MURATHAN MUNGAN'LA İKİ SAAT



Bu sabah şehirdeki etkinlik programlarına göz atınca şöyle yazdım kişisel facebook sayfama : Neden izlemek istediğim söyleşiler bugüne toplanmış ? Ben şimdi hangisine yetişeceğim ? Üstelik saatleri de birbirine çok yakın :( 

Eh İstanbul gibi trafik karmaşasının yaşandığı bir metropol de aynı gün içinde saatleri çok yakın iki etkinliğe katılabilmenin hele ki, cumartesi günleri, imkansızlığını göz önüne alarak, ayın başından beri izlemeyi kafama koyduğum Murathan Mungan'la Edebiyat söyleşisine katılmayı tercih ettim. 

Murathan Mungan'la ilk tanışmam 1999 yılında Üç Aynalı Kırk Oda kitabıyla olmuştu. Ne yalan söyleyeyim kitabı okuduğumda bu ne yaaa demiştim. Kitabı hiç beğenmemiştim ama Murathan Mungan'ın yazılarını her zaman okuyordum. Yıllar sonra kitap kütüphanemde durduğu raftan bana tekrar kendini gösterdi. Kitabı tekrar okudum veeee bir Murathan Mungan okuyucusu olup çıktım. Eğer bugüne kadar okumadıysanız Üç Aynalı Kırk Odayı tavsiye ederim. Hele ki Aynalı Pastane öyküsünü. Şimdilik bu kadar günah çıkartmak yeter...Gelelim bugüne...

Hınca hınç dolu salonda kendine yakışır bir edebiyat söyleşisi sundu okuyucularına CKM'de Mungan. 

54 Kitabım var, 67 kitapta da imzam var ama hala hayata yeni başlamış bir çocuk gibi hissediyorum kendimi diyerek başladı konuşmasına ve devam etti;

"Hızlı bir dünyada yaşıyoruz ve bu hız bize çok şey kaybettiriyor. Durup düşünmeyi, anlamayı...Bu hız edebiyata da çok şey kaybettiriyor. Edebiyat eski bir sanat. At arabasının yavaş yavaş gittiğini, ağaçtan bir yaprağın yavaş yavaş düştüğünü yazan bir sanat. Bu hız edebiyata da yansıyınca olmuyor."

"Edebiyatta konular tükenmiştir. Temel bütün konular antik yunanda yazılmıştır. Geri kalanı da Shakespeare halletmiştir. Bize ufak bir konu havuzu kalmıştır."

"Türk edebiyatında sorun konu değildir. Siz nasıl anlatıyorsunuzdur. Yazarın parmak izi gibidir üslubu. Edebiyatın iki temel direği vardır:

1. Yazarın anlatma becerisi, gözleme
2. Okuyucunun hayal gücü, imgeleme gücü

"Edebiyatın yazarla okur arasındaki mahrem güç imgeleme. Bu yüzden hiçbir kitap sinemaya aktarılamaz. Kitabı okurken ki hayalinizle sinemaya yansıması farklıdır."




"Kitap okumaktan özel bir zevk almıyorsanız kitapla doğru ilişki kurmuyorsunuz demektir."

"Yazı edebiyat zahmetli bir iştir. Bir disiplindir. (Hemde nasıl !) Hayatla derdi olanların, daha iyi bir hayatı özleyenlerin işidir. Sevilmekten, beğenilmekten daha önemli bir şey var benim için : anlaşılmak. İnsanlar kendi anlamak istediklerini anlıyorlar kitaplarda ama benim anlatmak istediklerimi anlasınlar istiyorum. Eleştirmenler, ödüller önemli değil benim için, göz bebeklerinden tanıdığım okur önemli benim için."

İşte söyleşinin cep telefonu bölümünde çok güldüm :))

"Gündelik dilde 300 kelimeden fazla konuşamayan bir milletin cep telefonu sevdasını anlayamıyorum. Nasıl saatlerce konuşup mesaj çekebiliyorlar?" 

(Evet kelime dağarcığı bu kadar kıt olan bir millet cep telefonuna gelince döktürmeye başlıyor :)

"Yazı masamın başına oturmadan önce ellerimi yıkarım, fiziki anlamda değil metafor anlamda."

"Sanat söz konusu olduğunda asla olmaz demeyin. Birisi çıkar oldurur."

Söyleşide aldığım küçük notları sizlerle paylaşmak istedim sevgili Bir Hikayem Var okuyucularım. Umarım beğenmiş sinizdir :)



4 yorum:

  1. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar

    1. Gün içerisinde yaptığım o yorum içime sinmedi nedense,o yüzden yeniden sayfanıza uğramak istedim.

      Murathan Mungan'dan bir alıntı yaparak ama :


      "Gün içinde yaşadığınız,üzerinde durmaya değmez sandığınız,hemen herkese önemsiz görünen onca ayrıntının,gündelik tekrarın,alışkanlığın bir öykü cümlesinde tam da sizin düşündüğünüz gibi capcanlı ifade edildiğini okuduğunuzda,hayata ilişkin bir mutluluğa kapıldığınız olur mu sizin de?

      Elinize kâğıt kalem alıp,bir cümle olarak ifade etmeyi akıl bile edemeyeceğiniz önemsizlikte sıradan bir an'a,bir duruma edebiyatın kazandırdığı değer,gündelik hayatın en azından bazı yanlarını yeniden sevdirmez mi insana?"


      Edebiyat dediğimiz bu gizemli sığınakta hazineler yatıyor aslında.Kimi hiç umursamaz,kimi de yanından geçer üşenir bakmaz bile. İşte gerçek anlamda kulak verense 'okur'un ta kendisidir bu sığınağa.

      Murathan Mungan'ın popüler bir yazar olması veya zamanın değer verilen bir yazar/şair olması hiç tesadüf değil. O'nu bu derece farklı kılan yetiştiği topraklara sırtını dönmemesi ve beslenmeyi bilmesidir yaşadıklarından.Yaşarken değeri bilinen bir edebiyatçı olması da cabası.


      Yaşar Kemal için Çukurova ne ise Mungan için de Mardin odur.


      Çok çalışkan bir yazar olduğunu bütün edebiyat camiası kabul eder,ki O bile da kabul eder bunu...


      Dedik ya çok şey kaçırdık o söyleşiye yetişemeyerek,siz ise çok şey kazandınız.

      Eyvallah.

      Sil
    2. Murathan Mungan'la ilgili düşüncelerinize tamamen katılıyorum. Çok çalışkan bir yazar olduğunu şu anda çok iyi hatırlayamadığım ama tam gün mesai yapıyorum gibi bir cümleyle kendi de belirtmişti. Çalışmasının sonucunu da yazdığı güzel eserleriyle ve okuyucularıyla alıyor. Ayrıca en önemlisi sizinde belirttiğiniz gibi yaşarken değeri bilinen bir edebiyatçı olabilmesi. Söyleşisinde de salonu hınca hınç doldurarak bir kez daha kanıtlamış oldu. Ben genelde CKM'deki yazar söyleşilerine katılmaya çalışırım ama o günkü kadar kalabalık hiç birinde görmedim.
      Kaçırdığınız için üzülmeyin. Murathan Mungan daha çok söyleşi yapar okuyucularıyla onlara katılırsınız.
      Bir Hikayem Var'ı ziyaret ettiğiniz ve bir kez daha yorum yazdığınız için tekrar teşekkür ederim.

      Güzel günler dileklerimle...

      Sil
  2. Bir Hikayem Var için yazdığınız güzel yorumunuz için teşekkürler...Murathan Mungan'dan az da olsa ilgi çekici noktalar aktarabilmişsem ne mutlu bana.

    YanıtlaSil