BANKALAR, ALIŞVERİŞ, KİTAPLAR VE HAYALLERİM...


Dıt dıt dıt dıt (veya buna benzer bir ses)...Yine cep telefonuma mesaj geldi. Açıp okuyorum...Şu tarihe kadar bilmem ne kartınızdan şu kadarlık alışverişinize bu kadar puan veriyoruz. Üç-beş puan uğruna o kadarlık alışveriş yapmam isteniyor...Peki yaparım sorun değil ama madem böyle bir şeyi önerip aklıma getiriyorsun o zaman bir zahmet kredi kartımın ödemesini de bankanız yapıversin. En azından önerdiğin miktarı...Eline numarayı geçiren mesajı çekiveriyor arada arayanları ise hiç yazmıyorum. 




Biz şu firmayız vaktiniz varsa bir konuda...Vaktim varda benim telefonumu kimden aldın önce onu söyle sonra konuşurum. Medeniyet bunu gerektirir. Tanımadığın birinin telefonunu eline geçirmişsen ve firma tanıtımı yapacaksan kimden nasıl aldığını söyleyeceksin. Aradığın kişiye saygıdır. Cevap olarak genelde şunu duyuyorum ; kimden aldığımızı söyleyemeyiz veya bize halkla ilişkilerden veriyorlar. Ara halkla ilişkileri sor. Soramayız efendim. Bende konuşamam efendim bir kez daha aramayın efendim ararsanız görüşmeyi kayıt etseniz bile sonuçlarına katlanın efendim diyerek telefonu kapıyorum. 




Neyse bankaların ve firmaların densizliklerini bir yana bırakalım konu alışverişten açılmışken bir çok kişinin aksine alışveriş yapmak beni sıkar. Gerek ev (mutfak, temizlik vs) için gerekse kişisel (giysi vs). Ev için önceden yaptığım eksikler listesini alır çıkarım, kişisel alışverişi ise ne istiyorsam, zaten kafamda oluşmuştur fazla oyalanmadan yapar mağazadan çıkarım çünkü biraz fazla kaldığımda renkler birbirine karışmaya,  kıyafetler üstüme üstüme gelmeye başlar. 



Ammaaaaa iş kitapçıya gelince her şey değişir. Saatlerce vakit geçirebilirim. Kitapların sayfalarını çevirmek, içinden satırlar okumak, birini alıp öbürünü bırakmak. Listeyle içeri girip liste dışı bir çok kitapla dışarı çıkabiliyorum bazen. Bıraksalar kendimi kaybedip kapanış saatine kadar kalabilirim. 




"Artık kapatıyoruz. Yarın sabah 10:00 dan itibaren açığız bekleriz efendim.
 Yarın gelemem ben biraz daha bakmaya devam edeyim siz üstüme kitleyip gidebilirsiniz." bile diyebilirim :) 





En çokta içinde kahve veya koltuklar olan kitapçıları seviyorum. Benim gibiler için yapmışlar ama maalesef sayıları çok az. Hayal bu ya, acaba diyorum içine mis gibi kahve kokuları yayılan, ev yapımı kekler olan, duvarlarında çeşit çeşit tablolar, fotoğraflar olan, masalarında çeşitli dergiler bulunan, raflarında bin bir çeşit kitaplar olan, isteyenin masasına alıp hafif bir müzik eşliğinde rahatça okuyabileceği, isteyenin bir köşede kocaman yastıklar üstünde okuma keyfi yapabileceği, sigara içenler için kapalı bir kış bahçesi olan, bazı akşamlar büyüklere masallar anlatılabilecek, herkesin kalkıp kendi hikayesini paylaşabileceği, okuduğu kitapları tartışabileceği önünde bisiklet parkı bulunan biraz bohem bir kitap kulübü mü açsam mı acaba diyorum. Öyle bir yer ki kitapçı desem kitapçı değil kütüphane desem tam bir kütüphane değil. İsteyen satın alsın isteyen ufak bir ücret karşılığı üye olup kitapları ödünç alsın. Alan da mutlaka geri getirsin yoksa iki elim yakalarında olsun:))).





      






Mekan mı? Herkesin kolayca ulaşabileceği her yer olabilir. Eski bir semtte, eski bir binanın giriş katı olabilir mesela derken benim hayalimi gerçekleştirmiş insanların kitap kahvelerini araştırdım nette. İşte size bir kaç güzel örnek. Ne dersiniz belki bir gün bir çılgınlık yapar bu hayalimi gerçekleştiririm ya da hiç rahatımı bozmadan var olanlarda elimde kitabım keyif 
yaparım. 




Diyelim açtım ne mi kazanırım? Ticari kaygı yani? Hımmm onu şimdilik hayalimin içine katmadım. Belki çok kazanırım, belki de hiç kazanmam. İkincisi daha gerçekçi geliyor bana ama bunu düşünüp hayallerimi yıkmaya ne gerek var? Dimi ama:))



TEKİNSİZ HİKAYELER





Sir Arthur Conan Doyle denince akla ilk gelen Sherlock Holmes serisi olur. İngiliz Edebiyatının en önemli karakterlerinden biri olan Holmes'ı canı sıkıldığı için önce öldüren okuyuculardan gelen tepkiler üzerine tekrar hayata döndüren ve Holmes'in maceralarına devam eden Doyle Tekinsiz Hikayeler adlı kitabında on beş hikayesini anlatıyor. 

Hikayelerinde bilimkurgudan spiritüalizme korku edebiyatından bir yelpaze sunuyor okuyucularına. 

İçindekilerden Tot'un yüzüğü ve 249 Numaralı Lot bugüne kadar romanlarda ve filmlerde fazlasıyla işlenmiş ve bana göre artık cazibesini yitirmiş bir konu : Mısır ve mumyalar. Tipik mumyaların arayışı ve intikam öyküleri. 

Doyle, Blue John Mağarası Dehşeti'nde ise kıpkırmızı ağzından upuzun sivri dişleri, kocaman fırlak gözleriyle ne olduğu bilinmeyen bir yaratığın insanlar arasında yarattığı korku ve o yaratığın peşine düşen Dr. Hardcastle hikayesini ve sonunu anlatmakta.

Los Amigos Fiyaskosu adlı öyküsünde elektrikli sandalyede idama mahkum olan bir suçlunun son dakikalarını anlatıyor. Kömür olması beklenen mahkumun umulmadık bir sonla karşı-laşmasını  fısıldamış Conan Doyle okuyucularına.

Ben kitapta en çok Yeni Yer Altı Mezarı, Lady Sannox Vakası, Nasıl Oldu ve Kara Şatonun Kontu hikayelerini beğendim. 

Yeni Yeraltı Mezarı'nda iki ünlü Roma dönemi kalıntıları araştırmacısının hayatından bir kesim anlatmış yazar. Dr. Burger'ın arkadaşı Dr. Kennedy'den şeytani bir şekilde intikam alışını satırlara dökmüş yazar. İntikamın altında yatan neden ise dünyanın en eski hikayesi...Aşk.

Bir başka aşk hikayesi ise Lady Sannox Vakası'nda anlatılıyor. Zekice hazırlanmış bir oyunun sonunda ortaya çıkan korkunç bir intikam.  

Nasıl oldu? Öte dünya ile ilişki kuran bir medyumun yazdığı bir trafik kazası sırasında ve sonrasında yaşananları anlatıyor Nasıl Oldu. Kitabın en kısa anlatımı. Belki de en güzeli. Kısa ve öz.

Son olarak, Kara Şatonun Kontu, bir asker hikayesi. Savaş sırasında oğlunu kaybeden bir babanın yaşadıklarını ve yaşattıklarını konu alıyor. 

Kitabın arka kapağında yazdığı gibi ürpererek okuyacağınız insanı alacakaranlık kuşağının içine çeken bir kitap değil ama gerilim edebiyatından sürpriz sonlarla biten kısa hikayeler sunan sıkılmadan okuyabileceğiz bir kitap. 

TEKİNSİZ HİKAYELER    SIR ARTHUR CONAN DOYLE      CAN YAYINLARI


YEŞİLKÖY DENİZ FENERİ ANLATIYOR :)



Yeşilköy Deniz Feneri'nin ağzından kendi hikayesi :)

Benim gibi deniz feneri sevdalılarına... İyi seyirler...