ŞEHRE BİR SİRK GELMİŞ...

Şehre bir sirk gelmişte gidiyor bile...Ve ben ancak seyredecek vakit bulabildim. Gitmelerine bir gün kala. Dün bir iş için Natulius Alışveriş Merkezine gittiğimde 30 Ekimde son gösterileri olduğunu öğrenince bugün için bilet aldım. Çok severim sirkleri. Yıllar önce Gerhard Hauptmann'ın Sevgili Wanda isimli eserini okumuştum. Sirk hayatını anlatıyordu. O ışıltılı dünyanın projektörler kapanıp, hayvanların kafeslerine döndüğü, palyaçonun kostümünü bir sonraki gösteriye kadar karavanındaki küçük dolabına koyduğu, trapezcilerin yere indiği, sihirbazların tavşan çıkarttığı şapkasının sihirinin kalmadığı, gösteri bitip seyirciyi selamladıktan sonraki hayatlarından bir kesimi anlatıyordu yazarına Nobel ödülünün kapılarını açan Sevgili Wanda.

Her zamanda merak etmişimdir sirklerde çalışanların hayatlarını. Senenin büyük bir kısmında o şehir senin bu şehir benim sürekli gezerek gösteriler yapmak, karavanlarda, etrafı çevrili bir ortamda korunaklı yaşamak, antreman yapmak, hayvanlarla ilgilenmek, aşık olmak, sirkte çocuk olmak, anne olmak, aile olmak ve gösterinin kusursuz olması için çalışmak...Nasıl bir duygudur acaba?

Bugün Darix Togni İtalyan Su Sirki'nde gördüm sirkte anne olmanın ne olduğunu. Sahneye çıkış kapısının hemen yanındaki en ön sırada kucağında henüz yaşını doldurmamış bebekle oturan kostümlü bir hanım farkettim. Bir süre bebekle ilgilendi. Trapezciler anons edilince bebeği arabasına bırakıp, biraz önce seyircilere su fışkırtıp şeker dağıtan palyaçoya teslim etti ve gösteriye çıktı. İşte böyle bir şeymiş dedim içimden sirkte bebek ve anne olmak. Hayatta gösteride devam ediyor.

Darix Togni'nin ilginç bir kuruluş öyküsü var. Kendi sayfalarından aldığım hikayelerini paylaşmak istedim. Benim gibi sirkleri sevenlere....İşte bir sirkin öyküsü:)

(Bu arada dün ne yazmıştın bugün sirke mi gittin diyenlere ufak bir not; hem elimizde bayraklarla birçok kişi gibi sokaklarda dolaştık, hemde sirke gittik...Her ikisinide yaptık...)





Hikaye; soyu zamanın gizeminde kaybolmuş ailenin hikayesidir. 
Florilegio hikayesi tıpkı bir peri masalı gibi başlar.
1789 devriminin dehşet dolu yıllarında, Soylu Noble ailesi Fransa'dan İtalya'ya kaçmışlardır.
 Alp dağlarının diğer tarafında Granne ailesinin güzel kızı Chiristine; Bianchi ailesinden yakışıklı Marquis Amando'ya gizlice aşık olmuştu.
Ve onların Teresa adında güzel bir kızları oldu..
Doğduğunda terk edilen küçük kız; Gösteri topluluğu ile dolaşan bir büyücü tarafından büyütülür.
Yaşlı büyücü; çocuğa pandomim  sanatını ,ipte dans etmeyi ve kara büyüyü öğretmişti.

  
Aristide Togni 1872 yılında Circo Togni (Togni Sirki) kurdu ve birkaç yıl sonra Teresa Bianchi ile evlendi ve 8 tane çocukları dünyaya geldi;
Onların 4ü Riccardo Ercole  Ugo ve Ferdinando'dır ki onların grupu 1930 -1940 arasında İtalya Kralından Milli Sirk ünvanı almıştır.
Ercole Ugo ile Ferdinando hep elele vermiş ve birlikte çalışıp, her durumda beraber olmuşlardır.
Ercole nin oğlu Darix bambaşka bir karakter sahibiydi ve bu sanata, işine gösterdiği saygıyla herkesin dikkatini çekiyordu.Bundan dolayı sirk onun adın aldı ve Darix Togni sirki oldu.

Darix her zaman çalışan birisiydi. Televizyonlara, radyolara iştirak etmiş, filmlerde rol almıştır. Çok hayvan terbiye etmiş. Ama kendisi Aslanlar Adamı ünvanıyla tanınmıştır. O süper terbiyeci ve büyük kahraman gösterdiği başarılarıyla gönüllerde öyle bir duygu ve gurur kazandı ki adına sirk okulu kuruldu.

Darix Togni öldükten sonra 1976 yılında onun oğulları: Livio Corrado ve Davio her gün daha güzel gösteriler yaratıp yaparken aynı yola devam ettiler ve Uluslar arası başarılar kazandılar.
1990 da Togni kardeşler Florilegio Sirki' ni kurdular. Yıllarca çalışıp ve tecrübe kazanan aile sirki sadece Avrupa turları yapmaya ikna olmayıp ve bu sanatı ve italyan kültürünü Avrupa'nın dışındaki diğer ülkelere de tanıtmak istedi.
Sirki Afrika ve Asya'ya da götürdü. Türkiye, Cezayir, İran ve Katar da büyük gösteriler yapıp ve muhteşem hatıralar yarattı.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder