Bu yaz okuma listemin en başına almıştım Enis Batur’un
Kitap Evi’ni. Dragos’ta miras olarak bırakılan koskoca bir kütüphane ve envai
çeşit kitap, adını sır gibi sakladığı vefat eden müvekkilinin isteği
doğrultusunda onu yeni sahibine ulaştırmaya çalışan ketum avukat Rıza Bey ve
neler olduğu anlamaya çalışan yazarımız… Sayfalar ilerledikçe benim okuma
ritüelimi alt üst ettiler.
Genelde çok sevdiğim kitaplar çabuk bitmesin isterim.
Uzattıkça uzatırım, elimde süründürdükçe süründürürüm, bitmez tükenmez çaresiz
bir aşk yaşarım sonu gelmesin isteği ile. Herkesin ayrı bir okuma şekli vardır.
Benim ki de böyledir işte.
Evde, gemide, uçakta, sahilde, gecenin sessizliğinde ya
da şu anda olduğu gibi esen rüzgârın yaprakları birbirine kavuştururken
çıkarttığı sese baykuşun geceyi bölen çığlığının karıştığı, uzaktan gelen
dalgaların onlara eşlik ettiği yıldızlı gökyüzünün altında başka dünyalara,
başkalarının hayatlarının içine sızmaktır benim için kitaplar ve okumak.
“Okumanın ayrılmak, içeriye çekilmek olduğunu söylememiş
miydim, ılıman, korunaklı bir diyardasınızdır; karanlık, sert, ürkütücü bir
yazının harfleri gözünüzden önünden akıyor olsa bile. Ondandır, ışığınızı
söndürüp başınızı yastığa koyduğunuzda, sizi kuşatan gerçek dünyanın yerini
daha gerçek bir dünyanın alacağını bilirsiniz. Böyle okumamışsanız hiç, siz
henüz yaşamamışsınız demektir.”
Diye anlatıyor okumayı Enis Batur satırlarında. Evren bir
kenarda durdu sayfalar ilerledikçe ve 132 sayfa bir çırpıda bitti. Hele ki
“kitap mecnunu evrensel bir ademdir..” cümlesi ile başlayan bölümü okuyunca
tamam dedim ben ve benim gibileri ne güzel anlatmış.
“Dilini hiç tanımadıkları, alfabelerini sökemedikleri
ülkelere gittiklerinde bile kitabevlerine girmeden, vitrinlerini uzun uzun
incelemeden yapamazlar örneğin. Gece yürüyüşlerine çıktıklarında ışığı yanan
bir pencerede, duvarı kaplamış bir kütüphane görür görmez durur, bakar, sonra
da imgelemlerinin bir kenarında içeride yaşayanın yüzünü olsun tanımadıkları
birinin hikâyesini kurmaya koyulurlar. Pencere zemin kattaysa, düpedüz
mütecaviz kesilir, sırtlarından kitapları teşhis etme alışkanlığının sağladığı
beceriyle kütüphanenin gen haritasını çıkartmaya çalışırlar.”
Buyrun işte ben J Ben kendimi buldum Kitap Evi’nin satırları
arasında daha ne olsun . Şaka bir yana kitapseverlerin kesinlikle okuması
gereken bir kitap bu ufacık tefecik, kısacık içi dolu kitapçık. Dragos’ta
ağaçlar içinde bir köşkteki binlerce kitabın barındığı, bahçesinde ufacık bir
çalışma kulübesi olan ve benim hayallerimi süsleyen bir kütüphaneyi anlatan,
okuyucusunu sıkmadan su gibi akıp giden Kitap Evi’nde okumayı sevenlerin çok
şeyler bulacağına eminim.
Acaba diyorum, bir gün avukat Rıza Bey beni de arar mı? J
KİTAP EVİ ENİS
BATUR SEL YAYINLARI
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder