YAZMAK





Kötü bir haftanın sonunda kitapların satırları arasında saklanıp kendimi dinlemekten vazgeçmeye kızgınlığımı unutmaya (kolay olmasa da) çalıştım. Uzun zamandır kitap yerine dergilere sarmıştım. Kafamı dağıtmak için kendimi her zaman gittiğim kitapçıya attım. Aklımda alacağım bir kitap yoktu aslında sadece raflara göz gezdirmek içinde bulunduğum ortamdan biraz olsun uzaklaşmak için ufak bir terapi niteliğinde girdim kapısından bu kez. Ama ben, iflah olmaz kitapkolik bu güne kadar girdiğim hiçbir kitapçıdan eli boş çıkamayan ben, bu kezde geleneği bozmadım ve Marguerite Duras'ın Yazmak adlı kitabını alıp kitabevinin kafesinde acı bir kahve eşliğinde okumaya başladım.  İncecik 106 sayfalık bir deneme. İlk bölümü kitaba adı veren Yazmak. Sonra sırasıyla "Genç İngiliz Havacısının Ölümü, Roma, Saf Sayı ve Resim Sergisi" adlı öyküler geliyor. Hepsi birbirinden güzel. Özellikle Yazmak. Duras kendi yazma deneyimi anlatmış bu bölümde. Dedim ya tam bir terapi oldu benim için. Kalkarken kitabın yarısını okumuştum bile. 

"Yazmak, yaşamımı dolduran, beni büyüleyen tek şey buydu. Ben de öyle yaptım. Yazma edimi hiç ayrılmadı benden." diyor ve devam ediyor.

"İlk kitapların bu yalnızlığını içimde sakladım. Gittiğim her yere götürdüm. Yazı'mı her yere taşıdım, nereye gidersem gideyim. Paris'e. Trouville'e Ya da New York'a. Lola Valerie Stein'ı kafamın içinde biçimlendirmeyi sürdürmeye çılgınlık nöbeti içinde Trouville'de son verdim. Yann Andrea Steiner'ın adı, unutulmaz gerçekliğiyle yine Trouville'de karşıma çıktı. Bir yıl önce.

Yazının yalnızlığı, o yalnızlık olmaksızın yazı ediniminin gerçekleşmediği ya da yazacak daha başka ne kaldığı araştırılırken ufalanarak dağılıp giden bir yalnızlık. Yazı, kan yitimine uğruyor, onu yazanın tanıyamayacağı hale geliyor. Ve her şeyden önce, istediği kadar becerikli olsun, hiç bir sekretere dikte edilmemesi ve aşamada hiçbir editöre verilmemesi gerekiyor."

"Yalnızlık hazır bulunmaz, oluşturulur. Yalnızlık, yalnız başına oluşturulur. Ben öyle yaptım. Çünkü orada yalnız olmam, kitap yazmak için kalmam gerektiğine karar vermiştim. İşte böyle oldu. Bu evde yalnızdım. Bu eve kapandım.- tabii korkuyordum da buna, kuşku yok. Sonra sevdim o yalnızlığı. Bu ev, yazı evi haline geldi. Kitaplarım bu evden çıkıyor. Ayrıca bu ışıktan da, bahçeden. Küçük gölden yansıyan bu ışıktan. Şu söylediğim şeyi yazabilmek için tam yirmi yıl gerekti bana."

Kitaptan tadımlık bu kadar şimdilik. Kendimi tutamayıp hepsini yazacağım neredeyse. Okudukça Marguerite Duras'ın göl kenarındaki evinde hissettim kendimi. İyi geldi doğrusu. Hemde çok iyi. Favori kitaplarım arasında yerini aldı bile. İlk basımı 1997 yapılmış. Geç keşfettiğim ama iyi ki okudum dediğim kitaplardan biri.  

Okumadıysanız tavsiye ederim Duras'ın Yazmak adlı kitabını. Can Yayınlarından Aykut Derman'ın güzel çevirisi ile. 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder