KADINLAR GÜNÜ

                              
Kadın haklarında halen gelişmiş ülkelerin çok gerisinde olan ülkemizle, çocuk yaştaki gelinlerimizle, başlık parasıyla satılan kızlarımızla, çocuk annelerimizle, dövülen, sömürülen, ayrılmak istediği için sokak ortasında kurşunlanan, bıçaklanarak öldürülen kadınlarımızla, en az kadın milletvekiline sahip olan Meclisimizle, okumak isteyipte okutulmayan kızlarımızla, ikinci sınıf vatandaş gözüyle bakılan, Kadının adı olmayan ülkemizde ne kadar olabilirse...

KADINLAR GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN!!! 

                               

HAYALET YAZARLAR


Bugüne kadar dünya çapında eserler vermiş ödüller kazanmış ve hayatları boyunca ortaya çıkmamış yazarlar hayalet yazarlar. Nedenleri kendilerinde gizli. Bu şekilde bir yaşam tercih etmişler. Kim bilir belki de yazdıklarına tam olarak konsantre olmak için okuyucularıyla hiçbir zaman birlikte olmak istememiş veya eserlerine daha da gizem katmak için böyle bir yaşam tarzını seçmişler. Bu tercihlerini kimseye açıklamadıkları gibi nedenini kendileriyle birlikte sonsuzluğa götürmüşler.

H.Bustos Domecq 1914 yılının yağmurlu bir Eylül günü Buenos Aires'te büyük bir çiftlik sahibinin oğlu olarak dünyaya geliyor. Ailesinin durumu iyi olduğu için Avrupa ve Amerika'da seyahatler yapıyor. 1932 yılında genç bir hayranı olarak Borges'in kapısını çalıyor ve birlikte hikayeler yazıyorlar. 

Latin Edebiyatı'nın klasikleri arasına giren 1940 yılında yayınladığı 'La invencion de Morel' Morel'in Buluşu adlı kitabıyla Buenos Aires Belediye Edebiyat ödülünü kazanıyor. 

Adolfo Bioy Casares nam-ı değer Bustos Domecq yazdığı hikayeler kurduğu bilmecelerden oluşuyor. Karakterleri ise o bilmeceleri çözmeye uğraşıyor.



Bugüne kadar türkçeye çevrilmiş olan tek kitabı Don Isidro Parodi'ye Altı Bilmece adlı eserinde işlemediği cinayet nedeniyle yalancı şahitler sayesinde tutuklanıp hücre hapsine atılan ruhlarla ilişkisi olduğu söylenen Parodi'nin öyküsünü anlatıyor. Parodi'yi ziyarete gelen Mollanari'nin kafasını kurcalayan cinayet yüzünden anlattıklarına dayanarak iskambil kağıtlarını kullanarak cinayetin nasıl işlendiğini tarif ediyor. 

Latin edebiyatında kendine iyi bir yer edinen yazarı bugüne kadar yakın çevresi haricinde gören olmuyor. Diğer meslektaşları gibi okuyucularıyla buluşmuyor, hiçbir zaman ortaya çıkmıyor, eserlerini bilinmeyen bir yerlerde yazıyor ve okurları onu edebiyat dünyasına musallat olmuş iyi niyetli bir hayalet olarak adlandırıyorlar. 

1990 yılında İspanyol Edebiyat Dünyasının en prestijli ödülü olan Cervantes ödülünü alıyor ve 1999 yılında Buenos Aires'te ölüyor.  

Bir başka hayalet yazar ise eserleri dünya üzerinde bir çok dile çevrilmiş, binlerce satmış Trevenian.

1931 New York doğumlu Rodney William Whitaker edebiyat dünyasında Trevanian olarak tanınmış. 



Yazdığı macera ve casusluk romanlarıyla ünlenmiş. Trevanian adının yanı sıra Nicholas Seare ve Benat LeCagot isimleriyle de kitaplar yazmış. Katya'nın Yazı, Şubumi, Hesaplaşma gibi dünyada satış rekorları kıran eserleri türkçe dahil bir çok dile çevrilmiş olan yazar yaşamı boyunca hiç ortaya çıkmamış. 

'Kim olduğunu yayıncısı,nerede olduğunu ise yalnızca kendi biliyor' diye yazıyor
 Katya'nın Yazı adlı kitabının arka kapağında. 2005 yılında İngiltere'de hayata gözlerini yumduğunda vasiyeti üzerine mezarının yeri açıklanmıyor.

Bu gizemli yazarların kendi gibi gizemli ziyaretçileride oluyor.

Amerikalı ünlü şair, gotik öykü yazarı Allan Edgar Poe'nun mezarı ölümünden sonra
1949'dan 2009 yılına kadar her doğum gününde mezarına gül ve fransız konyağı
bırakan gizemli bir kişi tarafından ziyaret edilmiş. 


Her yıl 19 Ocak'ta yazarın Baltimore Westminster kilisesindeki mezarı Poe'nun öykü karakterlerindeki gibi siyah şapkalı, siyah paltolu ve beyaz atkılı bir kişi tarafından ziyaret edilmiş , Poe, eşi ve teyzesi için üç  kırmızı gül bırakıp yanında getirdiği Fransız konyağını yazarın şerefine aldıran bu kişinin gizemi bugüne kadar çözülememiş.

MUCHA KIZLARI



Golem'de Prag'ın sokaklarında dolaşırken benim çok sevdiğim birbirinden güzel Mucha kızlarıyla karşılaştım. O korkunç yaratığı yazdın da bizi yazmadın mı diye sitem ettiler biraz. Yok dedim hiç unuturmuyum sizi ama sizi o kitabın içinde göremedim, şimdi sıra sizde. Prag yazılır da Mucha kızları unutulur mu hiç? Sizler bu şehrin sembolleri haline geldiniz, sizsiz Prag'ın zevki çıkar mı hiç? 

"Çıkmaz" dediler kendilerinden son derece emin bir şekilde ve kıkırdıyarak ve Charles Köprüsü'nde nazlı nazlı yürüyerek gözden kayboldular.  



Çek ressam Alphonse Mucha tarafından resmedilen neoklasik tarzda kızlardır bu Çek hanımlar. Mucha çalışmalarında genellikle çiçekler içinde çizmiş karakterlerini.

1887 yılında Paris'te sahne alan Sarah Bernhart'ın tanıtımı için bir poster hazırlamış ve bu sanat ona bir çok ödül kazandırmış. Bir söylentiye göre Mucha Bernhart'ın posterini yapmakla kalmamış biz kısım kıyafetlerinin de çizimini de yapmış.



Kullandığı sembolleri, çiçekleri, yaprakları, kadınların üzerinden akarcasına çizilmiş kıyafetleri, renkleri ile ortaya çıkarttığı zarif romantik kadın figürleri Mucha stilini yaratmış ve yüzyılın en büyüleyici Art Nouveau sanatçılarından biri olarak anılmış.  

            


'Mucha kadınları , o güzelim dökümlü ipek elbiseleri, çiçekler içindeki saçları, kollarındaki ve parmaklarındaki eşsiz takılarıyla odanın içinde dolaşıyorlardı'
'Bunlar renkli ve süslü kadınlardı; diğer kadınlara benzemiyorlardı, başka türlüydüler. Zengin yaşamları olan mutlu kadınlardı. Ben böyle düşünüyordum onlar için'
'Mucha'nın kadınları pembe beyaz ve yumuşacıklar. Saçları özenle kıvrılmış, gözleri ve dudakları ustalıkla boyanmış. Hiç yıpranmamış kadınlardı bunlar.' diye anlatıyor Nazlı Eray Kayıp Gölgeler Kenti adlı eserinde hiç yaşlanmayan bu Mucha kızlarını.



           Alphonse Mucha'nın dünyasını ziyaret etmek için linki  tıklamanız yeterli.

KİTAPLARIN ARKA KAPAKLARININ DİLİ

Uzun süredir beni rahatsız eden kitapların arka kapak yazıları ile ilgili bugün Özgür Edebiyat Dergisi yayın yönetmeni Metin Celal Sel Yayınları'nın bir yazısını paylaşmış.

Kitabevlerinin raflarında duran bazı kitapların arka kapak yazıları o kadar etkileyici yazılıyor ki kitap; adeta dile gelip al beni, almazsan senin için büyük kayıp olur, ben bugüne kadar okuduğun en iyi kitaplardan biriyim, beklediğin hatta bugüne kadar arayıpta bulamadığın kitabım:) diyor. Hakkını verenler olduğu gibi fos çıkanlarda oluyor ki son zamanlarda bu durum arttı gibi. Tamam, bunun yayınevinin kitabını satmak için yaptığı bir satış taktiği olduğunu kabul etmekle birlikte okuyucuya atılan bir kazık olmasını da kabul edemiyorum.
  
Sel Yayınları bu konu üzerine bir yazı paylaşmış: Arka kapaklar aslında ne demek istiyor? başlığı altında. Adeta okuyucuya rehber niteliğinde. Okurken hoşça vakit geçirmeniz dileği ile işte kitapların arka kapaklarının dili:)

Yayıncılık klişeleri: Arka kapaklar aslında ne demek istiyor?

Editörler, yayıncılar ve eleştirmenler bir kitabı tanıtırken "lirik", "kışkırtıcı" ya da "kendine has bir dili var" derken aslında ne demek istiyorlar? One-Minute Book Reviews isimli siteden Janice Harayda, sektörün içinden isimlerden twitter üzerinden yaygın yayıncı terimlerini deşifre etmelerini ve bu deşifrelerde #pubcode hashtagini kullanmalarını istemiş. İşte bazılarının cevapları:

 

"hikâye içine çekiyor": "çok iyi bardak altlığı olur" Don Linn, yayın danışmanı

"dili sade": "çok iddialı ifadeler yok" Mark Kohut, yazar ve danışman

"iyi eleştiriler alan": "pek satmıyor" Peter Ginna, yayıncı.

"çıkış kitabı": "Allah yardımcısı olsun" Larry Hughes, yayınevi yöneticisi

"her türlü kategorizasyona meydan okuyor": "Ne yaptığı hakkında yazarın bile hiçbir fikri yok." James Meader, yayınevi yöneticisi
"yaşadığımız zamanı yakalıyor": "İki yıl önce yaşadığımız zamanları yakalıyor." Mark Athitakis, eleştirmen

"okul için ideal": "Çocuklar bunu okumak zorunda kalmadıkları sürece okumazlar." Linda White, kitap tanıtımcısı

"J.R.R. Tolkien’in görkemli geleneğini sürdürüyor": "Kitapta cüceler var" Jason Pinter, yazar

"kendine has bir dili var": "Editör kontrolünden geçseymiş iyiymiş."

"heyecanlı": "İçinde aklı başında bir şey yok." William Preston, İngilizce öğretmeni

"destansı": "çok uzun" Sheila O’Flanagan, yazar

"erotik": "porno" Peter Ginna, yayıncı

"etnik edebiyat": "beyaz olmayan biri tarafından yazılmış" Rich Villar, yayınevi yöneticisi

"ilgi çekici": "Sayfaları hızla çevirdim ama aslında kitabı okumadım." Sarah Weinman, edebiyat eleştirmeni

"cesur bir sokak masalı": "Mahalleli siyah yazar. Kaçın." Bir edebiyat öğrencisi

"ince işlenmiş bir metin": "Sözcüklerin yarısının ne anlama geldiğini bilmiyorum." Jennifer Weiner, yazar

"edebi": "olay örgüsü yok" Mark Kohut, yazar ve danışman

"uzun süredir beklenen": "geç kalmış" Jan Harayda, yazar ve editör

"lirik": "Pek fazla bir şey olmuyor." Peter Ginna, yayıncı

"özenle araştırılmış": "Çok fazla dipnot var." Larry Hughes, yayıncı

"anı": "Aksi ispatlanana dek kurgu değil." Larry Hughes, yayıncı

"novella": "büyük fontlu kısa öykü" Larry Hughes, yayıncı

"acıklı": "Bu kadar kötü yazmak insanı ağlatıyor." Drew Goodman, yazar ve sosyal medya analisti

"günceli yakalıyor": "orijinal bir kurgusu yok" Jacqueline Deval yazar ve yayıncı

"çok eğlenceli": "kaotik" Peter Ginna, yayıncı

"duygusal": "yumuşak porno" Peter Ginna, yayıncı

"çarpıcı": "Baş karakter ölüyor." Mark Athitakis, eleştirmen

"provokatif": "ırklar ya da dinle ilgili" Mark Athitakis, eleştirmen

"ümit veren": "Çok fazla kusur var ama görmezden gelinebilir." Mark Athitakis, eleştirmen

"cesur": "çok fazla küfür var" Isabel Kaplan, yazar

"ileriyi gören": "Yanlışlığı henüz kanıtlanmadı." Isabel Anders, yazar

"bir kuşağın sesi": "demode" Mark Kohut, yazar ve danışman

"ağır": "Bu canavarı sürekli yanımda taşıyorum ama hâlâ bitiremedim." Emily Nussbaum, eleştirmen

"hayal gücünün sınırlarını zorluyor": "Yazarın kafası iyiymiş." Simon McNeil, yazar

"takip edilmesi gereken bir yazar": "Gerçekten okumak isteyeceğiniz bir yazar değil." Jan Harayda, yazar ve editör

"geniş aile hikayesi": "Anneniz bunu sevebilir." Mark Kohut, yayıncı

"Amerika için ‘uyan’ alarmı": "önceki hükümette yer alan bir yazardan huysuz, sert bir eleştiri" Gary Krist, gazeteci ve yazar

"katmanlı bir anlatım": "Atlayarak okumaktan ya da hızla göz gezdirmekten çekinmeyin." Nancy Pate, yazar ve editör

"dokunaklı": "Bir şey dokundu. Yediğim yemek de olabilir, kitap da." Jennifer Weiner, yazar

"uzun süre konuşulacak": "Hemen şimdi okumanıza gerek yok." Mark Kohut, yazar ve yayıncı

"büyüleyici": "Metni etkileyici bulup, olan biten bir şey olmadığını fark etmeyeceğinizi umuyoruz." Miss Bennet, editör

"yazarın sıkı hayranları": "anne ve eş" Mat Johnson, yazar

"orijinal bir romantik komedi": "Sonunda kadın karaktere araba çarpar. Bir erkek sürücü tarafından." Phillipa Ashley, yazar

"aklınızdan çıkaramayacaksanız": "Aylardır başucumda duruyor ve hâlâ bitiremedim." Sara Eckel, eleştirmen

"sıcacık bir öykü": "Ana karakter bir köpek, yaşlı bir adam ya da ikisi birden." Katha Pollitt, şair ve köşe yazarı

"tarihi bir roman": "Amerika’da geçiyorsa toz, çayırlar ve soluk renkli kıyafetler; İtalya’da geçiyorsa zehir ve entrika, İngiltere’de geçiyorsa seks, güzel kıyafetler ve kelle uçurma." Jennifer Weltz, yazar ajanı

"Hemingwayvari": "kısa cümleler" Arthur Phillips, yazar

"Faulknervari": "uzun cümleler" Arthur Phillips, yazar

"Fitzgeraldvari": "pişmanlık, özlem, zengin insanlar" Arthur Phillips, yazar

"Pulitzer adayı": "Yayıncı 50 dolarlık başvuru ücretini ödedi." Mat Johnson, romancı

"güçlü": "Entrika dolu, bir yargısı var." Mark Kohut, yazar

"alışılmadık": "Beklediğinizden kısa, büyük harf kullanılmamış." Tamara Paulin, yazar

"Shakespearvari": "Herkes ölür, vay be, aynı Hamlet gibi." Mark Kohut, yazar

"insanlık halleri üzerine heyecan uyandıran bir yaklaşım": "Duygular üzerine bir erkek tarafından yazılmış bir kitap." Sara Eckel, eleştirmen




GOLEM

Prag'ın sis çökmüş karanlık dar sokaklarında koşar adımlarla nefes nefese ilerliyorum. Arada bir arkama bakıyorum geliyor mu diye. Evet tam arkamda beni takip ediyor. Ben hızlandıkça o da hızlanıyor. Etrafımızdaki insanlar kaçışmaya başlıyor. Sığınacak bir yer arıyorum ama buraları iyi bilmediğim için saklanamıyorum. Nereye gittiğimi bilmeden koşmaya başlıyorum. Gece çökmeye başlıyor bir an önce bir yer bulmam lazım. İyice yaklaştı elini uzatsa beni tutacak gibi, nefesini ensemde hissediyorum Golem'in. Hepsi senin yüzünden diyorum göğsüme sıkı sıkıya bastırdığım kitaba. Senin satırlarından çıkıp benim peşime düştü. Kurtulamıyorum...

17 yy'da Prag Musevileri arasında antisemitiklere karşı adaleti sağlayan Golem ruhsuz, düşük zekalı, kilden veya topraktan yapılmış bir efsanevi bir canlıymış.

Efsaneye göre haham Judah Ben Bezalel tarafından kilden bir heykel yapılmış ve musevi halkı koruması için canlandırılmış.Alnına 'emet' (doğruluk) kelimesi yazılan heykelin cumartesi günleri çalışması yasaklanıyor. Bu nedenle kelimeden e harfi silininiyor ve ölüm manasına gelen 'met' kelimesiyle Golem hareketsiz kalıyor. Bir cumartesi e harfini silmeyi unutuyorlar ve Golem kontrolden insanlara zarar vermeye başlıyor. Bunun üzerine alnındaki tüm harfleri siliyorlar ve Golem parçalara ayrılıyor. Söylentiye göre parçalar Altneu Sinagog'unun altındaki bir odaya kilitleniyor.

"Golem ile ilgili öyküler güç kavranır...Her zaman yinelenen şudur: Moğol tipli, tamamen yabancı, sakalsız, sarı yüzlü bir adam, eski moda hırpani giysilere bürünmüş olarak, düzenli ve garip bir biçimde sekerek, sanki her an yuvarlanacakmış gibi yürüyerek Yahudi mahallesinden geçer ve birden görünmez olur" diye yazıyor Gustav Meyrink 1915'de yazdığı başyapıtı Golem'in tanıtım yazısında.



Kitabın birbirinden ilginç karakterleri var. Yüzük taşı oymacısı Pernath, Alay Grubu'nun kurucusu hukukçu Prof. Hulbert, arşivci Hillel ve kızı Miryam, eskici Aaron Wassertrum, yaşlı kuklacı Zwakh, öğrenci Charousek...Hepsi Prag'ın sokaklarında okuyucularını peşinden sürüklüyor.

Kitabın yazarı Avusturyalı Gustav Meyrink geçen yüzyıl sonunda bulunduğu Prag entellektüel çevresinde eserleri için kendine kaynak yaratmış. Kozmik yasalar, gizemcilik ve insanın yazgısı konularıyla ilgilenmiş, estetik anlayışlara karşı çıkmış bir kişi. Münih ve Viyana sanat çevrelerinde bulunmuş. 1915'de başyapıtı Golem'i yazmış.

Romandaki mekan betimlemeleri çok güzel. Prag'ın sisli, kasvetli dar sokakları,evleri gözünüzün önünde canlanıyor okurken.

Ve her zaman olduğu gibi kitaptan ufak tadımlıklar;

"Her soru, insan onu kafasında sorduğu anda yanıtlandırılmıştır."

"Bütün yaşam, biçimlenmiş sorulardan başka bir şey değildir. Bunlar, yanıtın özünü içinde taşırlar ve de sorular cevaplara gebedir. Yaşamda bunun dışında bir şey gören çılgındır."

"Tarot oyununun 22 kozu olduğu hiç dikkatinizi çekmedi mi-tıpkı ibrani alfabesinde olduğu gibi? Bizim Bohemya kartları daha fazla resimle dolu değil midir? Sembolleri açıktır: Deli,ölüm,şeytan,kıyamet günü.Yaşamın yanıtları kulaklarınıza ne derece hızla bağırsın istiyorsun sevgili dostum? Bilmeniz gereken şey tarot sözcüğünün İbranicedeki 'tora-yasa', ya da eski Mısırcadaki 'tarut-soru sorulan kişi' ile eşanlamlı oluşu ve en eski Zen dilinde 'torisk sözcüğünün yanıt istiyorum manasına geldiğidir."


"Bugün karanlık köşelerden yükselen fısıltılar, taşıdıkları kötü, yüreksiz, bıkkın kuşkular umurumda mıydı: "Bırakmayız seni-bizimsin sen, sevinmeni istemiyoruz-burada bu evde sevinmek daha iyi olurdu!"

"Eski bir efsane vardır o sokaktaki bir simyacı eviyle ilgili; bu ev yalnız siste görünür ve yalnız pazar günü doğanlar onu görebilir. O eve 'son laternanın duvarı' denir. Gündüzleri oraya giden, orada büyük, gri bir taş görür, arkasında uçurum vardır, Hirschgraben'a iner ;bir adım daha atmadığınız için çok şanslısınız Pernath:aşağı düşer kemiklerinizi kırardınız.
Taşın altında büyük bir servet yatar denir, Asya'lı biraderler tarikatının ki Prag'ı kurdukları söylenir-üyeleri tarafından bir evin temel taşı olarak konulmuştur, orada güllerin sonunda bir insan, daha doğrusu bir hermafrodit, erkek ve kadından oluşan yaratık oturacak. Armasında bir tavşan resmi taşıyacak,ayrıca,tavşan Osiris'in simgesidir ve bu yüzden paskalya tavşanları geleneği doğmuştur."

Fantastik, felsefe, gizem yüklü içinde entrika ve cinayet barındıran bir roman okumak isteyenlere tavsiye ederim Golem'i. Benden şimdilik bu kadar. Prag'ın sokaklarından İngiltere kırsalına Stonehenge'e doğru yeni bir yolculuğa çıkıyorum. Görüşmek üzere sevgiyle kalın:)

GOLEM              Gustav Meyrink                 YKY Yayınları           Sezer Duru çevirisi

Kartalkaya'yı Ateşleyenler

Hayalin bir dağın tepesine karlarla kaplı olsa da ateşle iz bırakmak kadar zor bir şey olsa bile peşini bırakma. Önce hayal eder, sonra o hayale inanırsın; nasıl yapabileceğini tasarlar ve denersin, yılmadan. Yeterince denersen, neden olmasın?

Onlar tam da bunu yaptı. Karlarla kaplı Kartalkaya’nın zirvesine ateşle iz bırakabileceklerine inandılar. Burn, sadece ihtiyaç duydukları cesaret ve enerji desteğini sağlayarak bir hayali ateşledi. Onlar da tutkularının peşinde yola çıktılar. Boardlarını hazırladılar, pompalarla modifiye ettiler, rampalarını kurdular ve kaydılar. Olmadı, baştan aldılar, onları amaçlarına ulaştıracak şartları gerçekleştirmeyi başarana kadar, tekrar tekrar.

Ve 3. gün de bitip gece yarısı olduğunda Kartalkaya’da istedikleri ateşi yakmayı başardılar. Çektikleri videoyla da ‘İçindeki kıvılcım nasıl kocaman bir ateşe dönüşür’ü hepimize gösterdiler. Tutku ve cesaretle yanmayacak ateş yoktu, inandık. Burn, gençleri tutkularından başka bir şeye kulak asmadan, istediklerini alana kadar denemeye, vazgeçmeden denemeye çağırıyor. Tutkuları cesaretle besleyen kocaman bir ateş yakmak için Burn gençleri ateşlemeye devam edecek.

İçindeki kıvılcımı farket ve büyüt. Burn ateşler.

http://www.facebook.com/BurnTurkiye



Bir bumads advertorial içeriğidir.