Gölgelerle yaşamak



Karşı kapı açılmıyor artık. Ev sessizliğe büründü. Geceleri yan duvarımdan seste gelmiyor. Bir şey duyarım diye kulak kabartıyorum...Belki borulardan gelen su sesi, belki de gecenin karanlığında yankılanan televizyonu duyarım diyorum ama... Yok...Belli ki uzunca bir süre de olmayacak. Olsa da artık eski sesler gelmeyecek...Sonsuzluğa karıştı...

Dışarıdan gelirken başımı yukarıya kaldırıyorum. Tül perdeler sımsıkı kapanmış. Işık yok. Koyu karanlık hakim bir zamanlar ışıl ışıl yanan salonda. Dışarıdan bir ışık vuruyor. Bir şey mi yansıyor cama yoksa içeride mi bir şey hareket ediyor? Işık oyunlarının getirdiği göz yanılması mı yaşıyorum. Gözlerimin mi, beynimin mi, yoksa kalbimin bir oyunumu bu? Bana göstermek istedikleri için yarışa girmişler sanki. Biri işte tam orada görmeye çalış diyor diğeri ise işbirliği halinde hadi yüreğinin en derinlerinde hisset diyor. Biraz daha dikkatli bakıyorum. Gölgeler geçiyor uzayarak pencerenin önünden. Bir ürperti kaplıyor içimi. 

Apartmana girip merdivenlerden yavaş yavaş yukarı çıkıyorum. Her basamakta parfüm kokusu çoğalarak burnuma geliyor. Bu kokuyu çok iyi tanıyorum. Başkası da kullanıyor demek ki diye geçiriyorum içimden. Son basamaktayım koku tüm koridoru sarmış. Kendi kapımı açıp içeri giriyorum. Ani bir hareketle göz deliğinden dışarı bakıyorum. Koridorda bir gölge süzülüyor...Nefes alamıyorum.

Gölgelerle yaşıyorum bu günlerde...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder