SHAKESPEARE'Yİ NASIL BİLİRSİNİZ?

2 Şubat tarihinde Şeytan ve Şair adlı kitabı okuduğumu yazmıştım. Kitap bazı şair ve yazarların kirli çamaşırlarını ortaya döküyor demiştim. Konu  Shakespeare'nin hayatı üzerine idi ve yazarın aslında  çok ta edebiyatla ilgili biri olmadığı hakkında iddialar vardı ve bu kitabın gerçek belgelere dayandırılarak yazıldığı bilgisi veriliyordu.  

Son günlerde basında çıkan bir haber romanda yazılanların doğruluğunu kanıtlar niteliğindeydi. 

İşte Sabit Fikir'in Shakespeare haberi;



Shakespeare "acımasız" bir iş adamıymış


Dünyanın en seçkin drama yazarı olarak kabul edilen İngiliz edebiyatçısı Shakespeare, aslında "acımasız" bir iş adamıymış. Galler'deki Aberystwyth Üniversitesinden bir grup akademisyenin yaptığı araştırma, ünlü ozanın, kıtlık döneminde tahıl işinden para kazanan bir iş adamı olduğunu gösterdi.
Akademisyenler, mayıs ayında Galler'de yapılacak Hay Edebiyat Festivali'nde sunulacak tezlerinde, Shakespeare'in, aynı zamanda tahıl tüccarı olduğunu, çevreye borç para verdiğini ve vergi kaçırdığını ileri sürdü. Shakespeare'in sıklıkla görmezden gelinen iş anlayışı incelenmeden tam anlamıyla anlaşılamayacağını savunan, Aberystwyth'de Ortaçağ ve Rönesans edebiyatı dersleri veren Jayne Archer ve meslektaşları Howard Thomas ile Richard Marggraf Turley, edebiyatçının Stratford-upon-Avon kasabasındaki bu yaşantısının ayrıntılarını ortaya çıkarmak için arşivleri taradı.






Akademisyenler, tezlerinde ''Shakespeare'in, 15 yıl süresince komşularına ve yerel tüccarlara şişirilmiş fiyatlara satabilmek için tahıl, malt ve arpa satın alarak stokladığını, ürünler için kendisine tam ödeme yapamayacak (ya da yapmayacak) kişilerin peşine düştüğünü, kazançlarını borç para verme işinde kullandığını'' yazdı.
 
Jayne Archer, Shakespeare'in bu yönlerinin, eleştirmenler ve bilginlerin, yaratıcı dehanın aynı zamanda kendi çıkarıyla hareket ettiği fikrini uygun bulmayacakları için görmezden gelindiğini söyledi. Archer, Shakespeare'in, 16. yüzyıl sonuyla 17. yüzyıl başında yaşadığını ve eserlerini kaleme aldığını belirterek, alışılmadık soğuk ve aşırı yağışların kıtlığa neden olduğu bu dönemin, 'Küçük Buz Devri' olarak bilindiğine dikkati çekti.

 


Archer, Shakespeare'in 'acımasız' bir iş adamı olması fikrinin, hassas sanatçının romantik görüşleriyle uyum içinde olmayabileceğini ancak edebiyatçının çok sert yargılanmaması gerektiğini ifade ederek, ''Shakespeare'i, açlığın adamı olarak hatırlamak, onu çok daha insan, çok daha anlaşılır ve çok daha karmaşık yapar'' dedi. Shakespeare uzmanı Jonathan Bate, Sunday Times gazetesine yaptığı açıklamada, Archer ve meslektaşlarının, çok değerli bir araştırma yaptıklarını ifade etti.







1 NİSAN


1 Nisan şaka günü:) Daha çok gençlerin ve çocukların birbirlerine ve öğretmenlerine şaka yaptıkları hatta ne şakalar yapalım diye kafa patlatıp şakalandıkları gün. 

Orijini Fransa imiş 1 Nisan'ın. Bir söylentiye göre 1564 yılında Fransa'dan çıkmış. O zamanlarda   Fransa'da yeni bir yılın başlangıcı 1 Nisan olarak alınırmış fakat Fransız Kralı IX Charles yeni yılın başlangıcını 1 Ocak olarak  kabul edince yeni takvime adapte olamayan halk (benim yeni saate olamadığım gibi) bir süre daha yeni yılın başlangıcını 1 Nisan olarak kutlamaya devam etmiş. Bu durumla dalga geçmek için birbirlerine komik hediyeler vermeye başlamışlar. Özellikle de yiyecek. Hristiyanlarda dinsel açıdan et yerine balık yenen bir döneme denk geldiği için genelliklede birbirlerine şaka niyetine oyuncak balık hediye ederlermiş. 

Fransa'dan çıkan 1 Nisan tüm dünyaya dalga dalga Şaka Günü olarak yayılmış. 

Aman dikkat !!! Bir köşede gizlenmiş bir şaka sizi bekliyor olabilir bu gün. Gözünüzü dört açın. Nisan Balığına yakalanmayın :) 

Benden söylemesi...

Aaa bu da ne böyle ? Kim koymuş bunu kapıma acaba? Ne var ki içinde ? Hımm 1 Nisan:))

SİBİRYA'DA KAYIP

Ben değil, Matthias :)

Bugün öğleden sonra evde otururken televizyon kanalları arasında dolaşmaya başladım. Bir sürü dizi, magazin programı, film derken bir tanesini ilgimi çekti. Lost in Siberia. Alel acele bir kahve yapıp yayıldım koltuğa. Güzel bir öğleden sonra keyfi oldu benim için. 

Utangaç Matthias Bluel patronu tarafından işlerini geliştirmek üzere Sibirya Kemerovo'ya gönderilir. Dil ve bölge halkının adetlerini bilmeyen Matthias'ın başına trajikomik olaylar gelir. Genç tercümanı sayesinde bunlardan sıyrılmayı başarır. Bir gün birlikte gittikleri panayırda şarkı söyleyen Saya'yı görür ve aşık olur. Saya Kemerovo'da yaşayan Şorlardandır ve şamandır. Gelenekleri ve görenekleri Matthias'ın ilgisini çeker ama vizesi bittiği için Almanya'ya dönmek zorundadır. İstemeden de olsa gözü arkada kalarak ülkesine döner. Bir süre sonra Matthias Saya'nın aşkına dayanamayarak tekrar yollara düşer. Bu kez farklı bir Matthias olarak...

Uçsuz bucaksız güzel manzaralar eşliğinde içinde biraz şamanizm çokça aşk, sevgi barındıran bir film. Gülümseyerek seyredeceksiniz. Bu aralar Dijitürk Festival'de oynuyor...





MURATHAN MUNGAN'DAN HAYATA DAİR...






Kaç yol arkadaşı kaldı şimdi geriye
gençliğin ilk acılarını birlikte keşfettiğimiz kaç yol arkadaşı?
Sürüyerek götürdüğümüz dargın beraberlikleri saymazsak
ne kalıyor elimizde?
Ölenler, terk edenler,
... bir de telefonları, adresleri, kendileri değişenler...

Murathan Mungan

DANIEL PENNAC OKUR HAKLARI:)





1- Okumama hakkı
2- Sayfa atlama hakkı
3- Bir kitabı bitirmeme hakkı
4- Tekrar okuma hakkı
5- Canının istediğini okuma hakkı
6- "Bovarizm" hakkı
7- Canının istediği yerde okuma hakkı
8- Çöplenme hakkı
9- Yüksek sesle okuma hakkı
10- Susma hakkı

İlgimi çekmeyen bir kitapta okumama hakkımı kullanmayı;
Çok sevdiğim kitaplarda defalarca tekrar okuma hakkımı kullanmayı;
Canımın istediği kitabı istediğim yerde okuma hakkımı kullanmayı;

Seviyorum. 


Roman Gibi      Daniel Pennac       Metis Yayınları   

DOLUNAY



Dolunay olduğu gecelerde bazen balkonumda oturup dakikalarca gökyüzünü seyrettiğim olurdu. Hele hava açıksa ve yıldızlar eşlik ediyorsa...Bu gece de dolunay gecesi ama ay bu gece şehri kaplayan bulutların ve yağmur damlalarının ardına saklanmış. Yıldızlar ise çoktan uykuya yatmış bile. 

Ayın dünyaya dönük yüzünün tam olarak aydınlık göründüğü evreymiş dolunay. Kısaca doğanın insanlara sunduğu muhteşem güzelliklerinden biri. Bir doğa olayı. Bugüne kadar olmadı ama kim bilir belki bir gün rasathaneden izleme olanağı bulurum dolunayı. Belki de bir teleskop edinmem lazım. 

Dolunayla ilgili ufak bir araştırma yaptım ama okuduğum yazıların hiç birinde iyi şeyler yazmıyordu. En çok yazılan ise dolunayın biz insanlar üzerindeki negatif etkileri idi. Bu dönemde duygu taşkınlıkları kavgalar ve cinayetlerde artış olurmuş. İntiharların çoğu bu dönemde gerçekleşirmiş. İnsan zekasında düşüş olduğu bile söylenenler arasında. Tüm bunlara zemin hazırlayan ise ayın insanlar üzerindeki güçlü çekim kuvveti imiş. Vücuttaki su miktarının çoğalmasına yol açarak bedensel ve ruhsal değişikliklere sebep oluyormuş. 

Bir başka yabancı kaynakta ise dolunayın insanlardan çok hayvanları özellikte köpekleri etkilediğini yazıyordu. Köpekler aya duyarlı oldukları için dolunay zamanında daha heyecanlı ve hareketli olurlarmış. Yapılan araştırmalarda bu dönemde köpek ısırmalarında artış olduğu görülmüş. Kurt adam efsanesinin de buradan çıktığı söyleniyor. 

Bazı kültürlerde ayın ölümden sonraki mekan olduğuna inanılırmış. 

Eski bir Türk inanışa göre ise (Tengri) insanlar Gök'e dua ederek buyan adlı enerjiyi elde ederlermiş. Buyanın en çok yeni ay ve dolunayda elde edilebileceğine inanılırmış. 

İster negatif etkilesin ister pozitif Ay Ata'nın bu muhteşem gösterisini kaçırmamanızı tavsiye ederim. Ufak bir tüyo bir sonraki 25 Nisan'da. Bilgilerinize :)