıllardır toprak altında kalmış ve gün ışığına çıkartılmış ufak eçiş büçüş  keramik bir vazoyla heyecanla kapıdan içeri girdi.

"Bunu sana yaptım, bugünkü seramik dersinde, içine kalemlerini koyarsın ama daha tamamlamadım, boyanması lazım, boyayım öyle vereceğim"

Yüzümdeki gülümseme daha da arttı bu ardı ardına sıraladığı kelimeleri duydukça. Beni düşünerek yapmıştı. Kimbilir ne kadar özendi güzel bir şey çıkartabilmek için. Nasıl da biliyor benim bu tür elişi keramiklere ilgimin olduğunu.

Şeklini incelediğimde aslında hiçte eçiş büçüş olmadığını, mağazalarda 'özel tasarım' adı altında yüzlerce liraya satılanlardan daha güzel olduğunu gördüm. Bir çok kişinin değişik bir ürün çıkartmak için günlerini verdiği keramiği, 45 dakikalık seramik dersinde yüreğinin derinliklerinden gelen duyguyla yoğurmuş hamurunu, kurutmuş, ve herşeyden en önemlisi beni düşünerek yapmış. Nasıl güzel gözükmez gözüme...

Herkes herkes için bir şeyler yapıyor, yapmaya çalışıyor elinden geldiğince ama bir çocuğun yaptığı kadar değerli olabiliyor mu acaba? Bence değil...Hiç bir şey onların küçücük dünyalarından kopup gelenler kadar güzel, saf ve değerli olamıyor. 

En değerli kalemliğim namı-ı değer Eçiş Büçüş:)  (Ne yapalım bütün sanatçıların eserlerinin bir ismi var benim ki de bu). Ama henüz boyamadığı için içine kalemlerimi koyamadım...