Ta P'tite Flame


Ünlü simaların kütüphaneleri


Okumayı seven biri olarak kitapların artık sığmayarak kendini raflardan atmaya başladığı bir kütüphanem var evimde. Salonumun bir duvarını baştan aşağı kaplıyor. Yapım aşamasında marangoz atölyesine giden müşteriler  marangozun ifadesine göre hangi sahafa yaptıklarını sormuşlar. 15'de bir evime temizliğe gelen yardımcım ise yan gözle kütüphanemi işaret ederek senin evde de bana göre atılacak çok şey var be abla ne biriktiriyorsun bunları diyor. Fena halde kitaplarıma göz dikmiş vaziyette:). Evime ilk kez gelenler veya kapı aralığından salonu görenler bu kadar kitabı bir kitapçıda birde sizde gördük diyorlar. Eh okumayan bir ülkede bu lafları duymak bana çok normal geliyor. Her ne kadar artık kitap almayacağım desemde kendime hakim olamıyorum ve her kitapçıya gidişte kütüphaneme yenileri ekleniyor. Laf aramızda bugünde Lizbon'a Gece Treni eklendi. Kimi eşyadan eve sığmaz, bende yakından kitaptan sığmayacağım. Benden beterleri de vardır mutlaka. 

Sabit Fikir ünlü simalarını yayınlamış sayfasında...Hepsini çok beğendim ama favorim William Randolph Hearst'ın kütüphanesi oldu. Müze gibi. Baktıkça burnuma eski ve kitap kokusu geliyor. Ayrıca Julia Child'ın kütüphanesinde de soğuk kış gecelerinde sıcacık bir fincan kahve eşliğinde şöminenin karşısında kitap okumak fena olmazdı doğrusu. Hele bir de dışarıda kar yağıyorsa.
İşte Ünlü Simaların Kütüphaneleri. Biri mutlaka sizin için diye düşünüyorum. 

Birçoğumuzun hayalidir, çok paramız veya yeni bir evimiz olunca ya da evimizdeki fazlalıklardan kurtulunca güzel bir kütüphane oluşturmak. Ünlü ve zengin simalardan birkaçı bu hayali gerçekleştirmiş görünüyor. Bakalım kimin nasıl bir kütüphanesi var?

Karl Lagerfield'ın Kişisel Kütüphanesi: Samimi olmak gerekirse o kadar çok kitap var ki sırf isimlerini okumak bile bir hayli vakit alabilir.




Diane Keaton'un Kişisel Kütüphanesi: Işıklandırma ve renkler harika, duvarlardaki yazılar muhteşem ama hiç sandalye yok gibi. Kitapları okurken ya da sadece karıştırırken insan oturma ihtiyacı hissedebilir.




Woody Allen'ın Kişisel Kütüphanesi: Filmleri dünyada ilgiyle izlenen ödüllü yönetmen Woody Allen'ın kütüphanesi de oldukça ilgi çekici. Oldukça samimi ve rahat görünen kütüphaneye bayıldık.



Keith Richards'ın Kişisel Kütüphanesi: Richards'tan da beklendiği gibi gerçekten çok şeker bir kitaplık.



William Randolph Hearst’ın Kütüphanesi: Rüya gibi bir kütüphane. Eğer burası benim olsaydı bütün arkadaşlarımı davet edip büyük kütüphane partileri verirdim. Herkesin kitapların içinde kaybolduğu, nadir sessiz partilerden olurdu sanırım.



Neil Gaiman'ın Kişisel Kütüphanesi: Bu adam gerçekten 'okuyor'. Bunların hepsini okuduğunu ya da birkaç rafın 'okunacak kitaplar rafı' olduğunu düşünsenize!




Sting'in Londra'daki evinin merdivenlerinin hemen başında duran kütüphanesi çok güzel. Duyumlarımıza göre bu raflar pek fazla hukuk ve felsefe kitabı ihtiva ediyormuş.



Buyrun bakalım. Burası da tasarımcı Mark Badgley ve James Mischka'nın haftasonu evindeki kütüphaneleri. Siyaha boyanmış ahşap kütüphaneye modern bir hava katmış. Yemek masasıyla kitapların yan yana kombine edilmiş olması da eğlenceli bir durum olabilir. Aslında bu bana 'okumalı akşam yemeği partisi' için güzel fikirler çağrıştırdı. Şarap, kitaplar, arkadaşlar ve kısa pasajların okunduğu bir oyun...




Burası  Jula Child'ın Cambridge-Massachusetts'te yaşadığı evin kütüphanesi. Bu samimi ve doğal tonlardaki kütüphane bende şöminenin yanına kıvrılıp bir kitabın içinde kaybolma isteği uyandırdı.  



Burası açık ara farkla en sevdiğim kütüphane oldu. Bu kütüphane Johns Hopkins Üniversitesi'nde çalışan ve Beşeri Bilimler Merkezi'nin kurucusu olan Profesör Richard A. Macksey'e ait. Kendisi 70,000 kitaptan oluşan (yaklaşık 4 milyon dolar değerindeki) bu kütüphaneyle Maryland'in en geniş kütüphanelerinden birine sahip.




Sabit Fikir'den alınmıştır
Çeviren: Ceren Kavak

Her şey 45 saniye içinde bitti...


Özdemir Asaf'tan...



Ne güzel insanlar vardı eskiden.
Çocukluğumuzu kaplamışlardı.
Bize masal anlatırlardı
Cinlerden, perilerden.
Büyük anneler, büyük babalar vardı.

O zaman hepsi uzaktı ölümden.
Hem sevdirir hem korkuturlardı.
Acı hikâyeleri bile tatlı başlardı.
Demek bunun için gittiler hikâyelerden.
Ne güzel insanlar vardı eskiden.

Ne güzel şarkılar vardı eskiden.
Gençliğimizi donatırlardı.
Hep iyi şeyler hatırlatırlardı
Geçip gitmiş devirlerden.
Sevgi ve ümid yaratırlardı.
O zaman her şey uzaktı ölümden.
Yanık şarkılar bile neşeli başlardı.
İster istemez saadet taşardı
Gamsız günlerimizden.
Ne güzel zamanlar vardı eskiden.

Ne güzel şarkılar vardı eskiden.
Hayâl içinde yaşatırlardı.
Güldürür ağlatırlardı
Duymadan biz, düşünmeden.
Her an bir asır kadardı.
O zaman herkes uzaktı ölümden.
Candan sevdiklerimiz vardı.
Hepsi başka güzeldi, bizi tanımazlardı.
Bütün yollarımız geçerdi gül bahçelerinden.
Ne güzel zamanlar vardı eskiden.

Özdemir Asaf

Hayatıma hoş geldin:)


Yalnızlık şarabı




"Bilmem ki kim veriyor bu yalnızlık şarabını bana.

Kimi gece sokaklarda dolaşırken elimde buluveriyorum şişesini. Öyle, tutuşturuvermişler elime gene, tıpasını açıp bir yudum alıyorum ondan; yahu kim veriyor gece zamanı elime şu yalnızlık şarabını?. Bu şarap bana yaramıyor, dokunuyor, hasta ediyor beni diyorum.

Gece zamanı nereden buluyorum ben bu şişeyi, bu şaraptan neden içiyorum bilmiyorum. 

Alın elimden şu şişeyi arkadaşlar! Elimden alın da, başka bir yere koyun şu yalnızlık şarabının şişesini.

Tuttu beni, hasta oldum, ağlıyorum.

Alın bunu elimden arkadaşlar. İçirmeyin bana yalnızlık şarabını..."

Ayışığı Sofrası - Nazlı Eray