Basit Yaşamak




Basit yaşayacaksın basit,

Mesela, susayınca, su içecek kadar basit.
Dört çıkacak, ikiyle ikiyi çarptığında.
Tek düğmesi olacak elindeki cihazın;
Tek bir düğme, tek bir cümle gibi;
Sevince lafı dolandırmadan söylediğin
“Seni seviyorum” gibi.

Basit bir öpücük yetecek sana;
Basit sıcak bir öpücük ve o öpücükle dolacak tüm günlerin, tüm düşlerin.
O öpücük için yapacaksın hayatının kavgasını,
O öpücük için yiyeceksin hayatının dayağını.
Kabak çekirdeği verecek sana, rakamların veremediği mutluluğu.

El yazısıyla yazılmış eğri büğrü bir mektup olacak.
En değerli kağıdın; hep yanında taşıdığın, atmaya kıyamadığın.

İki harekette giyiniverecek, iki harekette soyunuvereceksin.
Kısacık olacak uyanman ve yola çıkman arasında geçen süre;
Kısacık olacak
Sıcacık kollara dolanman
ve yolculuklara çıkman arasında geçen süre.

Kendin bile anlayabileceksin yazdıklarını;
Bakışların bile anlatabilecek kendini.

Beklentilerin de basit olacak.
Kaf Dağı’nın önünde bekleyecek mutluluklar.
Bir ıslıkta bulabileceksin en uzun dostluk romanını;
Ya da bir damla gözyaşı yaşatacak sana en ucuz aşk romanını.

Pankreasının sağlığına dua edeceksin kapatırken gözlerini.
Zafer işareti yapacaksın tuvaletten çıkarken.

Bir kaşarlı tost olacak aradığın nasıl oturacağını bilemediğin sofrada;
Parmakların olacak en kıymetli çatalın.
Yine, aynı parmaklar çözecek en karmaşık denklemleri.
İskender’in kılıcı duracak avukat rehberinin yanında.

Bir filarmoni orkestrası veremeyecek sana
Kontrplak bir gitarda, doğru basılmış bir “Fa diyez”in mutluluğunu.

Makyajın ilk “a” sına kadar bilmen yetecek.
Temizlik kokacak en pahalı parfümün.

“Bilmiyorum” diyebileceksin bilmediğinde ve çok normal olacak onu da bilmeyişin.
Tek dereden su getirmen yetecek, bir “istemiyorum” diyebilmeye.

Ne durduğu farketmeyecek abanın altında.

Saatin, sadece saati gösterecek;
Telefonunu sadece telefon etmek için kullanacaksın.
Küçük bir not defteri olacak bilgini en hızlı sayan.

Basit yaşayacaksın, basit.
Sanki yaşamın bir gün sona erecekmiş gibi basit.

Yalçın Ergir - Düş Hekimi

(Herkesin Can Yücel veya Nazım Hikmet sandığı şair)  

Nedenini okumak isterseniz http://www.ergir.com/nesinlik_hikaye.htm tıklayınız...


Ölüme Yakın Deneyimler ve Şeytan Yemini



Ölüme yakın deneyimler (ÖYD) veya Near Death Experience (NDE) tıbbi anlamda kalbin durup daha sonra tekrar hayata dönen insanların geçirdiği tecrübelere verilen isimdir. 


Bu olayı yaşayanların çoğu vücutlarından yükseldiklerini, kendilerini yukarıdan seyrettiklerini anlatmaktadırlar. Uzun karanlık bir tünelin sonunda parlak bir ışık gördüklerini, içlerini büyük bir huzurun kapladığını, kendilerinden önce ölmüş yakınlarının onları karşıladıklarını ve o ışığa doğru gittiklerini söylerler.


Mathieu Durey komadaki meslektaşı Lou Soberas'ı ziyaretiyle başlıyor Şeytan Yemini. Mat ve Luc'un okul yıllarından başlayan arkadaşlıkları meslek yaşamlarında da devam etmektedir. İkiside emniyette kendi alanlarında başarılı polisler olmuşlardır. Luc bir cinayet soruşturması sırasında beline taş bağlayarak nehirde intihar etmeye çalışmış ve komaya girmiştir. Mat arkadaşının bu hareketinin altındaki nedenleri araştırırken elindeki bulgular onu yıllar önce işlenmiş Manon Simonis cinayetine götürür. 8 yaşındaki kız okul çıkışı oynadığı evinin önünden kaybolmuş ve bir süre sonra Rozé Tepesindeki dağıtım istasyonu kuyularının birinin dibinde bulunmuştur. Bulunduğunda Manon için yapacak bir şey kalmamıştır. Cinayet sorumlusu olarak saat tamircisi olan annesi Sylvie'nin çocukluk arkadaşı Cazeviel tutuklanır ama olay çözüme kavuşturulamaz.   


Bu olaydan 12 yıl sonra Notre-Dame de Bienfaisance doğal parkında bir kadının cesedi bulunur. Çürümeye yüz tutmuş cesetin bir kısmı larvalar tarafından delik deşik olmasına rağmen kafasına bir şey olmamış ama kadının duyduğu acı yüzüne yansımıştır. Cesetin üzerinde çeşitli böcekler  ve göğüs kısmında ise nereden geldiği belli olmayan parlamaya devam eden liken bulunmuştur. Öldürülen kadının ismi Sylvie Simonis'dir. 12 yıl önce öldürülen Manon Simonis'in annesi. Böceklerin ölüm mangası olarak kullanıldığı cinayete kimilerine göre şeytani güçler karışmıştır. Cinayetteki en ilgi çekici nokta ise cesetin konumu ve vajinasına yerleştirilmiş baş aşağı haçtır. Bacakları açık manastıra dönük olarak bulunmuş ceset satanik bir cinayeti mi işaret etmektedir?


Araştırma ilerledikçe benzeri cinayetlerin farklı ülkelerde işlendiği ortaya çıkar. İtalya'da azize ilan edilen bir hemşire kocasını aynı şekilde öldürmüştür. Mat İtalya'ya giderek kadını sorguya çeker. Elindeki veriler Mat'ı Vatikan'a götürür. Vatikan ise onu daha bir kaç yerde karşısına çıkan  'ışıksızlar' ile tanıştırır. Kimdir bu 'ışıksızlar'? Neden onlara 'ışıksızlar' denmektedir?  


İşte burada ölüme yakın deneyim yaşayanların anlattıkları ortaya çıkar. Bu deneyimi yaşayanların çoğu uyandıklarında tünelin sonunda beyaz bir ışık gördüklerini söylemektedir. Bir kısmı ise tünelin ucunda kırmızı bir ışık gördüğünü. Kırmızı ışığı görenler için kullanılan bir deyimdir 'Işıksızlar'. Işıksızlar bundan sonraki hayatlarında şeytanın esiri olarak yaşamaktadırlar. Kırmızı ışık  ve kiminin de anlattığı gözler şeytanın gözleridir. 


Peki bu ışıksızların Manon ve Sylvie Simonis cinayetiyle ne ilgisi vardır? Luc ve Mathieu'ya ne olacak? Luc komadan çıkabilecek mi?


İşte bunların hepsinin cevabı Jean Christophe Grangé'nin soluk soluğa okuduğum 'Şeytan Yemini'nin sonunda aydınlanıyor. 


Şeytan Yemini konusu, kurgusu ve çevirisiyle elinizden bırakamayacağız bir solukta okuyacağız bir kitap. Eğer bugüne kadar okumadıysanız şiddetle tavsiye ediyorum. Yaz günlerinde iyi gidiyor doğrusu. 


Ayrıca bu kitabı okurken nedense sürekli Dan Brown'la karşılaştırdım. İki yazarı da okuyanlar hangisini tercih eder bilemiyorum ama ben Grangé'yi tek geçerim:) 


Vee her zaman olduğu gibi kitaptan tadımlıklar...


"Teybi ararken Mariotte'un kütüphanesinde bölgenin gelenekleriyle ilgili bir de kitap bulmuştum: Jura Hikayeleri ve Efsaneleri. 12. Bölüm'ün bir kısmı ünlü Saat Evi'yle ilgiliydi.


XVIII. yy başında, diye anlatıyordu yazar, bir saatçi ailesi bu evi, kuzeyli fırtınalardan korunmak ve sabır isteyen işlerini icra edebilmek için bir tepenin yamacına inşaa etmişti. Aslında, meraklı gözlerden saklanmak istiyorlardı. Bu zanaatkarlar simyacıydı. Büyüleyici etkiye sahip sihirli pandüller yapmayı başarmışlardı. Şaşmaz çark takımları, hassas mekanizmalar... 


Efsanenin başka versiyonları da vardı. Bunlardan birine göre, saatçiler bir büyücü soyundan geliyordu."


"Çok ender de olsa, kişinin güçlü bir sıkıntı ve korku duyduğu deneyimlerde vardır. Gördüklerinden ürker, ölüme yaklaşmak onu korkutur ve bu deneyimden yıpranmış ve korkmuş olarak çıkar. Bu deneyimler içinde, küçük bir grup bilinen klasik NDE'nin tam tersini bile yaşar. Kişi vücudundan ayrıldığını hisseder, ancak tünelin sonunda ışık yoktur. Sadece kızılımsı bir karanlık. Gördüğü yüzlerde tanıdıkları değildir, acı çeken, inleyen, biçimsiz figürlerdir. Sevgi ve merhamete gelince, onların yerini, korku, sıkıntı ve düşmanlık almıştır. Hasta uyandığında, kişiliği tamamıyla değişmiştir. Kaygılı, agresif ve tehlikeli..."


"Listedeki ikinci ismin üstüne tıkladım. Bir freskin fotoğrafıydı. Altındaki yazıya göre bunlar, Sudan'ın kuzeyinde, Nil üzerinde bulunan kutsal Kent Napata'da ortaya çıkarılmış, bir kraliçeye ait mezar odasını süsleyen resimlerdi. Kuşi uygarlığı MÖ VI yy civarında Mısırlıların gölgesinde gelişmişti. Açıklamalarda "Kara Firavunlar" olarak adlandırılan ve tarihte pek tanınmayan bir kraliyet hanedanından söz ediliyordu. Ancak fresk, "Işıksızları" gayet iyi anlatıyordu.


Işıksızları Koruyorum ... Orada, Her Şeyin Başladığı Yerde... 




Şeytan Yemini       Jean-Christophe Grangé     Doğan Kitap


* Çeviri ise, bendeki kitabın (29.baskı) kapağında Tankut Gökçe olarak yazılırken iç sayfada Şevket Deniz olarak yazılmış. 






  




Kovalamayın beni yatağa
Hiç uykum yok
Daha lafınıza karışacağım
Ortalığı dağıtacağım
Televizyonu kapatacağım
Ayçiçeği resmi yapacağım daha

Başparmağıma şiir okuyacağım
Islık çalacağım
Daha çok işim var
Gecenizi karartacağım
Kütahya vazonuzu kıracağım
Vakitsiz yatırmayın beni
Daha çok erken

Can Yücel



Büyümekten sıkıldım.. 
Bana çocukluğumu geri verin. Oyunda kavga edeyim hayatla değil. 
Kendimi kaybetmeden saklambaç oynayayım, sobelediğim benim olsun..
Kalp yarası yerine dizlerim yaralansın. 
Acıyı sadece biberden bileyim, yüreğimde değil. 


Karanlık yine korkutsun beni, kötü insanlar yerine..
Off ne zormuş büyük olmak..
Bana çocukluğumu verin, BÜYÜKLÜK sizde k
alsın ..




-Alıntı-

Yıldızlı ve Yağmurlu Geceler'de huzur içinde uyu...

Ünlü romancı Maeve Binchy hayatını kaybetti


Ünlü yazar hayatını kaybetti

Ünlü roman yazarı Maeve Binchy 72 yaşında hayatını kaybetti.


 İtalyanca Aşk Başkadır, Aşk Mutfakta Pişer, Aşkı Yarın Yaşayacaksın, Bir Dilek Tut Benim İçin ve Geri Döneceksin gibi popüler romanların yazarı Maeve Binchy, geçirdiği rahatsızıktan dolayı 72 yaşında hayata veda etti. Dünya çapında 40 milyondan fazla kitap satış rakamına ulaşan Binchy’nin geçirdiği rahatsızlığın ne olduğu henüz bilinmiyor.