Sonbahar Saçlarında

Atilla Birkiye'den sonbahara yakışır çok güzel bir yazı. Sonbaharda aşk ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi herhalde...







Artık, sonbahar kentte; zamanın en görkemli evresi...

Ekim sarısı yapraklar hüznün gözyaşları, unutulmuş sokaklarda savrulan.

Ey kent artık uzat elini.

Ey aşk, artık kaçırma yüreğini.

Dünyanın en güzel kentinde, insan kendi tarihinin en büyük aşkını yaşamak ister.

Dünyanın en güzel kenti İstanbul’sa, en büyük aşkıdır yaşanan.

Zaman gelir, kente ekim düşer; gözyaşlarıdır doğanın.

İyice bilinmelidir, yeryüzünde akmayan hiçbir gözyaşı da yoktur.

Ayrılıkların, hüznün melodisi kulaklardadır, sonbaharla birlikte.

Yüreklerdeki ise, hep arzulanan bir çarpıntıdır; tüm gözyaşına karşın.

Çünkü ekimde de hayatı yaşamak, hayatı soluklamak vardır.

Çünkü ekimdir aslında arzulananların en şiddetlisi.

Dizeler, ekimin ilk fırtınasında, yağmur yüklü bulutlara doğru yükselir.

Martılardır bu kez dizelere yol veren.

Martılardır bu dizeleri ilk kez okuyan.

Bir vapurda âşık bir adam genç bir kadının gözlerinde, dudaklarında, gülüşünün saflığında erir.

  Ekim rüzgârı

  Saçlarından yüzüme esen

  Ekim yağmuru

  Avucunda tuttuğum

Sonbahardan korkulur; çünkü, tarihin imgesine göre hazan yüreğe saplanan bir hançerdir.

Oysa sonbaharda da büyük aşklar yaşanır.

Oysa sonbaharda da büyük aşklar, dünyanın en güzel kentinin sahiplendiği bir şarkıdır.

Belki de bizim yaşamak istediğimiz, ey okur bağışla beni bunu bunca sarf ettiğim için, belki de yalnızca sonbahardır.

Kimileri selam durur kente sonbahar geldi diye.

Demem o demek ki kimileri yürekten sever sonbaharı.

Esmer bir kadına binlerce dizelerin yazıldığı gibi.

Serinlemiş gecelerde, eski kitaplar raflarından özenle alınır.

Sayfaları, başucu lambasında ağır ağır çevrilir.

O kitaplar ki genellikle aşk şiirlerini, aşk için yazılmış sözcükleri içerir.

Çünkü kente sonbahar gelmiştir...

Dalgalar denizin ortasında şarkılardaki gibi seni söyler.

Dalgalar, fırtınalı bir ekim denizinde bizi adaya taşır.

Dalgalar ilk ekim fırtınasında bir öyküye tanık olur.

Ada kentin, saklanan saklanmayan, unutulan unutulmayan anılarıyla doludur.

En görkemli öykülerle doludur ada.

Söylememe gerek var mı, bunlar aşk öyküleridir, hiç kuşkusuz.

Zaten rüzgâr adaya çağlar boyu, aşkı fısıldamaktadır, coşkulu bir sesle.

Kim bilir, belki de ada bir yanılsamanın romantik bir tanımıdır.

Hep gitmek istediğimiz: hep gitmek istediğimizle...

Kim bilebilir adanın gerçekten var olup olmadığını.

Gerçekten var mıdır, yoksa bizim yüreğimizdeki yasak bir aşk izdüşümü müdür?

İşte, insanı umutlandıran da, acılara gömen de budur.

Belki yanılsamadır, belki de değil.

Ama iki sözcüktür ilk ekim fırtınasında, dalgalar bizi adaya götürürken, yüreğimin gerçeği:

Sonbahar saçlarında...



(Yaşamın Kendisidir Aşk, Özgür yay. 2008)

Bu güzel yazıdan sonra Nat King Cole ve Autumn Leaves'de iyi gider doğrusu:)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder