Karlı Bir İstanbul Günü



Beklenen oldu ve İstanbul'a yılın ilk karı yağdı. 

Hava buzzzz gibi. Kar taneleri gökyüzünde nazlı nazlı süzülerek İstanbul'u beyaza boyuyor.

Motor buz mavisi denizin üzerinde ilerlerken camın kenarına oturmuş boğazı seyrediyorum. 


Köprü kar bulutunun ardında saklamış gibi. Martılar bu kez karlarla vals yapıyor. 

Herkes atkılara, berelere bürünmüş. Eller ceplerde hızlı hızlı yürünüyor. Bir an önce varmalı gidilecek yere. 

İstanbul caddelerinde yine her sene ki kar kaosu yaşanıyor. Kazalar olmuş, yollar tıkanmış, sinirler gerilmiş. Dudaklardan hep aynı cümle dökülüyor : ufacık bir karda ne hale geliyor bu şehir. 

Gün çocukların günü okullar tatil olmuş. Kar yağıyor bir de okullar tatil olsa derken o da olmuş. 

Kedi apartmanın içine kaçmış, kaloriferin üstünde keyif yapıyor. Gelene geçene selam veriyor keyifli keyifli. 



Şehre akşam çöküyor. Sokaklar ıssızlaşıyor. Kar hızını arttırmış yağmaya devam ediyor. Etraf ışıl ışıl. Kış beyazı aydınlatıyor her yeri. Ve kar sessizliği hakim geceye...

Ben ise bir elimde kitabım, diğer elimde sıcacık kahvem dalmışım Ahmet Hamdi'nin hikayelerine. Kaptırmışım kendimi gecenin büyüsüne...










  









Biz gerçekten bir kukla sahnesindeyiz.
Kuklacı 'felek' usta, kuklalar da biz.
Oyuna çıkıyoruz birer, ikişer,
Bitti mi oyun, sandıktayız hepimiz.

Ömer Hayyam

21 Aralık Dünya Roman Kahramanları Günü


Wain'nin Kedileri

Son günlerde Uygarlığı Değiştiren 100 Kedi kitabını okumaya başladım. 

Füg besteleyen kediden, yazarlara esin kaynağı olan kedilere, denizci kediden hava saldırılarına kafa tutan kedilere, Antartika'yı keşfeden kediden uzaydaki ilk kedi Felix'e, gemileri batıran kediden, Japon tapınak kedisine kadar dünyanın dört bir yanından derlenmiş kedi hikayeleri var. 

İngiliz şair ve romancı (kitapta böyle yazıyor) Thomas Hardy'nin ise kalbini gerçek anlamda bir kedi çalmış. Ölümünden sonra kalbinin ve vücudunun farklı yerlere gömülmesine karar verilen Hardy'nın kalbi cenaze levazımatçısı tarafından bir bisküvi kutusuna konmuş. Ertesi gün kutuyu boş bulan levazımatçı kalbin kedisi Cobby tarafından yenmiş olabileceğini düşünmüş. Kalbi gömmek zorunda olduğundan ve kalp Cobby'nin midesinde olduğundan...Hikayenin gerisini siz   tahmin edin artık. Evet aynen öyle Cobby'yi de boğazlayıp ikisini birlikte gömmüş. 


Bu vahşet hikayesinden sonra en çok Kıvılcım'a güldüm. Kıvılcım 11000 volt elektriğe çarpıldıktan sonra tüylerinden duman tüterek ve topallayarak sağ salim çıkmış elektrik santralının içinden. Tamam kediler dokuz canlıdır ama 11000 voltta biraz fazla değil mi?



Bütün bunların içinde biraz da Peter'den bahsetmek istiyorum. Peter, İngiliz ressam Louis Wain'in tablolarına esin kaynağı olan kedisi. Mesleğimin temelini atan odur diye bahseder Wain onunla ilgili bir yazısında. Peter yıllar boyu Wain'in tablolarında yer alır. Elbiseli kediler, iki ayak üzerinde yürüyen kediler, gözlükler kediler çizer kedisine bakarak. 1886 yılında Illustrated London News için çizdiği bir sayfa büyüklüğünde A Kitten's Christmas Party adlı resmi sayesinde üne kavuşur. 






Hayatının sonlarına doğru Wain yirmi yılını şizofreniden hastanede geçirir. Dibe vuruşu resimlerine huzursuz kedi figürleriyle yansıtır. Elbiseli kedilerin yerini parlak, ürkmüş, şakın kediler alır. Son zamanlarında çizdiği kedilerin şekilleri değişse bile orjinalinde Wain'in ilham kaynağı Peter yatıyordu. 



Wain'in ve Peter'in hikayesini okuyunca tablolarını araştırdım ve karşıma birbirinden sevimli kediler çıktı. İşte Louis Wain'in kedileri...Tüm kedi severlere gitsin :)



Uygarlığı Değiştiren 100 Kedi       Sam Stall     Can Yayınları       Ayşen Anadol çevirisi

Siste






Ne tuhaf, siste yürümek!
Her çalı, her taş ıssız,
Ağaçlar görmüyor birbirini,
Hepsi de yalnız.

Hayatım aydınlıkken henüz
Dostlarımla doluydu dünya.
Çöktü işte şimdi sis,
Biri yok ortalıkta.
Karanlığı bilmeyen
Bilge değil, olamaz.
İnsanı ayıran her şeyden,
Karanlık: hafif, kaçınılmaz.
Siste yürümek ne tuhaf!
Yalnız olmaktır yaşamak.
Kimse kimseyi tanımaz,
Herkes yalnız.

Hermann HESSE

Çeviren : Behçet NECATİGİL

Kitap Sevmek





"Kitap sevmek başka bir şey tabii ki. Pek anlatılacak gibi bir duygu değil. Kaborüko okurları onun nasıl his olduğunu, insanın nasıl kendini kontrol edemeden mutluluk ışıkları saçtığını bildiği için bu mutluluğu tarif etmekle vakit kaybetmek istemiyorum. Bir yaratıcının olağanüstü dünyasının büyüsüne kapıldığınızda oradan çıkmak istemiyorsunuz haliyle. Onu bulduğunuzda, kendinizi bu kadar mutlu eden bir şeyi bulmuşken sırtınızı dönüp gidecek değilsiniz. Ben de dönemiyorum. Durmadan sayfaları çeviriyorum."

Yukarıda okuduğunuz satırları ben yazmadım. Bu güzel cümleler Radikal Kitap'ta Kaborüko köşesini yazan Görkem Yeltan'ın kaleminden dökülmüş. Yazara hediye edilen bir kitaptan bahsederken böyle anlatmış kitap sevgisini. Benim çok ama çok hoşuma gitti ve Radikal Kitap'ın bu sayısını okumayanlar için ufak bir bölümünü paylaşmak istedim. İflah olmaz kitapsever olarak bu satırlar kitap tutkumda yalnız olmadığımı hatırlattı. Kitap sevgisi böyle bir şey işte asla arkanızı dönüp görmemezlikten gelemiyorsunuz. 

Yalnız değilim galiba...Ne güzel :) Bu sevginin dalga dalga herkese yayılması dileği ile...

http://kitap.radikal.com.tr/AnaSayfa/

Kararsız Okur: İçinizden yazar çıkar mı?



Sabitfikir'den Aysu Önen'in yazısı...Ne dersiniz içinizden yazar çıkar mı? 


Thomas Mann, yazarı şöyle tanımlamış: diğer insanlara kıyasla, yazmakta zorlanan kişidir. Yani yazmakta zorlanıyorsanız, doğru yoldasınız. Hemingway demiş ki; yazmak kolay, tek yapmanız gereken klavyenin başına oturup kanamak. Yazmaya oturmadan önce yapmanız gereken ise okumak ve daha çok okumak, diye önermiş Faulkner.

Edebiyat kuramı üzerine yazılmış bütün kitaplar yazarlıkla ilgili ipuçlarıyla dolu. Kuram değil, tecrübeden öğrenirim derseniz, yazarların kendi yazı maceralarında yanıtlar bulabilirsiniz. Kısa yoldan teknik bilgiler isteyenlere, yaratıcı yazarlık öğreten metodlar var. Yazmak konusunda ortaya atılan her kuram, önerilen her teknik, ünlü yazarların öğütleri, sayfalarca müsvedde, ilham perileri, bol kahve bir araya gelse içinizden bir yazar çıkar mı? Önünüzde duran o boş beyaz sayfa hala sözcükler bekliyorsa sizden, okları takip edin; ustanızı, öğretmeninizi, ilhamınızı bulun.